Kızgın bir akşam üstüydü sere serpe serildim, çırılçıplak hüzünlerin bedensiz diline. Seyrettim Dünya’yı ismini bilmediğim yerden. Gelenler ve gidenler oldu ara sıra merakla bakanlar. Ayak sesinin getirdiği melodileri dinlettim onlara. Notalarında gizlenen bolca ağıt, bolca bencilliğin. Tabi benden başkası farketmedi ben geçtim hüzünden. Sonra acı su içtim keder denizinden. Ruhumu senle arındırdım ama gamsızlığın yaktı sinemi. Kirpik uçlarında ahsın şimdi.
Gidenlerin tortusunda zaman aşımına uğramış binlerce cevapsız soru, yılgın bedenler, çürümüş ruhlar, çaresiz fırtınalar ve kanadı kırık hikayeler. Birgün yüzüne çıkartıp temizlemeye kalksalarda nefes almıyor artık geçmişin ciğerleri. Silkelesende toza bulanıyor her soluk alışverişi.
Gün boyu gelenlerin ve gidenlerin yüzlerinde izlemek seni ne acı. Farklı yüzde, seste seni aramak ne acı. Ne acı ki bir yabancı gibide olsa uzanmak istiyorum ayak ucuna. Yüreğimin kabuk tutmayan gölgesine ve o gölgenin sırrına soyunup sana dokunamamak ve kendi irinini deşelemek ne acı.
Gölgesinde kendini sallandıran mekânsız bir ayak dibi etek ucunu çekiştiriyor sözlerim. Yabancı artık soluduğum memleketin.
Kime ne sorduysam seni hayırsız bir adama çıktı adın. Ayrılığın sen kokan yollarını sarmış bencilliğin. Ağlayamadığın aşkın bakışsız mevsimidir şimdi yüzün. Yok olmuşluğun arsız açlığı sarmış bedenini. Dikenlerini budarken ellerim, çöktü dizlerimin aysız merdiveni. Tenimde değişen pencere bu evin tavanı yok, perdesiz mahremiyetler. Dudaklarım zakkum, ellerim kış, kalbim ağzımı dalayan ısırgan otu gibi.
Köprücük kemiğime veda şiiri, ıslaklığını yitirdi ve kustum kuru sözleri. Kuyu dibinde ağlaşan yalnızlık bile kendini tüketti.
Sen küskün bakarken aynalara, ben beceremedim yüzüme yazılan masallarla yaşamayı. Su döktüm ayrılıklara, kırk gün kırk gece mum yaktım seni diledim Tanrı'dan ama en çok da sen gelmedin. Susa susa özledim seni söyleyemedim, gözlerinden düşen gurbetliği mesken bilmiş harfleri izledim. Bir bir toplayıp yapıştırdım dimağıma gelişin şiir olsun diye.
Gecenin cebinde uykularım, kamburuma sızarken karanlık bölük börçük rüyalarla kardeş oldum. Kendime yabancı oldum da ışıksız sayıklamaların da bağrını deldim sen sen diye ağladım.
Ellerini mesken tutsun sarılmalar. Bir kadının hatıra defterinde yer alsın biçimsiz, şekilsiz sözler. Kalsın ki sana bağlanan sözler bana gelsin ıslatıp ıslatıp kendime giydireceğim ve yeniden dirilip dirilip şiir olacağım geleceğimin pazenli yollarına.
Ellerin benim en mahrem dokunuşuna sahipti. Başka dokunuşlarla kirletme izini sürdüğüm anları. Sadece benimle yıka aşka soyunmuş bedenini.
Fatma Yiğit BerberKayıt Tarihi : 31.1.2025 22:41:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!