Ruhunun kenarında papatyalar açıyor hâlâ.
Saçlarını tararken sabrını da tarıyorsun.
Aynadaki kadın senden özür dilemeli, sen ona fazlasın.
Kimse fark etmiyor, sen susarak gülüyorsun.
Yalnızlığını parfüm gibi taşımayı öğrenmişsin.
Kimse anlamıyor, yalnızlık bile sende zarif kokuyor.
Kalbini usulca bir vazoya koymuşsun.
Hâlâ su veriyorsun gitmiş birine.
Ey çiçekli kadın, kalbini ütülemeden giymişsin yine.
Dudağının kenarında hâlâ çocukluk oturuyor.
Aynadaki seninle kavga etme, o da senin gibi kırgın.
Biliyorum, dertlerini kırmızı tokalarla topluyorsun.
Güzel görünmek de bir tür savunmadır.
Hep annenden kalma bir yas çiçeği açar gözlerinde.
Kırıldığın her yerden papatyalar çıktı, sayamadım.
Ağladığını gördüm rüyamda, lavanta kokuyordu.
Gül yaprakları parmağında dans ediyor. İzliyorum sessizce.
Hayat sana ikinci el bir mutluluk sattı; üzerine tam oldu.
Yalnızlık, seninle aynı ruj tonunu seviyor, güzel kadın.
Ruhunun rengi mor: ne tam yas, ne tam aşk...
Bazı insanlar giderken bile bahar kokar.
Sana mektup yazdım, pullarını kestim kirpiklerimden.
Kalbini kekik kokusuyla oyalıyorum, unutmasın diye sevmenin tadını.
Şiir elbiseli kadın, dünya seni kirletemedi, ondan bu kadar güzel kaldın.
Çay demlenirken seni düşündüm, bardakta bile kadınlık vardı.
İçindeki ağrıları zarafetle taşıyorsun. Tanrı sanki seni acıdan yarattı.
Annen, gidişi öğretti sana. Nasıl kalınır, hiç anlatmadı.
Ey içli kadın, gözyaşlarını saklamana gerek yok.
Gülüşüne iyi bak. Kimse ağlamalara layık değil.
Kalbindeki kırgın papatyaları öpmek istiyorum.
Bunca kedere rağmen hâlâ çiçek kokuyorsun.
Ruhunun üstüne düşen gölgeleri biliyorum.
Senin için kırık kalpli şiirler yazıyorum.
Olcay Arslan 2
Kayıt Tarihi : 6.6.2025 15:07:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!