Bizim belleğimiz, ozanlarımız;
Karacaoğlan'dır, Dede Korkut'tur.
Dağılsın kaygımız, o zanlarımız,
Karanlıkta kalmak, nasıl korkudur?
Bizi ancak ozansızlık korkutur!
Ne hicranlar yaşamışsın,
Ne ümitler boşamışsın! .
Zannımca ülfet yerine,
Sen uzleti okşamışsın! ...
Kazanç elde kalan imiş.
Eğilsin yay gibi dağlar, eğilsin,
Eğilsin de ufuklara değilsin...
Kim demiş davete sahip değilsin?
Dostlardan haberi alanlar gelsin! ...
Yine davet aldık dostlar elinden,
Cehennemler kudursa, yansa, kavrulsa dört yan;
Sen ne şikayet eyle,ne de nadana dert yan!
Bir kez yanan bir daha korda yanmayacaktır!
Ateşle oynayana kor dayanmayacaktır!
İrem bahçesinden kokular saçar
Çiçekler içinde deste deste gül.
Gönül sarayıma kapılar açar
Neva makamından beste beste gül.
Bunaldım, sıkıldım ben bu şehirden
Zamane insanı dinlemese de
Tatmayan kimseye bal anlatılmaz.
Felek kahpe, devran böyle dese de
Halden bilmezlere hal anlatılmaz..
Kiminde pusula ibresi kayık
EŞSİZ GÜZEL
Yolda bir güzele rastladım demin,
Düşündüm, neyleriz yaksa cihanı?
Başında yer aldı hemen gündemin,
Bırakılmaz, o bıraksa cihanı...
Meydan dersin, nerde diye sorarlar!
Her belayı merde niye sorarlar?
Har'ın hesabını fiye sorarlar;
Baharlar nadana kış birer birer.
Bahar öncesi kış; güz evveli yaz.
Kediler, ciğere gelir, dediler.
Giderden çok olsun gelir, dediler.
Senin de başına gelir dediler,
Komşunun haline gülemez oldum.
Dervişin çilesi riyazet ile,
Boşuna dolanır hazan arısı,
Renge küs çiçekte, dalda ne kaldı?
Gülenin başına gelir darısı,
Tat değişmiş; dilde, balda ne kaldı?
Akıl, sır ermiyor gönlün işine,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!