Azat ve besi Şiiri - İmam Sürensoy

İmam Sürensoy
274

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Azat ve besi

51.

Sabahın erken saatlerinde harun ağanın konağı oldukça hareketlendi. her kes uyanmışlardı. yunus dedede uyanmış elbiselerini giymiş elini yüzünü yıkıyordu. gümüş ellerine su döküyor azatta havlu tutuyordu. yunus dede elini yüzünü yıkadıktan sonra sıra zakir ihsana geldi. zakir ihsanda elini yüzünü yıkamak için vaziyet aldı. gümüş yine su döküyor azatta havlu tutuyordu. zakir ihsandan sonra harun ağada aynı şekilde elini yüzünü yıkadı. kısa bir ayak üstü sohbetten sonra kahvaltı yapmak için salona geçtiler. sofraya oturdular. herkes kahvaltı yapıyordu. gümüşte hizmet ediyordu.
.diğer kardeşlerinin ailesinden doğan kiraz ve meryemde çoktan kalkıp kahvaltıların yaparak harun ağalar daha sorradaken içeri geldiler. biz hazırız sizi bekliyoruz. siz niye bu kadar geç kaldınız diyerekten harun ağalara ve misafirlerine takıldılar. biraz sonra harun ağanın kardeşi cuma ve ailesi, zamani ve ailesiyle beraber içeri girdiler. onlarda hazır olduklarını söylediler. harun ağanın kardeşi fuzuli ise gelmemişti.
harun ağa ve misafirleri kahvaltılarını yaptılar. yunus dede harun ağaya dönerek harun ağam bizler yola yürümek için hazırız. sizlerde hazırlanın. geline takmak için takınızıda unutmayın diyerek uyardı. harun ağada unuturmuyuz ağam herşeyimiz hazırdır. hele bize bir evet desinler. bizi aşiretin içinde rusva etmesinler. diyerek cevap verdi dedeye. sultanda her şeyimiz hazırdır pirim. hiç noksanımız yoktur. pirim diyerek hazır olduklarını beyan etti. yunus dede de herkesin yüzlerine bir baktı. o zaman yola koyuluyoruz. allah muhammet ve aliyel murteza yardımcımız olsun. diyerek atını kamçıladı yola girdiler. azatta en iyi giysilerini takım elbiselerini giymişti. takım elbiselerine uygun gömlek giymişti. gömleğin üzerine uygun kravat takmıştı. kafile karışmıştı.
Uzun sıcak yakıcı bir yaz gününde yorgun bir yolculuk yaparak nihayeti hakko ağanın kapılarına dayandılar.hakko ağanın kapılarına vardıklarında gün öğleyi aşmıştı. yunus dede ve harun ağa hakko ağanın evlerinin önüne vardıklarında atlarından inmediler. yunus dede hakko ağa mihman olmaya geldik, allah misfiriyiz kabul edermisin diyerek seslendi hakko ağaya. hakko ağanın hizmetçisi gelenleri kim olduğun bakmak için dışarı çıktı. gelenlerin yunus dede olduğunu görünce hızla içeri girdi. heyecanlı bir şekilde ağam gelenlerin yunus dede olduğunu yanındada herhalde harun ağa dır diyerek söyledi hakko ağaya. hakko ağa yunus dedenin adını duyunca hızla fırladı yerinden. o hızla dışarıya çıktığında yunus dedeyi harun ağayı ve diğerlerini at sırtından beklediklerini görünce dedeye doğru yürüdü. yunus dedenin bindiği atın başından tuttu.
- buyur pirim neden inmiyorsunuz pirim.
- biz senini hanene teşrif ettik. sana mihman olmaya geldik hakko ağa.
-hoş geldiniz safalar getirdiniz. pirim.
