Senelerce sigara,sigara dedin,
Sonunda acıyı sen çektin,
'Neden'diye sorulunca,
'Pişman olduğunu' söyledin...
Dokuz yıl oldu aramızdan ayrılalı,
Bırakıp gittin bizleri,
Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Devamını Oku
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
İlk önce Babanıza ve Annenize Allah'tan rahmet, sizlere de sabır diliyorum. Duygu yüklü paylaşımınızı okurken boğazım düğümlendi. Nasıl istersek öyle yaşayalım, fakat unutmayalım ki, bir gün mutlaka öleceğiz. Kimi seversek sevelim ama unutmayalım ki bir gün ondan da ayrılacağız. Dilediğimiz gibi davranalım, lakin şu da aklımızda olsun, her yaptığımızın karşılığını mutlaka göreceğiz. Anlam yüklü paylaşımınızı ve değerli kaleminizi yürekten kutluyorum. 10 + ANT. Saygı ve sevgi ile kalın.
Hikmet YURDAER
Babam
Annem gezindiğim çiçekli bağdı
Babam güvenle yaslandığım dağdı.............
Ah! .... O yüce dağlara
Erimeyen karlar yağdı...........
Evimizin direği
Çatır çatır çatladı
Annemizin yüreği
Derdi beşe katladı..........
Ömrümün en güzel çağı,
Annemle babamla yaşandı....
Kimsenin onlar gibi olamayacağını anlamam,
Onları kaybettiğim andı..........
TEBRİKLER.......GERİDE KALANLARA UZUN ÖMÜRLER DİLERİM....SEVGİLERİMLE
İnci Germenliler
babanın ebedi gidişine sebep olan sigaradan yola çıkan anlatımla babanın gidişinden sonra ailece yaşanılanların aktarıldığı sonuylada babaya duyulan içten sevgiyle bağlanan yaşanılmış babalı günlerle onsuz günlerin onaolan sevgide birleştirildiği bir şiir okudum. güzel olan okuduğum her iki şiirdedee vefalı bir evladın vefalı yüreğinin anne ve babaya olan vefasını şiirsel yeteneğiyle söz edip o sevenlerine sunmasıydı ki;
siz saygıdeğer müzehher hanımefendiyi o vefalı yüreğiyle varettiği bu duygu yüklü şiirlerinden ötürü kutluyorum.+10 tam puan
BABA OCAĞI
Büyük şehirleri birbirine bağlayan yolun üzerindeki ilçedeki caddedeydi baba ocağım. Hoş; şimdi de aynı yerde ya…
Gaz lâmbaları, gramofon, akülü radyolar, odun sobaları; samanlığı, içinde bir tek inek bulunan ahırıyla, beşyüz metrekare bahçeye sırtını dayamış toprak damlı kerpiç evin barındırdığı merkeziyet teşkil ettiği baba ocağı. ‘Hayat’ denilen, kışın çamaşır yıkamak, her zaman saç üzerinde yufka, katmer yapmak için kullanılan bir sundurma avlunun bir köşesinde. Odun kaçakçılarının ormancının takibinden kolay kurtulması için yapılmış geniş vorda kapı. Alelacele indirilip kıyılan meşe gövdeleri. ‘Çat kapı’ misafirler. Gemici feneri eşliğinde gece misafirlikleri; tatlı uykular.
Cadde boyu akasya ağaçları. Akasya ağaçlarının gölgesinde akşam yemeği için bulgur ayıklayan, işleme işleyen, kış için yün eğiren, çorap, kazak ören, çeneleri bir türlü durmayan, o gece ana-babalarının çimip-çimmediğini biz oyun oynamakta olan çocukları çağırıp soran yaşlı, genç kadınlar ve onlara kulak misafiri olan genç kızlar.
Gözlerden ırak, ev sahibesinin olmadığı bir avluda biz dört-beş yaşlarındaki bozulmadıklar, ‘pırtıcılık’* la başlayıp bakkalcılık, doktorculuk, evcilikle devam eden oyunlarla birlikte cinselliğimizi tanıma teşebbüslerimiz…
Akşam ezanıyla birlikte ellerinde yağlıklarına** sarılmış turfanda kavun-karpuz, üzüm ya da ağzından iple bağlı, parmağa takılmış balıkla gelen babalarımız.. Bacalardan dağılan haşhaş yağı kokusu arasında baba-çocuk koklaşmalarının ardından evlerimize dağılmalarımız…
Babamın, canım babamın içimizde sofra adabına uymayanları gülümseyerek uyarışı ve bir büyüğümüzü biz kural bilmeyenlere örnek göstermesi.
