Ayağımda zincirler, sırtımda yüküm,
Bir anlatsam dağları ağlatır öyküm
İsyanım kendime, özüme küsüm
Endişeden gayrı nedir ki dünya
Kolayı da zor eder bizim bahtımız
Senin depremin yıktı beni, hala enkazındayım.
Baharınla kandırdın, yıllardır ayazındayım
Şenliğin definde, düğünün davulunda arama!
Neşet'in sazında, Ahmedo'nun avazındayım.
Endamını yola verende rüzgarda
Savur saçlarını dağıt Evinda
Nazarın kurt, kuzu delikanlar da
Bir bakış at telef eyle Evinda
Yusuf'u görenler kesti ellerin
Rüzgar ninni söyler
Evi yıkılmışa Gazze'de.
Güçsüzlüğün tadı benzer
Halepçe'nin elma kokusuna.
Hayalleri kumdan kaledir
Gece koyunca raconunu şehre
Koymaya başlar çaresizlik;
Seni tavanda yürütmüş adama
Hasta yatağında bakmak,
Kanatlarını kıran hataların
Sürünürken farkına varmak,
Bağırma hürriyeti
Dağlara taşlara,
Ağlama hürriyeti
Gözdeki yaşlarla,
Ve sonra rahatlamak
Bahar yeli aşklarla,
Cebimdeki anahtar
Önümdeki kapının değil
Sözlerinde cevaplar
Kalbimdeki sorunun değil
Gönül sormak ister
Tercüman olamaz dil
Rüyalarım flu, karmaşık
Suretler manalar sarmaşık
Zihindeki işret midir akseden,
Yoksa bir işaret midir gaybden?
Sen yoksun zahirde amma
Sanki bir koku taşır senden.
Yolumu kaybettiğimde
Gözlerin rehber oluyor.
Işıktan ağrıyan başım
Esmerliğinde sağalıyor.
Sevginin ermişi oldum.
Gül kurudu, söz eskidi
Hatta şarap bile ekşidi
Asırlar oldu belki ama
Şu yüreğimdesin hâlâ
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!