Okuma oranı nedense düşük,
Kütüphane desen takarlar küsük,
Kültürel yönlerden diyalok kesik,
Köyüm de şairim diyemiyorum.
Başarı göstersen alayı doktor,
Yağmur şimşek diye kalayı çoktur,
..
Ömrümüzde hep bir şeyleri,
Başarmak için çabalarken.
Bazen neyin önemli olduğunu,
Göremez hale geliriz.
Anlamlı başarı nedir?
Diye sorarsak kendimize.
..
19] Ya da Asurîler gibi yukarıda oturanlara gök ehli denmişti. Asurîlerin giderek totem anlayışlarında eşeği tabu yapıp, eşek totem etrafında aidiyet eşme ve eşek totemi kendileriyle eşit eştirmeli bir kült anlayışını benimse, kılmışlarsa; o külte eşek adamların yeri veya eşek insanların yeri, ya da eşekler ülkesi, diyecekten, karşı gruplara, totemlerine değin olan isimleri, vermiştiler. Bu türden olup biteni anlatımları bize esrarengiz gelmektedir. Oysa eskiye dek anlatılanlar, çok sonraların değişen, gelişen yüzü karşısında, bir durumu ilişkiler olamamaktan ötürü boş düşüyordu.
Eskiden olup bitenlerin algı ifadesi olan bu aktarımlar, eski günlerdeki toplumun ve halkın bakışı içindeki var olan karşılıklarını bilememekten kaynaklı bir yanılgı idi bunlar. Eskiden olup bitenlerin ilişki yaşam düzenini soyut olarak düşünemiyorlardı. Anlatılanlar onlara soyut sembolizm olacaktan masal öğeleri türü bir anlatım yaparaktan, aktarmalar yaratıklarını lütfen hatırlayınız.
Ad verme de, yine başlarda toplumların bir birine göre üretir oldukları emek ürünlerine değin üretim yaptıkları, bitki ve hayvan isimlerinin tanımına göre isimleşiyorlardı. Bir türden olmayan isim vermeler yine yaşam biçimine göre; yerleşim yerlerine, yerleşimin yönüne göre, isimlendiriliyorlardı. Coğrafik konumlara (dağlı-dağın adamı gibi) ya da, iş üretişlerine göre, genel tanımlama ile isim kullanmışlardı. Elbette isim eşilme bir türden değildi.
Örneğin bir çoban Akad toplumu yerleşik tarımcı Sümer'e, çapa, kazma gibi teknik araçlar kullanır olmalarına istinaden; çapanın insanı, kazmanın adamı demişlerdi. Akatlı da sürünün, koyun ve kuzunun adamıydı. Yani davar veya koyun, adamlardı. Yine Sümerler, coğrafi yer konumuna göre de, bir başka grupça da, aşağının insanı, yerin insanı, karabaşlar diye de nitelenmişlerdir. Bunlara benzer tıpkı anlatımlarla günümüzdeki kendi yöre, köy kasaba yerlerini tanımlar olmamız ilineği arasındadır.
..
Uzakta olsanda çabuk atla gel,
Sevdanı, duygunu iki katla gel,
Çocukların varsa koyma topla gel,
Misafir olarak eve konuk ol.
Kırk yıllık arşivi sana açayım,
Cesareti artır umut saçayım,
..
Hedefini seç önce,
Ada kendini hedefe.
Cesaretli ol korkma,
Hedefine sarıl,sıkıca.
Çalış,durma,çabala,
Oku,araştır,sorgula.
Her gün olanca gücünle,
..
İslam`ı İslam`la, kardeşi kardeşle vurdurur, din çoğaltır lakaplarla
Cemiyetin en küçük bireyidir Aile, çarpıtır bütün anlamlarıyla
Kendi kanadına güven başarı anlatılır da
..............................Uyuturlar ulus yüceliğinde yükseliş anlayışına
Görenin görmeyene bakışı, her çağın çocuk yaratığı der de, saptırırlar
Bilgi kirliliğine laf züppeliğidir soysuzluk süslemesinde soylular
..
Bin bir güçlüklerle büyüttün beni.
Seneler geçse de unutmam seni.
Aklımdan çıkmıyor yüzünün teni.
Daha özletmeden çabuk gel anne!
Akşamki rüyada gördüm yüzünü.
Lale,sümbül bürümüştü gözünü.
..
Kıskanmak geliyor seni içimden,
Şikayetci olma böyle geçimden,
Merhamet doluyum sana acımdan,
Başarı azmini kilitleyemem.
Seviyeli oldum çok şey yazalı,
Paylaşmak isterim sırrı, özeli,
..