-sen önce harun ağanın atını başını tutacaksın. harun ağa sana mihman olmaya, seninle kucaklaşmaya geldi. sen önce harun ağayı ve ailesine hürmetlerini sunacaksınki ben o zaman sana mihman olim.
yunus dedenin bu tavrı karşısından hakko ağa hiç ikileme düşmeden döndü yunus ağanın yüzüne baktı. harun ağanın yunus dedeyle beraber bir gün bu şekilde evlerine ailesiyle beraber bu şekilde geleceğini düşünemezdi. aklına bile gelmezdi. harun ağanın ailesiyle beraber kalabalık bir şekilde yunus dedeyide yanına alarak gelmesine pek bir anlam veremedi. harun ağnın yüzüne bakarak gözlerinin içine bakarak hiç teredüt etmeden. harun ağanın atının başını tutarak hoş geldiniz harun ağam. safalar getirdiniz. mademki bana mihman olmaya geldiniz yeriniz başımın üstünde vardır.sen ve ailen, bana ve aileme şeref verir, bana onur verir, senin gibi değerli bir dostu ağırlamakla misafir etmekle. sizin yeriniz yüreğimin ta en derin yerinden hazırdır. harun ağam. buyurun atınızdan inin bizi şereflendirin diyerek harun ağayı buyur etti. harun ağada hakko ağanın bu mutevazi alçak gönüllülüğü ve misafir perverliği karşısından hiç duraklamadan hemen atından indi. hakko ağaya hitaben senin o yüksek mertliğin ve misafir perverliğin bizi onurlandırdı. bizi şereflendirdi hako ağam diyerek sana mihman olmak sana misafir olmak bizi son derece onure eder hako ağam.dedikten sonra
iki ağa bir birine sarılarak özlem gider diler. yaptılar misafirlere. gelen misafiri kapıdan çevirmek misafir perverlikte yeri yoktu. düşmanında olsa gelen misafiri ağırlamak kabul etmek gelenkten, görenekten, hanedanlıktan ve aşiretin hoş görüsünden ve misafir perverliğinden ileri gelen bir kültürdür. bu kültürü çiğnemek demek insanlıktan görgüden ve ağalık şanından uzaklaşmak demektir. ve böyle bir eylemde blunmek aynı zamanda aşiretten dışlanmak anlamına gelir. toplumdan ve aşirenten kınanarak o aile dışlanır. ki hako ağada misafir perver ve gönlü zengin olan hanedan bir ağaydı. yörede aşirette öylede tanınır ve öyle bilinirdi. hako ağa şanına layık bir şekilde misafirleri ağırlamak için gelen misafirlerini canla başla memnuniyetle davet ederek kabuk içeri buyur etti misafirlerini.
bu ara hako ağanın hizmetkarı hıdırda geldi. misafirleri ağırlamak için içeri davet ettiler. misafirerin içeri gelmeleri için hanza hıdır hatta kıçe hatun rehberlik ederek misafirleri konakta misafir odasına davet ettiler. salonda en yukarıda yunus dede, zakir ihsan, yanında harun ağa sultan hatun. kiraz, ve diğerleri sırayla oturdular. hako ağa en son geldi içeri. içeri geldiğinde tekrar harun ağayla görüştü yunus dedeye niyaz oldu. sırasıyla herkesle görüşerek hal hatır sordu. kıçe hatunda aynı şekilde önce harun ağayla görüştü harun ağadan sonra yunus dedeye niyaz oldu. deden sonra sırayla sultan hatunla. kirazla, meryemle, gümüşle azatla tek tek görüşerek hal hatır sordu. olarda kıçe hatunun hal hatırını sordular.karşılıklı hal hatır sormalar ve iltifatlar bittikten sonra kısa bir süre sonra kıçe hatun misafirlerden izin istiyerek kalktı, besinin odasına doğru gitti. besinin odasında olduğunu gördü. besiye iyi giyinip gelip yunus dedeyi ve gelen misafirleri hoş geldine gitmesini söyledi. bu adettendi. evin genç kızları gelen misafirleri en nazik ve zerafet içerisinden gelen misafirleri hoş geldime gitmek zorundaydı. beside yanına arkadaşı hazalı yeteri ve gül hanımada alarak misafirlerin bulunduğu salona girdiler. besi içeri gidiğinde güzelliğiyle herkesi büyüledi adeta. giyimi ile yürüyüşü ile ve zarifliğiyle herkesi büyüledi. sultan gümüş kiraz ve meryem besiyi gördüklerinde besinin güzelliği karşısından şaşırıp kaldılar. besinin güzelliğine adete vuruldular. hayran kaldılar besinin güzelliğine. sadece güzelliğine değil nezaketine, zerafetine nazikliğine. ve çok edepli terbiyeli şekilde yürümesine büyüklerin ellerine niyaz olmasına ve yaşıtlarıyla görüşmesine hayran kaldılar. sultan içinden besiye büyük bir saygı ve sevgi his etti. oğlum azatın anlattığı kadar varımış, tamda azatıma yakışacak bir kız diyerek içindeki memnuniyeti yaşıyordu o an kendi kendine. aynı duygularu kirazda meryemde ve gümüşte içinden yaşadılar o an. tamda azata layık bir bir kız olarak görmeye başladılar.
