Yasamin dirligine inanirligina ve devamliligina dair huzur, mutluluk, gecim, güven, sevgi, saygi, onur, emek, samimiyet, liyakat, irade, bilgelik, irade, düsünce, cesaret, kararlilik, gözlem, üretim, paylasim, deneyim, birikim, dayanisma, irdeleme, hak ve özgürlüler zenginligi kisinin katilimciligiyla kazanilarak insanligina armagan olup karakterlesmis degerler kadar, bu ugurda sorglayip sorumluluk üstlenme öncelikli özveriye, akla, mantiga,vicdana, hayale, duyguya, düsünceye, duyarliliga, fedakarliga bütün ictenligiyle yorulup seferber olunmus saglam duruslu karakterliligin ulasip erisebilecegi erdemliliktir. Aksi takdirde hic olmadik ve hicbir yerde bulunmadik savruluslara maruz dayaniksiz tutarsiz ucurum düzeyli sarsinti ve sürüklenislere kapilip giden, yoksunluk iradesizlik belirsizlik yüzeylerinde sonsuz arayislarin sürekli degisen ruhsuz bedensiz bilinmezlik kütlesine dönüsür insan.
Tipki bugünlerde NOEL carsisinda kurulum programi kendi iradesi disinda dönüp kivranan fosforlu fiyakali insan kalabaliklarinin bütün yil boyu GÜNAH kavraminin icini dolduran herbirseyin yakinen karisip ilisip gözleyip izleyen taniklari olduklari halde, araliksiz ve soluksuz hic sorgulayip irdelemeden kiskirtilmis algi yönetimlerine aklini fikrini ahlakini yolunu yönünü inancini ilgisini itibarini aliskanligini kisiligini ve tüm insanligini her türlü lekelenme bulasma karisma kirlenme dahil topluca teslim ettigi güdümlü bagimliligiyla ILAHi ORTAM piyasa pazarinda yunarak arinacaginin TANRISINI arandigi gibi…
Insanlar AZiZ NIKOLAUS dünkü kilik kiyafetiyle cikip gelse köprü altlarinda bile yalniz ve yoksullugunu serip yatiracak kapisi esigi olmadigi gercekligi saklanip gizlenirken cici kostümler manyakligina özünü neslini dilini yakinligini amansiz düsmanliklar ve ayrismalarla KIZAGA CEKTiGI bugün…
Sevgi saygi ahlak adalet onur vicdan aidiyet kültür bilgi ilgi itibar duygu düsünce sorgulama yahut sorumluluk almaya iliskin hicbirseyin makul mertebede degerden sayilip samimiyetle inanilmadigi SOSYOPAT kisilik bozukluguyla bozulmus ve bozguna ugramis gerilim bunalim siddet nefret sapkinlik hirs yalan yanlis yaris güc tamah gösteris ihtiras bencillik zorbalik fenalik fitnelik egilimli ve bagimli iletisimsizlikler aginda doyumsuz tahammülsüz can cekismekte. Herseyi yüzeysel -görsel sekil ve bicimselligin süsüne yansimasina cilasina kabina konumuna kaplamasina kesitine boyutuna heybetine cakasina cürümüne cüssesine bakip itibar ederek, isine icabina nasil geliyorsa oraya öylece sökülüp kopuyor; veya saplanip sabitleniyor insanlik.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta