İçinde sen olan Haziran günü,
Gökte hazırlandı vuslat düğünü.
Son bir defa deyip bize gözünü,
Açarak sonsuzu yurdun eyledin.
Ne ileri gittin ne kaldın geri,
Gurbete çıktığın o günden beri.
"Ruhuna Fatiha!" yazan mermeri,
Seçerek sonsuzu yurdun eyledin.
Kızmıştın bitmeyen zalim gurbete,
Yazgın dememişti çık selamete.
Üç günlüğe gelip sonsuz cennete,
Uçarak sonsuzu yurdun eyledin.
Yakışmadı sana erkenden ölmek,
Gülerdin takdire boyun bükerek.
Hayatın zehrini bir yudum ölçek,
İçerek sonsuzu yurdun eyledin.
O kehribar tesbih gülyağı kokan,
Elinmiş kokunu ona bırakan.
Şimdi gece gündüz bize hafakan,
Saçarak sonsuzu yurdun eyledin.
Bitmez çabaların gelir aklıma,
Belini çevirdi iki büklüme.
Dünyaya sırt dönüp meçhul iklime,
Göçerek sonsuzu yurdun eyledin.
Şimdi evlatların gölgene muhtaç,
Sevgine susuzuz, şefkatine aç.
Başına ötenin nurundan bir taç,
Geçerek sonsuzu yurdun eyledin.
Ceketine baktım, yıpranmış yakan,
Terini saklayan, o babam kokan.
Gömleğe sarıldım, ona hatıran,
Saçarak sonsuzu yurdun eyledin.
Hafızamdan gitmez düşünüşlerin,
Bayram namazından o dönüşlerin.
Tadı da kalmadı sensiz düşlerin,
Kaçarak sonsuzu yurdun eyledin.
Olsan ister miydim rüyasızlığı,
Dert etmedin derde devasızlığı.
Emeği ekmiştin vefasızlığı,
Biçerek sonsuzu yurdun eyledin.
"Yarına kim ölü, kim sağ?" derdin de,
Bize mahşere dek hasret verdin de.
Ahirete doğru ömrün gerdin de,
Ölçerek sonsuzu yurdun eyledin.
Kayıt Tarihi : 24.7.2024 18:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)