Besi misafirleri hoş geldim ederken azatla göz göze geldiler. ikisininde o an yüzlerindeki mutluluk belli olmaya başladı. ve ikiside bir birine gülümsemekten kendini alamadılar. bunu ne kadarda gizlemeye çalışmış olsalarda yine belli oluyordu. bunu en çokta orada bulunan kadınlar fark ettiler. besi bütün misafirleri hoş geldim ettikten sonra edepli bir şekilde arkadaşlarıyla beraber salonda ayrılıp gittiler.
Misafirleri hoş geldim etme ve merhaba etme safası bittikten sonra, kıçe hatun hanzaya misafirlere önce bir yorgunluk kahvesini ardındanda bir çay hazırlamasını söyledi. hanzada baş üstüne kıçe hatun hemen hazırlarım diyerek hazırlamaya gitti. yunus dede hako ağa ve harun ağa eski günleri anlatıyorlardı. çocukluk ve daha gencecik yaşlarda beraber geçen günleri anlatıyorlardı. hako ağa harun ağaya berberce dağlarda nasıl gezip dolaştıklarını ve şerefliye gidip şerefli çayında nasıl yüzdüklerini ve elel nasıl ala balık tuttuklarını anlatıyordu. anlattıkça harun ağada aynısını tastik ediyordu. gülerek anlatıyorlardı. ikiside yıllaraca hatta kırk elli altmış senesinini ta öncesine gittiler. o an aradan geçen olumsuzlukları unutup tamamen o eski günlerine dönmüşlerdi..hako ağada harun ağanın böyle bir güz günüde armut yapmak için armut ağacına çıktığında, ağacı silkelerken ağaçtan nasıl düştüğünü anlatıyordu.. düştüğünde çok korktukarını ve bunu büyüklerini anlatmadıklarını anlatıyordu.

SAYFA 52.

Zaman zamanda muhbbetlerini yunus dedede karışarak anlatmaya başladı cem evlerinde ikisinin yan yana oturduğunu, ceme öyle iştirak ettiklerini anlatıyordu. yunus dede hako ağa ve harun ağa böyle sohbet edince, diğerleride can kulağıyla neşe ve sevinçle dinliyorlardı.
Hanza kahveyi hazırlamıştı. kahveyi fincanlara doldurmuştu. tam götüreceği zaman besi içeri girdi. hanzaya sen zahmet etme hanza teyze ben götürürüm diyerek tepsiyi aldı hanzanın elindn. hanza gülümseyerek baktı besiye. bana bak besi hatun bunlar senin için geldi değilmi diyerek şakayla sordu besiye. beside gülerek mutlulukla evet benim için geldiler. hanza hatun diyerek şakayla cevap verdi hanzaya. besi kahve tepsisini alarak misafir salonuna doğru gitti. salona girdi. kahveleri dağıtmadan önce yunus dededen başlayarak büyüklerin ellerinden öperek niyaz oldu. sonra sultan hatundan başlayarak kirazın ve annesinin ellerinden öptükten sonra azadın yanına yaklaştı. azat bir daha göz göze geldiler. ikisininde mutlulukları gözlerinden okunuyordu. azatla tokalaştıktan sonra kahve tepsisini tekrar alarak edepli ve nizami bir şekilde yunus dededen başlayarak dağıttı kahveleri dağıttıktan sonra salonun en alt tarafından hemen girişinde esas duruşta durur gibi beklemeye başladı.yunus dede, harun ağa, babası hakko ağa ve oradaki hatunlar kahvelerini yavaş yavaş içiyorlardı.hako ağa kahvesini içerken bunların bu şekilde gelmelerine pek anlam veremiyordu. bir taraftan kahvesini yavaş yavaş yudumlarken bir taraftanda yunus dedeyle harun ağanın gelmesini değerlendiriyordu kendi aklında. biz bu adamın amcasını öldürdük. bunların bizde intikamı duruyor. barış desen önce