Nasıl anlatsam bilmem, sanki kömür karası,
O saçlar ki içime kokusunu saplardı.
Dudaklar nar bahçesi, yanak elma yarısı,
Güle; gül dedirtmeyen gülen bir yüzü vardı.
Eser ya güz rüzgarı, eser ya serin serin
Beş yılı hiçe saymak böyle kolay mı sence?
Bence henüz gitmeden bir bismillah de önce.
Ne oldu birdenbire imanın mı çatladı?
Aşkım ağır mı geldi, sol yanın mı patladı?
Bir “canım” deyişine bin yıl hapis yatarım
Seni tanımayanlar bu nasıl yar desinler.
Mümkün olsa ömrümden sana ömür katarım,
Bu sevda bir yüreğe nasıl sığar desinler.
Bir yel değse yüzüne; korkarım, sakınırım,
Bir çift gözün elasında,
Çektiklerim bana yetsin.
N’olur bu aşk belasında,
Biri bana yardım etsin.
Yastık bile yar kokuyor
Gönlüm gözlerindeki boş bakışa kandı da,
Sen ki hiç başlamadın, şimdi bitsen kaç yazar.
Kalbim kaç kiracının kahrına katlandı da,
Sende üç gün oturup sonra gitsen kaç yazar.
Şu belalı başımda bin delilik kurdum da
Ben gibi kahrına keş ve aşkına çilekeş
Yar bulsan da kendini bulamazsın bebeğim
Bende bir dönüm güzlük, on dönüm yazlığa eş
Başka bir aşktan verim alamazsın bebeğim.
Sen canımın can sesi, sen ömrümün nefesi
Hangi bakış açar böyle bir yara
Hangi dil böyle bir zehre bal katar.
Ne gözlerin ne de geceler kara,
Bahtıma vurduğun siyahlar kadar.
Kahretsin dünyaya geldim geleli,
Arsız de, hırsız de, bin bir çamur at,
Mutluluk çalmayı senden öğrendim.
Sanma ki her şeyi öğretti hayat,
Ben sensiz kalmayı senden öğrendim.
Gördüm ki her kaya çakıldan ince,
İçimde derin sızı, önümde upuzun yol
Evime kavuşurum belki güneş doğarken.
Kurtuldun artık benden, dilerim hep mutlu ol
Yolda kalmam inşallah, acım bunca ağırken.
Ben bu zor yolculuğu yazık ki haketmedim
Vurulup ömrümün bahar çağında
Sevda rüzgarında savrulmuşum ben.
Kaydı ayaklarım gönül dağında,
Kupkuru dallara sarılmışım ben.
Yükseklerden uçtum çaldılar yere
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!