Daha sonra elektrik, sadece ablamın uzanabileceği yere monte edilmiş rafıf üzerinde radyo, Bir türlü yanmasını bilmeyen(!) lânetler okunmuş kömür sobası, avluya yapılmış kiremitlerin örttüğü tuğla ev ve yok olan vorda kapı. Zile basıp gelen misafirler.
İlgi alanı hayli geniş olan Rüştiye mezunu, İnhisar Müdürlüğü’nden, kasada beş kuruş fazla çıktığı için soruşturma geçirince istifa eden babamın, canım babamın arı kovanlarının başına giderken başıma bir korumalık geçirip beni de kovanlarının başına dikmesi ve arı bakımcılığını öğretmeye kalkması. Bu arada balın, arı kovanları önünde sıralı karıklardaki semizotu, salatalık, maydanoz ve başka sebzelerin faydalarını anlatması..
Bir testerenin, bir planyanın, bir keser ya da çekicin nasıl kullanılacağı..
On iki dönüm bağımızın budanması sırasında geçen yıldan kalma dalların nereden budanması gerektiği..
Arap harfleriyle yazdığı kitabında kullandığı mürekkebin asırlar boyu kalıcı olması için nasıl hazırlanması gerektiği ve benim Arap harflerini öğrenmemin ileride çok işime yarayacağını; ilk imza denemelerime eşlik ettiği..
Liseye başladığım yıl ona sormadan, yıllardır terziliğimizi yapan Pandıoğlu İsmail’i bırakıp Efe Hüsnü’ye ayda bir elbise ısmarladığımı söz konusu etmeden parasını ödediği, her giydiğim elbise sonu bana çaktırmadan gururla beni seyrettiği..
Liseyi bitirir bitirmez sadece güzelliğini gördüğüm kızla evlenmeme karşı çıkmalarına rağmen ilçede hâlâ unutulmadık anlı-şanlı düğün yaparak evlendirdikleri; benim evlendikten bir ay sonra kendilerini terk edip, kaynanamın evine içgüveysi olarak gittiğimin acısını ve torunlarına anamla birlikte hasret öldüklerini çok sonra, benim çocuklarım da büyüyüp, aile oldukları zaman ancak anlayabildim.
Ah babam, canım babam!
Kimbilir benimle ilgili ne hayallerin vardı. Senin, anamın manevî beklentilerini asla anlayamadım. Bayramlarda bile kapınızı çalmadım. Allahım affetmez ama lütfen sizler affedin!
Ah canım anam!
“Babaocağınız Gâvurcu evlerinin gölgesinde kaldı,” diyerek, her dairesi 198 metrekare olan o altı kat apartmanı dikmeyecektin babaocağımıza. Babamdan hiçbir esinti göremiyorum ben. O apartmanın temelleri altına tüm çocukluğumu gömdün. Artık sılam bile diyemez oldum oralara. Ne komşularımız kalmış, ne akasyalar ne de arkadaşlar..
Babam, canım babam!
Seni gülümseterek yaşlandıramadım. Kokumu, yürüyüşümü, sesimi senden kaçırdım. Hele hele torunlarını..
N’olur affet.
Affet babam.
Sana dualar gönderiyorum; mekanın mutlaka Cennettir ama hasret kaldığın kokular hâlâ burada ve biliyorum hâlâ hasretsin.
Affet!
Affet canım babam…
Yanımızda bir nefes,bir kuvvet
Derdimize ortak,bizlere öğüt veren,
Sesinizi,sevginizi ve nefesinizi
Nasıl özledim bilseniz babam....
babalarımız bizim canlarımız cennet mekanları olsun
çok anlamlı yürek sesi ve hayat yaşadıklarımızla gerçek.
Şiirinizde ki duygu yükü ve ölmüş babanın hasretini ve acısını içinde yaşatan yüreğinizin göz yaşının yansımasıydı sanki! Dilerim gönül ışığınız hiç sönmesin. Bilal Esen
Yüreginize sağlık içten yazılan yürek haykırışı nede güzel haykırış, düşüncelerini kutlarım, güzel dizelerdi okudum ve duygulandım sağol varol...
TÜM ÖLMÜŞLERİMİZİN RUHLARI ŞAD OLSUN KAYBETTİKLERİMİZLE AİLEMİZE YEN KATILAN BABALERLE HAYT DEVAM EDİYOR İŞTE HATIRALARIYLA YAŞAMAYA DEVAM TEBRİKLER VEFALI YÜREĞİNİZE KALEMİNİZ DAİM OLSUN
Harikasınız
Çok güzeldi yüreğinize sağlık
Saygılar kaleminize
Yeni yılın kutlu olsun, nice mutlu yıllara...'
Karamanlı Aşık Çağlari
Bu şiir ile ilgili 70 tane yorum bulunmakta