araya belli elçiler girer belli şartlar öne sürülürdü. harun ağanın böyle gelmesi acaba besi için midir. besinin durum değişikliğne bakarsan, bu böyle bişe olabilir diye düşünmeye başladı kendi kendine. çünkü besinin davranma şekline baktı besideki mutluluğa bakarak anlamaya çalışıyordu. eğer böyle bişe içince ne olacağını ve nasıl davranacağını şaşırırım diye düşünüyordu kendi kendine. harn ağada kahvesini yavaş yavaş yudumlarken acaba işimiz olurmu olmazmı diyerek merek ediyordu kendi kendine, eğer hako ağa yok derse kardeşlerine ve akrabalarına karşı, özelliklede füzuliye karşı mahçup olacağını düşüyordu kendi kendine. herkes içnden bişeler düşünerek kahvelerini yudumlaya yudumlaya bitirdiler. önce yunus dede kahvesini bitirdi. kahvesi biten yunus dede basiye seslenere kızımm şu fincanı alırmısın sana zahmet diyerek fincanını uzattı. besi de nizam ve edepli bir şekilde giderek yunus dedenin biten fincanını aldı. sırayla harun ağanın. babası hakko ağanın ve diğer misafirlerin fincanlarını aldı. fincanları aldıktan sonra geri geri çekilerek nizami bir şekilde edep erkan içinden salondan ayrıldı. Herkes kahvelerini içmiş kısmende olsa yol yorgunluğunu üzerinden atıp rahatlamışlardı. yine havadan sudan konuşup sohbet ediyorlardı. kadınlar kendi aralarından sohbet ederlerken yunus dede ve ağalarda kendi aralarından sohbet etmeye devam ediyorlardı. azat ise bir başına kalmış kendi hayal dünyasına dalıp gitmişti. hakko ağanın oğlu ruhat hiç görünmüyordu. konağın diğer odalarına hıdır , hanza ve gül hanım misafirlere yemek hazırlıklarını görüyorlardı.besi ise odasına çekilmiş kız arkadaşlarıyla konuşup sohbet ediyorlardı.hazal yeter besinin yanına gelerek tatlı tatlı konuşuyorlardı. hazal besiye dönerek
-çok şanslısın besi. diyerek takıldı.
yeterde söze karıştı.
-şans demek ne demek. azat gibi yiğidi kaptı.
besi arkadaşlarına cevap vermek zorunda kaldı.
-sağolun benim can kardeşlerim. çok mutluyum azatın gelip beni istemesinden. ama içimden bir korku var.
-nasıl bir korku var . diyerek sordu hazal.
-babanmı vermez diye korkuyorsun besi diyerek yeterde sordu.
-bilmiyorum ama içimden bir korku var. diyerek cevapladı besi.
-azatı çokmu seviyorsun diyerek sordu yete.
-çok ne demek ömrüm gibi seviyorum. onu. azat benim hayatımdır. benim yaşam kaynağımdır. diyeterk yetere cevap verdi..
-dilerim sevdana kavuşursun baban bir aksilik yapmaz diyerek karşılık verdi hazal.
Besi arkadaşlarıyla sohbet ederken salonda yunus dede konuya girmek üzereydi . yunus dede konuyu açmak için uygun ortamın oluşmasını bekliyordu. harun ağada arada bir yunus dedenin gözlerinin içine bakıyordu. yunus dedenin bir an önce konuya girmesini istiyordu. yunus dedenin gözlerinin içine bakarak işaretleriyle dedeye bir an önce konuya girmesini istiyordu. yunus dede de işaretleriyle tamam ve sabırlı olmasını belli ediyordu. salonda muhabbetlere kısa bir ara veilmiş oldu. kısa bir sessizlik kapladı salonu. yunus dede tam konuya girmek üzereyken, hako ağa sanki böyle bir sessizliği bekliyormuş gibi harun ağaya ve yunus dedeye hitaben konuşmaya başladı.

