Şoför her gün aynı hatta çalıştığından duraklarda bekleyen yolcuların çoğunu tanıyabilir.
Minibüste nefes alacak yer de yok. Bekleyen yolculardan çoğunu almadan geçiyor…
Yolculardan tanıdık birinin işareti üzerine durdu ve aldı. Selamlaşmalar ve konuşmalar argolu belli ki iyi tanışıyorlar… Yolcu, ya da, arkadaşı diyebiliriz, parayı uzattı şoföre, Şoför dövecek gibi baktı gözlerine diğeri suç işlemiş gibi oldu… Yaptığı hakaretmiş gibi yüzünde pişmanlık belirtisi belli oluyordu… Neden? Çözülmesi zor bir problem… Yine şoför çözdü problemi.
‘’Yarın yine yüz yüze geleceğiz be abi… Ayıp oluyor valla! ’’ Demek ki yüz yüze gelmekle, yüz yüze gelmemek arasında çok önemli bir sınır var bizim göremediğimiz…
İnsanları yüzleşmekten korkutan bu sınır nedir acaba?
Çıkar mı?
Evet! Olabilir. Şoförle arkadaşı yüz yüze gelmeyecek olsaydı şoförün kasasına para damlayacaktı… Çok küçük deyip de geçmeyin, bu bilinçli bir davranış değil bilinçaltı. O böyle küçük paraların birikmesiyle sürdürüyor hayatını…
Ancak asıl tehlikeli olan da bu değil, en yakın arkadaşına, bunu iyilik yapıyorum diye yapması.
Ve yaptığının iyilikten değil, ileriki günlerde yüz yüze geldiklerinde bundan karşılık beklemiş olması… ‘’Ben sana iyilik yaptım sende bana yap! ’’ beklentisi…
‘’Benden sana fayda yok! Kendine iyi bak! ’’ demenin örtülü anlatımı.
Bu gün yine haksızlığa uğrayanlar için yapılan hak arayışlarında, tanınmış isimler için seslerini yükseltip de tanınmamış isimsizler için ses çıkarmamanın bu şoförün davranışından farkı var mı? Her şey herkesin gücüne göre mi dağıtılacak? Gizli bir güce tapınç var güce tapınca karşı olanlarda bile… Mutlak adalet mümkün değildir ama haksızlık da yapılmasın isimsiz kahramanlara…
Eşitlik, adalet sadece sözlerde mi kalacak? Hayata geçirmek için bir şey yapılmayacak mı?
Küçük şeyler zamanla birikerek büyüyor… Büyüdükçe insanlar çıkar büyüklüğüne göre daha çok birbirinden uzaklaşıyor, birbirini daha çok ötekileştiriyor, birbirine daha çok yabancılaşıyorlar… Artık yabancı iki insan çıkarları için şiddete başvurmaktan da korkmuyorlar… Bu şiddeti haklı çıkarmak için de birçok malzemeyle beslenmiş durumda…
Dil, din, renk, bayrak, mezhep, tarikat, siyaset…
Bir taraftan küreselleşme adı altında, liberalleşme adı altında, uluslar arası şirketler, dünyanın bütün sermaye sahipleri çıkarları için birleşip, güçlenip sizleri, bizleri daha fazla sömürmek ve (neyimiz kaldı demeyin! , onlar biliyorlar. Her gün ufak yeni zamlarla ve ufak ödeme kalemleriyle) sinekten yağ çıkarmaya devam ediyorlar… Sizin küçük paralarınıza tenezzül etmeyeceklerini düşünerek kendinizi aldatmayın! Çünkü o büyük sermayeler sizin küçük ödemelerinizle o hale geliyor.
Sağlığınızdan, eğitiminizden, ekmeğinizden kesilenler… Sizleri ölümle yüz yüze bırakanlar,
o büyük sermayeleri ve sizleri sindirecek gücü, silahları, sizlerin o küçük ödentileriyle elde ediyorlar…
Gün ışığında mum ışığını arayanlar… Uluslar arası şirketlerin ulusal şirketlerin, bankaların soygunlarına gözlerini yumup, işçiler arasındaki küçük farklılıkları öne çıkararak bölünerek,
Din, dil, bayrak, renklere bakarak kendi gibi olmayanlardan kaçanlar, ve onları öteleştirenler,
Ve farkında olmadan kendi geleceğini çölleştirenler… UYANIN!
Bu bayramda kendiniz için bir şey yapmak istiyorsanız, KURBAN KESENLER; KURBAN OLMAKTAN KURTULAMAZ! ’’ diyerek. Hayvanları ve kendinizi kurban olmaktan kurtarın.
Kendinizi, et yerine biraz da, insanlıkla besleyin…
Kayıt Tarihi : 5.11.2011 00:01:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!