Bana el,bana giz,bana siz.

sen öyle içten,
sen öyle içimden,
vurgun yemiş, vurgun yedirmiş bir hendeke,
söyle bundan sonra hangi an aklar bizi.
hangi yön çevirir bizi bir birimize.
şimdi sustuk değilmi ikimizde.
senin konuşmaya hakkın yok!
benim konuşma isteğim evden kaçtı,
yinede hoş geldin sen!
hoş geldin dedim duymadın mı sen!
sen öyle içimden,
sen öyle içten,
aksanı ingiliz,
kendine fransız,
bana el,bana giz,bana siz.
evet bayım! evet yinede yeniden hoş geldiniz.
konuşmasınız diyorum biraz.
çok değil biraz.
hani ne varsınız ne yoksunuz gibi,
biraz.
tüm birazlığınızla hoş gelseniz ya.
nasıl olsa hoş gideceksiniz.
ve ben bu kez arkanızdan su dökmeyeceğim.
bayım ben! ben bayım!
haddim olmayarak haddimi aşarak,
size evet size bayım.
gitmek nedir, ne değildir.
bunu anlatacağım.
siz öyle içten,
siz öyle içimden,
gitmeye kalktınız ya aniden
haber vermediniz ya giderken.
lütfen bayım lütfen
gittiğinizi sandığınız yerlere mekan kurun ve oralı olun.
oralı kalın,
biz sizsiz kalmaya daha siz bize gelmeden kabullenmiştik.
siz sadece bilmiyordunuz.
lütfen buna şaşırmayın.
bunu siz kendi kaleminizle çizdiniz.
silginiz bizde kaldı bayım.
gittiğiniz yerlerden lütfen buralara bakmayın bayım.
siz bakarsanız aşk oluyor.
aşk bitiyor buralarda.
biz aşk yetiştirmeyi öğrenemedik bayım.
ya suyunu çok verdik,ya az.
belkide güneşe çok koyduk.
yandı aşk! ! yandırdınız bayım.
siz öyle içten!
siz öyle içimizden kopardınız ya kendinizi.
öyle sandınız ya siz.
lütfen bayım her iki yolda öyle sanarak yaşayınız.
denginiz denğinizle,aynı renklerde çoğalınız.
siz bayım siz,rüyalar görüp,onlara amel ediniz.
biz gündüz vakti,
gözü açık halde gördüğümüze inanalım.
kusurunuz yok bayım.
kusurumuz kalmadı bayım.
siz öyle içten!
siz öyle içimizden silindiniz.