SAYFA 53

Harun ağa yunus dedeyle hanemize teşrif ettiniz. hoş geldiniz safalar getirdiniz. yıllar sonra bu şekilde bize mihman olmanızla bize şeref verdiniz. bize onur verdiniz. bizler daha gençken büyüklerimizin arasından çıkan olumsuz bir münakaşeden na hoş olaylar ceryan etti.aramıza yane iki aile arasına kan girdi. aramızdan kan aktı.çıkan o anlamsız münakaşeden sizin amcanızı ağabeyim vurarak öldürdü. sizin amcanız o genç yaşlarından hakka yürüdü. benim büyük ağabeyim ise hapislere düştü. hapishanelerden süründü. hapishanenin o ortamına alışamadı. kendisine zor geldi. meraktan hasta oldu. vereme yakalandı. doğru dürüst doktor yüzü bile göremedi. hapis haneden çürüyerek eriye eriye vefat ederek hakka yürüdü. sizin amcanızı biz vurduk. biz öldürdük. sizin göç etmenize sebebiyet verdik. bizim yüzümüzden varınızı yoğunuzu ve arazinizi yarı fiyatına satarak göç etmenize sebeb olduk. üstelik sizin bizde bir can alacağınız vardı. ama bir gün bizi rahatsız etmediniz. sizin bizden bir can alacağınız varken intikam peşinden koşmadınız. bu düşmanlığı kin haline getirerek intikam peşine düşmediniz. hiç bir zaman bizi taciz etmediniz. hiç bir zaman bizi tehdit ve rahatsız etmediniz ve bütün bunlara rağmen biz suçumuzun bağışlanması için ve bizi af etmeniz için hiç bir harekette bulunmadık. hiç bir girişimden bulunmadık. ve barış için hiç bir çaba harcamadık. size karşı bizim bir can borcumuz varken siz buraya kadar gelerek mihmanım oldunuz. hanemizi şenlendirdiniz. siz bu davranışınızla bize insanlık dersi verdiniz harun ağa. sen ve kardeşlerin bize en büyük insanlık dersi vermenizle bizi mahçup ettiniz. hanemize gelmeniz, bizi af ederek büyüklüğünüzü gösterdiniz harun ağa. size karşı boynumuz büküktür. size karşı yüzümüz karadır. harun ağa. diyerek konuşmasını tamaladı. hako ağa konuşmasını tamamladıktan sonra harun ağa hako ağayı rahatlatmak ve sakinleştirmek için hako ağanın bu konuşmasına karşı konuşma yapmak zorundan his etti kendisini. hako ağaya hitaben başladı konuşmaya.
- Biz buraya suçlu aramak ve sizi suçlu ilan etmek için gelmedik hako ağa. biz buraya geldik size sığındık. sana mihman olduk.sende büyüklük göstererek bizi hanenize kabul ettin. bizi baş tacı yaptın. asıl bu asil davranışınla sen bize şeref verdin sen bizi onure ettin hako ağa. biz buraya size barış elimizi uzatmaya geldik.geçmişi unutmaya ve yeni bir sayfa açmaya geldik.zaten aradan uzun yıllar geçti. biz çocuklarımızı düşmanlık duygularıyla büyütmedik. bizim aramızda vuku bulan na hoş olayları unutup yeni bir sürec başlatmak için geldik hako ağa..tabiki bu barış elimizi sıkacağınızı düşünerek geldik hako ağam. diyerek konuşmasını noktaladı. harun ağanın bu konuşması dinlyen hako ağa, oldukça etkilenmişti. bu konuşma karşısından etkilenen hako ağa oldukça duygulandığı için gözleri yaşardı hako ağanın. ağlamamak için kendini zor tuttu. buğuk bir sesle harun ağaya uzattığınız o barış eliniz havada kalmayacak ve sıkalacaktır harun ağa bunu böyle bilesin diyerek cevap verdi harun ağaya.
SAYFA 54.

Hanza kıçe hatunun emriyle bir daha yaptığı kahveyi misafirlere ikram etmek için salona geldi. aynı edayla ve terbiyeyle kahveleri misafirlere dağıtmaya başladı. yine aynı şekilde esas duruşt beklemeye başladı. ortam yine sessizleşti. yunus dede bu sessizlikten istifade ederek aceleyle kahvesini bitirerek hanza hatun şu fincanı alırmısın diyerek fincanı uzattı hanzaya. hanza edep erkan usuluna uygun olarak gelerek tepsiyi yunus dedeye uzattı. yunus dede fincanın tepsinin üzerine uzatarak hanzaya teşekkür ederek hako ağa ve harun ağaya dönerek ve her iki aileye hitaben konuya girmek besiyi istemek için başladı konuşmaya. direk konuya gereceğine dolaylı olarak ve barışıda içine alacak bir şekilde geniş bir yelpazede konuşmasına başladı.
