Benim mevzularım derin atlamayın gözünüz kesmez
Benim sevgim tehlikeli uzak durun
Hakan sadece nefes alan bir karakter hayat denen oyun perdesinde
Yalnızları imkansızları oynayan gözlerim cehennem ateşi
Yüreğim cennette bir bahçe güllerini büyüten
Dönen dünyanızda size mutluluklar bana keder var
..
Bir duman var hazan rengi Eylüller içinde,
Yanmış da gönül, sevdân tüter küller içinde...
Bir bahçe ki, lâleler, sümbüller içinde,
Gurubun renginden bir perde örtmüş üstünü,
Güller ve yüzün, hep eflâtun tüller içinde;
...............'Sen, nazla gezerken güzelim, güller içinde
..
Yeşil giydi ağaçlar
Arka bahçe kızılcıkta kirazda
Çiçeklendi erik ağacı
Öpecek dudağımı bu yaz da
Bi haller oldu asmaya
Dolanıyor elime eteğime
Sevinçler sarıyor tefek tefek
..
Ben hiç sıkılmadan düğümlerinle
beni kendine bağlamanı
seni beklerken öğrendim
seni beklerken tattım ben olmanın dayanılmaz hazzını Konuşabildim kendimle hayalini gösteren penceremde Hem de kulaklarım hiç kızarmadan!
Seni düşünürken yok ettim zaman-mekan ilişkimi
..
??
Bülbüllerin öttüğü bir saat vardır ya hani
İşte saat, o saat
An, o an
İçim cennetten bahçe
Sen ben
Hep böyle kalsa
..
..O Elazığı özlüyorum..
Kışı da güzel di,yazı da.Hele mart ayından nisana geçiş dönemi,karların eriyişi,toprağın kabartıları ve doğanın canlanması.Ben yaşadığım o yıllardaki Elazığ'ı özlüyorum.Kerpiçten yapılmış evlerden oluşan mahalleleri,beton yığınlarına boğulmamış yem yeşil ovasını,ilkbaharda zümrüt yeşili tarlalarını,bağlarını,bahçelerini özledim,özlüyorum.Elazığın.Biliyorum geriye dönüş yok.Çevirme dediğimiz şimdi yüksek binaların,asfalt yolların oluşturduğu kerpiçlerle çevrili koskoca bir bahçe olan,meyvelerin her türlüsünün bulunduğu o çevirmeyi görmek mümkün değil,anlatsan da o yıllarda yaşamıyanlar inanmazlar.birtek beton bina Özcan apartmanıydı çevirmenin aşağısında,iki yanı ağaçlarla dolu olan derenin sol yanında Doktor İlhanlar caddesinin bulunduğu yerde az aşağısında foto şedele vardı.O derenin üzerinde iki tahta köprü vardı insanların karşıdan karşıya geçmesi için.Ben önce Cumhuriyet İlkokuluna yazıldım daha sonra yanında bulunan Murat İlkokuluna geçtim,nasıl olduğunu şimdi bile hatırlamıyorum,karne tatilinden sonra da Dumlupınar İlkokuluna devam ettim,barakalardan oluşan sınıflarımız vardı,Hergün o tahta köprüden geçip okula giderdim.Küçük Mezrada otururduk.Tek tük kerpiç evlerden oluşan mahallemiz bir toprak cadde ile şehir merkezine bağlanırdı.Bir büyük kanal yapmışlardı,bizim ev kanalın üstündeydi.Şevket'in bahçesi vardı,göz alabildiğine büyük,göz alabildiğine ağaçlık,yeşillik,bağlık bahçelik.Havuzları çeşmeleri vardı.Hele karadutları,badem ağaçları,erikleri...şimdi hatırladıkça yüreğimin derinliklerinden bir yerlerin ağrıdığını hisediyorum.Haşim ve Şevket Balişer Ağalarından iki kardeşlerdi ve o bağlar,bahçeler onlarındı.Şevketin bahçesi denilirdi.Daha yukarılarda Sakinenin bağı onun üstünde Alman bağları vardı.Gülmez tepelerine doğru Hasan Ağanın havuzlu evi vardı.Bir ziyaret vardı kanalın üstünde kom dereye doğru,Tek Ağaç'tı ziyaretin adı.Ben Elazığ'ın o halini özlüyorum.Sevgilime aşk mektuplarımı o yıllardaki Elazığ'da yazmıştım.şiirlerime de o yıllardaki Elazığ'da başlamıştım.
Sabahları:simit var simit arpacının unundan,karaçalı suyundan,nohut ekmeği simit var sesleri şu an kulaklarımda çınlıyor gibi.Bende satmıştım hastahanenin arka sokaklarında.Deli hastahanesi derdik,tımarhane derdik o yerlere.
Her mevsimi ayrı bir güzeldi Elazığ'ın.Ben Elazığ'ın o yıllarını özlüyorum,o yıllardaki Elazığ'ı seviyorum.Mahalleli biribirine dos,evler bütün çocukların evleri,insanların hepsi tanıdık,hepsi dost.Sekiz köşe şapkalarıyla,yumurta topuklu ayakkabılarıyla,şalvarlarıyla,tabakalarından sarıp içtikleri tütünleriyle,kara kaşlı,kara gözlü insanları,can dostları,Acısı,sevinciyle iç içe kaynaşmış o Elazığ'ı özlüyorum ve ben o yılların Elazığını seviyorum.
..
Esen nazlı meltemlerle yüreklere neşe serdin,
Yeşil bahçe, bağdan geçip, evinize koştun, erdin.
