yıllar evvel gördüğüm rüyadan
bugün uyandım
günaydın
çünkü ölüm
yavaşça alışmaktır cevapsızlığa
zamanla azalır şaşkınlığın
gün doğumuna karşı
ve bilhassa gün batımına
yeniyetme bir taşra peygamberi çünkü
ölmüş kalmıştı masasının başında
mektup yazarken tanrısına
çocukluğunun bittiği akşam
ağlar dururdu geceleri uykusunda
pencereden çocuklara bağıran
kindar bir kadındır tanrı
demiştin orda
elleri bağlı
ve bıkmış kelimeleri beklemekten
hep dinler sessizliğini suların
bir sırdır bu
kaygı ile arzu arasında
toprak ile yara arasında
bir truva üslubu
bir asur söylencesi
dilinin altında
semirmiş orta çağ kuşları
kırıntılarıyla oyalanarak tarihin
halbuki güneşin geçmişi karanlık
yüzüme vuruyor babil şarkılarıyla
duyarsızlığın arkaik şarkıları
ölüm bir hurafe olarak
ciddi konulardan bahsetmek yerine
hatırlıyor musun Ezine-Bergaz yolunu
hatırlıyor musun boğazına düğümlenen ekmeği
güneşin altında
unutulmuş meyveyi
kırık beşiğini umutların
o serâbî tavrını dağların
bir sürgün söylencesiyle
yolların bir eve varmadığı
seslerin bir isme dönüşmediği
ve tarihin
batıl biçimde sökün ettiği
barok mevsimlerden birinde
yeniyetme bir cüce
ağır bir uykudan uyanmış
yüzüme haykırıyor
annem yaşıyor!
babam yaşıyor!
Kayıt Tarihi : 4.8.2020 02:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!