13] Aslında kişiler gelişmenin mantığını bilir olmakla, eski ve yeni döneme değin olan sağlayışların, kıyaslama olan her bir farkını bileceklerdir. Cehalet, Dünya'yı hep kendi algısı gibi ve gördükleri gibi olduğu sanısını onlara, hep taşıtır. Bu nedenle kendi dönem seyirleri içinde olması gerekenleri makul bir seyir olduğunu sanırlar. Oysa o zamanların gelişmişlik koşullarının, bugünkü koşullardaki var olan gelişmeleri, asla ortaya koyamayacağı da, pek açıktır. Ne var ki gelişmenin kendi dönem ırası içindeki tüm güzel oluşmaları, daima kendisinden sonraki dönemlerin asgari sağlayışlarına göre, hep geri adım olacaktırlar. Ve hiçbir zaman, eski bir dönem, kendisinden sonraki dönemlerin her bir sağlayışlarını kapsayamaz oluştan ötürü de; asla özlemi duyulur olan etnikçi bir asrısaadet dönemi, olamayacaktır.
Bunun adı, yeni olanı hıfz edip, sindirememektir. Ve duyguca geriye özlem duyan bir gericiliktir. Güncel rahatsızlığa akıl erdirememenin, kolaycı bahanesidir. Gelecekteki oluşmaların hiç birini sağlayamayacak olan her hangi bir eski döneme; toplumsal yaşayış olaraktan, özlem duyan gerici bilmezlikler, toplumu; asrısaadet gibi bir küt anlayışça özlem içine doğru sürüklemektedirler. İşte bunun içindir ki tür kıyaslama verildi. Değilse bunca sağlayışlarına rağmen, günümüz dahi, geleceğe göre, özlemi duyulmaması gereken bir geçmiş olacaktır. Bunu (cahilliği) savunmak, demokrasi bile olamaz! Eğer bu bir demokrasi ise, bilmezlik nedir? Bilmezlikler de bir demokrasimiz mi olmalıdır?
Bir uygar toplumun yönetimi de; kendi toplumsal dokusu içindeki coğrafi yer adlarını ve kişi isimlerini değiştirecek denli körce etnik oluşla, kendi sosyal yapısına dek başka halkçı dokularına değin etnik aidiyet bağlarını, kaşıma zafiyet ve aczi yeti içinde olmalıdırlar. Çünkü bu türden acizce girişimeler için adama sorarlar; 'o yer ya da o kişi isimlerine değin baskıcı değiştirme ihtiyacınız, toplumsal olan hangi gelişmenize engel olan durumdur da, değiştirmek isteğini duydunuz? ' Bu konjonktür sel olan, yapıcı olmayan siyasetlerin, toplumsal gelişmelerin başarısını gösterememenin, kandırıcı bir ırasıdır. Eğer siz ortalama bir toplumsal paylaşımı sağlayamazsanız, halk etnikçi yapıda ayrışmaya başlar!
Böylesi bir mantık, temelde toplumları da eski etnikçi aidiyet bağı içinde tutmak demek, halkçı yapıları perişanlığı içinde tutmakla eş değerdir. Etnik aidiyetler hiç bir ilerleme ve gelişmeleri ortaya koyamaz. Bir etnik aidiyete bağlı yazar ve çizer, bilim adamı ve futbol insanı vs. hiç bir zaman kendi etnik aidiyetin bir başarısı değildirler. Tam bir toplum, başarısıdırlar. Aydınlar, toplumlara ait olan kültürleri, eğitimleri, üretim ve tüketimlere denk düşen demokratik işleyişleri ve demokratik olmayan her tür işleyişlerin iç ihtiyaçlarından kaynaklı, toplumsal tarafların karşılıklı etkimesi ile sağlanan bir toplumcu başarı ya da başarısızlıktırlar.
..
Yapının yenileşmesi doğrultusunda ikinci bir sürükleyeni de, Dünya konjonktürünün, çevresel feodal dönüşüm baskılarıdır. Yemen, Medine gibi yerleşiklerin, suyla tarım yapılan yerlerin verimliliğini artırmak için, köleci yapıyı feodal yapıya dönüştürmüş olmalarıydı. Yeni feodal yapı, geleneksel köleci yapı ile uyuşmayıp çatışıyordu.
Köleci düzen kalkmamış, biçim değiştirmişti. Nisbeten köleye biraz serbestlikler gelmişti. Aşiretler çatışmasının temelinde bunlar da vardı. Arap Coğrafyasının kendi içinde taşıdığı etnik dinsel inançların baskısı kadar, Yahudi, Hırıstaıyanlık gibi öğretiler de Mekke’de hem inanırları vardı hem de kol geziyor olmaları yeni yapının araçlarını oluşturacaktı.
Hıristiyan, Zerdüşti ateş gede ve Hinduizm gibi inançsal yapılar ve Sasani, Bizans gibi imparatorluk yapılarla çevrili olmanın ihraççı bir baskı, alınışı da ortalık yerde ayan beyendı. Bizans, Sasani gibi feodal dönüşümünü süreçleştiren iki yapı, ihraç ürününü Arap'ın önüne açmıştı. Daha 7. yüzyıl ortalarından itibaren İslam bunlarla, yani; feodal bir ilişkiler uzlaşmasıyla ya da feodal ilişkiler koalisyon ittifakları olaraktan, sonradan ortaya çıkacaktı. Yol, aşiretler barışından, uygarlık ortaya koyan başarı siyasetine uzayacaktı.
