Annesinin zayıf nefesini takip ederdi korkuyla kadın.
Ne zaman umut kesecek olsa çatı yükselirdi, yıldızlar altına girerdi, ferahlardı kısa süreliğine.
Sonra bir baykuş öterdi; inanırdı ki bu ötüş annesini öldürecek.
Koşarak çıkardı bahçeye ve baykuş gidene kadar karşısında oynardı. Böyle yaparsa annesi ölmeyecekti.
Böyle demişti bir deli olan ablası, ona inanmıştı.
Çok sonra fark etmişti ki baykuş, bahçedeki ağaca yuva yapmıştı ve yuvasına girmeden konduğu bir daldan ötmek adetiydi.
Olsun, o annesini kurtarmıştı her gün o ölüm ötüşünden.
Sonra babasının başka kadınlara gittiğini fark ettiler, eve getirdiği kokulardan. Bir süre sonra da tamamen terk etti onları.
Annesi, yabancı kokulardan rahatsız olmadı hiç. "Bağlasam da tutamam," derdi. "Her türlü yapar," derdi.
Babasına kızdı yıllarca kadın. Öldü; cenazesine de gitmedi, mezarına da.
Annesi, zayıf nefesiyle bir illegal olan abisini, ki kendisinin hiçbir şeye faydası olmadı, bir deli olan ablasını ve bir öğretmen olan kendisini yetiştirdi.
Öğretmenlik bile yapamadı gerçi, annesine bakmaktan.
Bugün 40 yaşında, kızıyor şimdi annesine. Kıskanmadığı için yabancı kokuları ve izin verdiği için gitmesine babasının.
"Belki," diyor, "annem farklı davransaydı... Belki," diyor, "yağın iyisini alayım, balı şuradan getirteyim dediğinde 'ne gerek var' demek yerine 'iyi olur bey' deseydi annem..."
Babasını affediyor, annesine kızarken.
Hâlâ hasta ve üstüne bir de yaşlanan annesine bakarken...
Onun için eline değmesini sevdiği tebeşirden vazgeçerek, sıradan dersten, öğrenciden vazgeçerek...
Ve bir gün hazır hissetmeyi bekliyor babasının mezarına gitmek için. Ona ne diyeceğini bilmese de.
Kayıt Tarihi : 5.1.2025 12:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.