Hepimizin üzerinde bir kimliğimiz var. Bu kimlik bizi tanıtmak için. Biz kendimizi kime tanıtma ihtiyacı duyarız? Elbette bizi tanımayanlara… Bizi tanıyanlara kimlik göstermek ihtiyacı duyar mıyız? Kim evinde ailenin diğer fertlerine kimliğini gösterir? Var mı böyle bir şey? Öyle biri çıkarsa, şaşırıp birbirimize bakarız. Hatta hasta mı diye şüpheleniriz…
Belki ilerde bu tür kişisel kimlikler bile banka işlemlerinden başka işe yaramayacaktır… Sadece bir insan kimliği ile dolaşacağımız günler de olacaktır. Biz göremesek bile bir gün olacaktır…
Bu gün bu kimlikler, toprakları sınırlarla çevirip, o sınırlar içindeki insanları ucuz iş gücü olarak belirlemek için kullanıyorlar… 1980 darbesinden sonra bu çok bariz olarak beyinlerimize kazınmış olmalı… İtaat edenlerle, itaat etmeyenleri ayırmak ve itaat etmeyenler üzerine baskı kurmak için, en yoğun bir şekilde kullanıldı. İtaat edenler ise ödüllendirildi… İnsanlara bu iki özellik (itaat ve itaatsizlik) arasında seçim yapma dayatıldı. İtaatsizlere her türlü baskı ve işkence uygulandı. Kimlik bu amaçlarla en çok sömüren sistemin, kendine göre kalite belgesi olarak dayatıldı…
Bizim hedefimiz, insan kimliğimizle dolaşmak, ama, egemen güçler tam tersine, deri altımıza yerleştirilecek bir ‘cips’le bizi yönetmeye hazırlanıyorlar… O cipslerde, sağlık durumumuz, mali durumumuz, eğitim durumumuz, itaat durumumuz (sicilimiz) olacak… Sağlam ve çürük o ciplerden ayrılarak, kullanıma elverişli olanlar kullanılacak, fason olanlar bir şekilde yaşamın dışına itilecek…
Her kimlik çıkar odaklarının seçimi için gerekli…
Topluluklar da aynı şekilde kimlik taşıma ihtiyacı duymuş… Aşiretler, Kavimler, daha ileri aşamalarda uluslar kendini tanıtmak için bir kimliğe ihtiyaç duymuşlar. Daha doğrusu var olan kimliklerini, yani kendilerini tanıtacak bir simgeye ihtiyaç duymuşlar ve buna da bayrak demişler… Her topluluğun her insanda olduğu gibi, onu tanıtacak bir simgesi (bayrağı) olmuş… Bu simgeleri, her toplum diğerlerine karşı üstünlük sağlamak için, efsanelerle yüceltmiş, öyle ki, temsil ettiği topluluktan fazla değer kazanmış… Hani mahkemelerde sizi temsil eden bir avukat seçersiniz de, hukuktan anlamadığınız için, o ne söylese, hakim karşısında onun söylediklerini kabul etmek zorunda kalırsınız ya… Simgeler de öyle, hakkında fazla bir şey bilmeyince size nasıl empoze edilirse öyle kabul edersiniz. O sizin topluluğunuz için bir kimliktir, ona karşı olanlar da size karşıymış gibi algılarsınız. Ama yönetenler çoğu zaman bunu kendi egemenliklerini sürdürebilmek için istedikleri gibi kullanırlar…
Değişik Devletlerin bayraklarına bakalım.
ABD’nin bayrağına bakalım. Mavi bir arka planı bulunan üstünde beyaz yıldızlar olan, yedisi kırmızı, altısı beyaz olan on üç tane alt alta çizgiden oluşur. Elli tane yıldız ABD’nin elli eyaletini temsil etmektedir. On üç çizgi de orijinal on üç eyaleti simgelemektedir.
Sakın ha, ABD’de başkanlık sistemi var, bize de başkanlık sistemi gelirse, bizde de her vilayet (eyalet) kendi bayrağıyla temsil edilecek sanmayın… Maazallah biz tek tek çilikten vaz geçersek nasıl mutlu oluruz? Ya da nasıl cesaretlenip canavarlaşırız?
Almanya’nın bayrağına bakalım. Renklerindeki siyah sarı ve kırmızıyı Napolyon zamanındaki savaşlarda Alman askerlerin kullandığı üniforma renklerinden alındığı söylenir.
Fransa bayrağında, mavinin özgürlüğü, beyazın eşitliği, kırmızının ise birliği temsil ettiği söylenir. Aynı zamanda mavi-kırmızının Paris’in renkleri olduğu da söylenir.
İtalyan bayrağındaki kırmızı yeşil renklerden, yeşil rengin, Napolyon’un en sevdiği renk olduğu söylenir.
Yunanistan bayrağı, mavi rengi deniz ve gök renginden alıyor. Dokuz çizgisi ise Osmanlı İmparatorluğu zamanında, Osmanlılardan istedikleri 9 isteğe bağlıyor.
ÇİN bayrağındaki kırmızı zemin komünist devrimi, büyük sarı yıldız komünizmi, etrafındaki küçük sarı yıldızlar köylüyü, işçiyi, şehirliyi ve burjuvaziyi ve yurtsever kapitalistleri temsil ediyormuş…
Türk bayrağı için iki efsane var, biri savaş sırasında bir çukurda biriken kanlar üstünde, çok ender bir araya gelen ay (hilal) önüne Jüpiter’in gelmesi ve gölgesinin o kan gölünde görülmesini temsil ettiği söyleniyor. Bir başkası da, hilal önündeki beş yıldızın her ucunun islamın beş şartı olan, kelimei şahadet, namaz, oruç, zekat ve haccı ziyaret olarak algılanıyor…
Her topluluk kendi değerleriyle kendini tanıtmaya çalışan bir simge ediniyor kendine…
Futbol takımları, Fiskobirlik fındığı,Çukobirlik pamuğu simge olarak kullandığı gibi…
Ulus ya da Millet, çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu topluluk. Yani bu farklılıkları taşıyan her topluluk, kendisini tanıtacak bir simge (bayrak) edinebilir…
Bizim bayrağımız da Türk ulusunu temsil eder… Bu yabancı ülkeler arasındaki müsabakalarda, konferanslarda, uluslar arası denizlerde, hava alanlarında, millet olarak bizi tanıtmakta önemlidir. Kimlik kartımızdır. Bunu bizi tanımayanların arasında taşımak kendimizi tanıtmak için önemlidir. Kendi ülkemizde resmi dairelerde, devleti temsilen, yer gösterme açısından önemlidir…
Ama nasıl evimizde veya mahallemizde, bizi tanıyanlar arsında kimliğimizi karşımızdakinin gözüne sokarak gösterdiğimizde bize hasta gözüyle bakılacaksa, kendi topluluğumuz içinde, yani bizim hangi topluluktan, hangi milletten olduğumuzu bilenlere karşı, gözlerine sokmaya çalışmamız da aynı derecede abestir... Bu ancak, 12 Eylül darbesinden sonra nasıl bizim kimliklerimiz, bize karşı baskı unsuru olarak kullanılmışsa, ona benzer. Ben güçlüyüm, ben istediğimi yaparım, bana itaat et, ben bir üst kimliğe sahibim demekten başka bir anlama gelmez… Hem birlik isteyeceksin, hem kardeşiz diyeceksin, hem barış isteyeceksin hem de üst kimlik simgesi ile tehdit edeceksin…
Neden yöneticilerimiz Yunanistan’da Türk azınlıkların olduğu bölgelerde ‘’kendi kimliğinizi koruyun’’ diyor da, buraya gelince diğer halklara kendi kimliğini dayatıyor.
Neden bayrak mitingleri yaparak, sanki bu topluluk ne olduğunu bilmiyormuş gibi, gelincik bahçeleriyle övünüyorlar? Kendi kendilerine tatmin olamaya mı çalışıyorlar? Hayır Kürt ulusu üstünde tahakküm kurmak için, baskı ve tehdit için… Biz Türk olarak bayrağımıza karşı değiliz, onun bir başkasına karşı tehdit olarak kullanılmasına karşıyız.
Ama onun kendi içindeki bir başka halka karşı onları ötekileştirerek bölmeye çalışmak için kullanılmasına karşıyız. Egemen güçlerin ezilen halklar üzerindeki tahakkümünü sürdürmek, için böl-yönet politikalarına yardımcı olmak için kullanılmasına karşıyız. İki halk arasındaki bölücülüğe akapı açan bayrak ve ardından gelen ‘’Ne mutlu Türküm diyene’’, ‘’Türküm doğruyum, çalışkanım…’’, ‘’Tek din tek dil, tek bayrak…’’ gibi, birini öne çıkarıp, diğerini ötekileştiren düşüncelere karşıyız… Bunlar kapitalizmin ve emperyalizmin ‘’Böl ve yönet ‘’ politikalarına hizmet etmekten başka bir işe yaramamaktadır.
Sömürgecilikten vazgeçmiş ülkelerin Bakanları başbakanları, eline filolarını alıp pazara çıkabiliyorlar. Ama başkaları üzerinde egemenlik kurmak isteyenler, önlerinde, artlarında, yanlarında yüzlerce eskort ve binlerce polisle dolaşmak zorunda kalıyorlar? Başkasının özgürlüğüne saygılı olmayan kendisi özgür olabilir mi?
İki uluslu bir ülkeyiz. Her iki ulus da özgür ve eşit olarak yaşayabilmeli… Bu gün en önemli sorunumuz bu… Kürt’ün de Türk’ün de bayrağı olmalı, kimse kimseye kendi bayrağına itaat etmeyi beklememeli…
Bu iki halk, bu ülkenin iki kolu ise, siz hiç iki kolunuzu aynı anda aynı istikamete doğru hareket ederken yürüyebiliyor musunuz? Yollarda bunu deneseniz, bütün gözler üzerinize çevrilir… Hasta olduğunuzu düşünürler. Yani anormallik kolunuzda olmaz sizde olur. Beyninizde aranır. Kolunuza kızıp da kesmek ister misiniz? Olmaz diyemem… Çünkü oluyor, toplumumuzda kendini jiletleyen çok. Müslüm Baba’nın konserlerinde olduğu gibi… Bireylerin bu davranışları toplumlarda da var… Kendi parçamızı bölmeye kesip atmaya çalışıyoruz. Onu kendimizden uzaklaştırmak için elimizden geleni yapıyoruz. En duyarlılarımız bile seyirci kalarak yapıyor bunu… O zaman sorun kimde? Emperyalizmin önünde diz çöken bir yönetimin kendi parçasını yem olarak kullanması, kimin sorunu? Bizim sorunumuz ise, her konuşmaya başladığımızda ‘’Kürt sorunu’’ndan bahsetmeyelim. Kendi sorunumuz. Ortada bir ‘’Türk sorunu’’ var.
Burada sorunlarımızı çözmek için direniyorsak, bu sorunu da düşünmeliyiz, çözümü için elimizden geleni yapmalıyız… Bayrağı elimize alıp, tahrik etmek yerine, kendi kolumuza gereken hassasiyeti de göstermeliyiz…
Kahrolsun insanın insana kulluğu…
Kayıt Tarihi : 29.6.2013 10:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!