-ağalar ikinizde buradasınız. ikinizde değerli aklı başında olan asla kötülük istemeyen iyi niyetli insanlarsınız. uzun yıllar önce aranızda baş gösteren kan davasına rağmen ikinizde bu davayı takip etmediniz. olabilecek kötülüklere meydan vermediniz. kin gütmediniz. diyerek konuşmasına devam ediyordu. yunus dede. bir güne bir gün birbirinize karşı saygısızlık yapmadınız. ve çocuklarınızı bile bu kan davasından uzak tuttunuz. birbirinizin gönlünü yıkmadınız. gönül yıkmak allahın binasını yıkmak anlamına gelir. ve sizler bu nedenle bir birinizin gönlünü yıkmadınız. sizlere bu nedenle teşekürlerimi sunuyorum. ikinizinde bu barış konusundan samimi olduğunuzu biliyorum. lakin bu samimiyeti sağlamlaştırmak için ve bu barışın kadim olabilmesi için bunu sağlamlaştırmak lazımdır. yıkmak yıkıcı olmak kolaydır. ama yapıcı olmak zordur. barış yapmak ve bu barışı kalıcı getirmek gerekiyor. çünkü barış en kutsal değerdir. en kutsal varlıktır. bu düşmanlığınız sizin suçunuz değildir. bu sizin rahmetlik babalarınızın suçudur. küçük bir tarla parçasının yüzünden istenmedende olsa araya kan girdi. bu sadece cahillikten ve bencillikten kaynaklanan bir durum oldu. bu durumu bu düşmanlığı unutmayı tercih ettiniz. bu yara zamanla kabuk bağladı. bundan sizin yane siz büyüklerin çabası büyüktür. payı çoktur. ayrıca bizim erkanımızda, bizim yolumuzda, bizim öğretimizde, husumet yoktur. kin gütmek yoktur. barış yapmak bir erdemliktir. barış yapmak af etmektir. barış yapmak sığınmaktır. af dilemektir. bu nedenle yapacağınız barışın kalıcı ve kadim olması için bu barışı sağlam temellerle yapmak lazımdır. diyerek hako ağaya ve harun ağaya dönerek öylemidir. yoksa değilmidir ağalar diyerek sordu. ağlarda haklısınız dedem haklısınız pirim doğruyu söylüyorsunuz.diyerek yunus dedeyi yanıtladılar. yunus dede bu yanıt karşısından güzel diyerek konuşmasına devam ediyordu. bizim öğretimizde alevilikte haksızlık yoktur. alevilikte insan saygı sevgi vardır. yolumuzda erkanımızda sevgi vardır doğruluk vardır. öğretimizde insan hak ve hukukuna saygı vardır. ağalar. diyerek devam ediyordu. yunus dede. bizim yolumuzda bizim öğretimizde haklıya haklı demek haksızada haksız demek vardır. bu yolumuzun ve aleviliğin en temek ilkesidir. yalnız biz buraya haklı haksız aramak için gelmedik.diyerek tekrar hako ağaya dönerek sordu. öylemidir hako ağam hako ağaya sordu. hako ağa öyledir pirim diyerek cevap verdi. dedeye. yunus dede hako ağaya hitaben şimdi söyleyeceklerimi iyi dinle. ve bana hemen cevap verme. sağlam düşün ailenin fikirlerini düşüncelerini alarak bir karara var. ve ondan sonra bana cevap verirsin hako ağa diyerek esas konuya girdi yunusd dede.
-sizin bu barışınızın kadim olması için. ve aranızdaki husumetin tamamen yok olması için bir adım atmak lazımdır.
hako ağa sabırsızlanarak yunus dedenin sözünü kesti.