Lüle lüle saçlarını demet yaptın, buket derdin,
Üfleyip mis nefesini, evinize hayat verdin,
Laleyle gül dallarına ibrişimden tüller serdin...
Baktıkça hep titriyordur, yüreciği, hoş annenin,
..
Göz görmez gönüldür beklemede
Aşk kapısı bir gün duvar olur önünde
Sevendir yüreğini serer aşkın merdivenlerine
Yatak yorgan yastık halı yerine
Donuk gülüşüyle koyar sevdasını orta yere
Zulüm üşüşür yaş çiseler gözlerinde
Kıyamaz umuduna elele tutuşur yüreğiyle
..
Ben kimim?
Kimim ben hala çözemedim...
Bir gün bir mektup oluyorum,sen okudukçagüzelleşen,adresini bulan,
Başka gün bir bahçe,sen suladıkca meyve veren.
Sonra sanki,bir güfte,senin tarafından bestelenmeyi bekleyen,
Bazende bir ateş,sanki senden uzaktayken sönen.
Kimi zaman bir yolcu,hep senin hanında konaklayan,
..
Çiçeklenmek
Çiçeklenmek ne güzel bahçe
Çiçeklenmek ne güzel dünya
Durdum iğde ağacıyla yanyana
İğde ağacı çiçek çiçek.
..
Hayat,dipsiz bir kuyu
Ben,içine düşmüş bir garip...
Dünya,koskoca bir han
Ben,o hana misafir olan
Her hangi bir yabancı...
Sevgi bir çiçek
Yürek bir bahçe
..
Bir Çorlu vardı çocuk eskilerde;
Zamanı,
Ne yazık, an kadar uzaktı, çocukluğum kadar yakın.
Zamanı,
Arsızca dizilmediği vakitlerdi ölü demir yığınlarının
..
Yâ Rabbî; günâhlarım, Afvın kadar büyük mü?
Huzûrun'da el açtım, hem de nasıl pişmânım...
Beni mağfiret etmen, Sana zorluk mu, yük mü?
Gülmesin ahvâlime, hem dostum hem düşmânım...
Bin perişân vaz'iyyet, Kapın'da boyun büktüm;
Boş çevirme isterim, beni Ulu Dergâh'tan...
..
En önemlisi de göçerlerin ilahi meslekleri bilen bu yetenekleriyle göçtükleri bir alan içindeki ham bir araziyi, bir tarla, bağ, bahçe haline getirip; araç gereçlerini hazırlayabilir olmanın uzmanlık kapasitesi içinde olmalarıydı. Bir kır denen yazıyı, yaban olan savanı; otlak alanı bağ, bahçe, tarla gibi mülk yapabilirlerdi.
İkinci bir en önemli yan da böylesi donanımlı bu kişilerin El adaletine fikren iman bağlılığı içinde inanmış inşacılar olmalarıydı. El tasarruflu özel mülkiyetçi söylem içinde; El söylemli vaatler, hayli albenili söylemlerdi. Bu söylemler içinde ittifakı zenginlik kaynakları üzerindeki bir hesapla çalışmadan takdirle mal mülk sahibi olunacağının telkinleri, vardı.
Telkin edilenlerle kavranır olan şey; El vaatli rızk verme kavramı üzerindeki sahiplik içinde kazanılacak, muktedirlikti. Ön ittifak içinde kovulup göçenler bu muktedirliğin cazibesini kendi üzerine yansıtmanın büyüsüne kapılmış olan kişilerden oluşmaydı. Bu tür manaya iman (ahdi kavil-sözleşme- bağlılık yemini) etmiş kişilerdi.
Yani kendi emekleri ile ortaya koyacakları mülkü, bu telkinlerden bekler olmanın kolaycılığı nedenle kolektifin mülkünü El’in mülkü saymaya, çoktan yatkındılar. Eğriyi gözetiyorlardı ki, El terazisine göre doğrultunlardı.
..
K ayan yıldızımın ardından baktım, sonsuzluğa giden yollarından...
A yrılalı sekiz koca yıl olmuş, o sımsıcak, mukaddes kollarından...
D oyamadım, sevgiyle yanan, şefkatle bakan o güzel gözlerine,
R iyadan, yalandan uzak, candan öte, baldan tatlı, şirin sözlerine,
İ liklerimde, damarlarımda hep sen varsın, sen, bende yaşarsın,
Y ıllar eskitemez, eksiltemez acını, özlediğim hayallerimden taşarsın.
E bedi istirahatgahından arşa kanatlanıp cennet diyarına koşarsın.
..
teşekkürüm
'dünyamız geçici bahçe' diyene
çiçekleri
doğum günü meleğine
iyi ki varsınız, iyi ki doğdunuz
her doğuşunuz kutlu
..
Ben en güzel yıllarımı,
En güzel umutlarımı,
Ve! En temiz sevdamı sende bıraktım.
Bilseydim!
Ansızın çekip gideceğini,
Bilseydim her şeyimi hiç edeceğini,
..
bülbül dildedir güzünde gizem bulur
bülbülde sızı derin gülün yarası
çiler ömrünce sevileşecek seven
orası bahçe bülbüle sevinir gül
bahçede bülbül uçar gül gökte açar
oysa süremdir denize ağılanır
..
duygu sellenir
insanı sardıkça
bahçe güllenir
emeği döktükçe
sevgi yıllanır
..
Bu gönüle gül dikildi,
Gelen yoldu giden yoldu.
Dalına bülbülü kondu,
Gelen güldü giden güldü.
Yol üstünde bahçe oldu,
Yorgun kullar derman buldu,
..