Aksi halde, yeni yapı sırf fetihlerle yayılamaz ve gelişemez, tutunamazdı. İnşanın temelinde bu ve yukarıda sayılan yönetsel düzenlenişle ilgili mali alandaki, cesur gözü pek ve konjonktürsel açılım yapılacaktı. Bu durum Halife Abdülmelik'le süreçleşecekti. Abdülmelik, çok ırkçı, faşist ve kısır döngüler içindeki siyasi çekişmeli, geleneksel Arap aşiret uygulaması olan mevcut yapıyı; yani Emevi uygulamasını, yavaştan etkisizleştirecekti. Yapıyı; feodal düzenleşme içinde ve feodalizme özgü olan organizeliklerle, yeni koalisyonlarla, yeni ittifaklık anlaşmalarının içine doğru sürüklüyordu. Böylece Abdülmelik geleceğin sağlam tohumunu eker olacaktı.
..
Süreç, ‘çapulculuğun gücünü’, ‘güvencenin garantisine’ çevirmişti. Bu çapulcu güç bir organize teşkilat olaraktan, üreten sistemin bünyesine alınmasını ortaya çıkartmıştı.
Araçlı üretim, toplumsal yapıya doğru yol olurken, savaş ve kavga gibi haramice olan çapul yaşamı da giderek sistemleşen, daha daha da, teknikleşen, bir uzmanlık alanı haline getirilmiştir. Artık, amacı sırf öldürme ve çapulculuk ve savunma olan savaş sanatı denen bir öldürme sanatı, insan eli ile biçimlenip meşruiyetlik kazanmıştı..
Bu gelişme nedeni iledir ki, gerek toplumlar arası eşitsiz gelişmelerin, yararlı olan gücünü ele geçirmek, gerekse de insanın üretim gücünü ve ürettiklerini ele geçirmek için savaş bir yol olacaktı. İnsanları tutsak etmek ve onlara üretim yaptırmak için; gerekse rekabetçi bir durumun sürüklemesiyle ve diğer öznel egoist çıkar çapulları için vs. savaş bir yol ve yöntem olacaktı.
Bir kısım toplumlar, üretir olmanın yanı sıra, ölen kendisi olmadığı sürece, savaş gücünün hazırcılığını görmüştü. Kendi toplumsal gelişmesi içinde bu alana daha çok ağırlık vererek; savaşçı, fetihçi, gelişme eğilimlerine de, yönelmiştir. Bu yöntem, ülkeler fethetmede, bir uçtan bir uca ülkeleri ele geçirmede, önünde durulamaz olmakta, çok çok başarılı olurken, asla kalıcı olamamıştır.
..
İnsanlık onuru var ise sizde,
Her evin sultanı olmalı gözde,
Özgürlük,anlayış kalmasın sözde,
Saymakla bitermi kadın hakları? .
Anan olmasaydı sende olmazdın,
Gezip tozamazdın,yeyip doymazdın,
..
Beyhude yaşadım ben yıllar boyu,
Düşünmedim asla aile, soyu,
Yakaladım artık en güzel huyu,
Seni tanıdıkca bende deyiştim.
Büyüğü sayarsın, küçük seversin,
Başarı sunanı heran översin,
..
Tamamen gerçeği sıralıyorsun,
Zararlı şeyleri aralıyorsun,
Aşkın deryasını paralıyorsun,
Senin yazdığına yorum gerekmez.
Beyninde olanlar dışarı çıkar,
Sözcükler değerli hepsi mis kokar,
..
Türk kültürü deyince yönetim
her dönem ahbap, çavuş, dostluk;
vefa, hatır, gönül, işidir
bir koyundan dört post yüzülür
vizyon, misyon, strateji, plan
Türk işi yönetimdir sonuçta
..
Sağlığım yerinde, işim yolunda
Harçlığım cebimde, çorbam soframda
Sevdiğim kalbimde, aşkım yanımda
Mutluyum Allahım, hamd olsun sana
Misliyle dertler var, derman aklımda
Metreyle yollar var, mecal ruhumda
..
Mustafa Kemal'ın izinde yürür,
Ay yıldız Barak'ı göklere bürür,
Türkçe dilimizden dersini verir,
Türk Ulusu'muzda Şan dır Öğretmen.
Başarı yönünde daima atak,
Hakkını savunur olamaz tutak,
..
Sitemli halinle takındın tavır,
Şükür müslümanız farklıdır gevır,
Kırıcı olursan çevremiz sovur,
Aile ferdime ses edemezsin.
Her türlü çileye katlanmalısın,
Hata yapmadıysan aklanmalısın,
..
SAYIN ABDULLAH KIĞILI’YA
SAYGILAR
Allahın adıyla başlarsın, işine
Başarılara başarı katarsın, azminle
Diktirirsin kumaşları iğne ile iplikle
Uzaklarda var olursun daima, isminle
..
Ana şevkatinde elleri vardır
Baldan daha tatlı dilleri vardır
Hizmet bahçesinde gülleri vardır
Derleyip bizlere atar öğretmen
Bizlere aldığı bilgiyi verir
Her zaman alaka ilgiyi verir
..