-kusura bakma pirim esas konu dediniz ama hiç bişe anlamadım. yalnız bu düşmanlığın bitmesi için elimden ne geliyorsa yaparım ve yapacağımda pirim bundan hiç şüpheniz olmasın pirim diyerek farkına varmadan kendini bağlamş oldu hako ağa.
yunus dede hako ağadan bu sözleri duyunca biliyorum diyerek hako ağanın gözlerinin içine bakarak devam etti.
-o zaman ben esas konuya geleceğim hako ağam. tabi eğer müsaade ederseniz.
hako ağa biraz durakladı. kıçe hatunu gözlerini içine baktı. biraz durakladıktan sonra cevap verdi dedeye.
-estağfurullah pirim, müsaade sizin. siz buyurun devam edin.
-harun ağa bizim eve kardeşini göndererek beni evine davet etti.beni evine çağırdı. ve bizede çağrıldığı yere varmak düşer. kalktım zakirim ihsanle beraber harun ağanın evine teşrif ettik. gittik misafiri olduk.bana bir hayırlı işimiz var bana bu konuda yardımcı olurmusun pirim diyerek benden yardım istedi. bende kabul ettim. çünkü bir dedenin vazifesi talıplarına yol evlatlarına yardımcı olmaktır. ben bu nedenle kabul ettim. harun ağanın bir oğlu var adı azattır. gördüğünüz gibi azat şu an konuğundur. mihmanındır. azat üniversitede okuyor. öğretmen çıkacak. azat okumuş kendini iyi yetiştirmiş bir gencimizdir. seninde kızın var. besi. oda kendini iyi yetiştirmiş görgülü ve zerafet sahibi bir kız. gençlerin ikisi bir birini sevmişler. bir birini beğenmişler. bu nedenle allahın emri ile peygamberimizin kalbiyle aliyel murtezanın desturu ile senin kızın besiyi azata istiyoruz. bu gençlerin mutluluğuna bir vesile olalım hako ağa. bu nedenle bu barışın dahada önem kazanacağınıda size belirtmeliyim ağam.

SAYFA 55

Yunus dedenin, azata besiyi istiyoruz kelimesini duyan hako ağa ve ailesi adete şoka uğradılar. hepsinin benzi beti soldu. hako ağanın bütün ailesinin yüzlerindeki ifadeleri değişti. hiç beklemedikleri bişe ile karşılaştılar. hiç tahmin edemedikleri bir durumla karşı karşıya kaldılar. böyle bir kız isteme şekli akle hayale bile getiremezlerdi. çok zor ve kritik bir duruma düşmüştü hako ağa. büyük bir müşkülata düşmüştü hako ağa. kendisini köşeye ve oyuna getirildiği şüphesine kapılsada, buna ihtimal vermedi. ama nasıl cevap vereceğini, ne yapacağını bir türlü bilemiyordu, kestiremiyordu hako ağa. eşi kıçe hatunla göz göze geldiler. kıçe hatunun yüzlerindeki ifadelerinde değiştiğini ve zor anlar geçirdiğini anladı hako ağa , hako ağanın tüm ailesinde bir telaş ve bir kararsızlık ve başlamıştı. hako ağa tam bir kararsızlıkla içi içe girmişti. evet dese bir türlü demese bir türlü olacağını biliyordu. bir taraftan yunus dedenin hatırı, dedeye olan sygınlığı, ve dedeye olan talıplığı, bir taraftan harun ağanın gelip barış istemesi, ve bu barışın kıymetini bilmek, ve diğer taraftan yıllar öncesi olan bir düşmanlığın olması, hako ağayı tam çıkmaza sokmuştu. hayır dese yunus dedenin kalkıp gideceğini ve harun ağanın düşmanlığı başlatacağını biliyordu. evet dese ailesinin ve yakın akrabalarının ne diyeceğini bilemiyordu. kıçe hatun bir daha göz göze geldiler. ikiside tek kelime konuşamıyorlardı. hiç kimseden tek ses çıkmıyordu. herkesin yüz ifadeleri değişmiş ortam buz kesilmişti. hako ağanın zor durumda olduğunu fark eden yunus dede, hako ğaya dönerek tavsiyede bulundu.
-İyi düşün hako ağa, hemen karar verme, kalk önce eşinle dostunla akrabalarınla çocuklarınla,ve kızınla görüş bir birinize iştişare edin. bir birinizle danışın hako ağa ona göre karar verin.
Yunus dedenin böyle konuşması hako ağayı biraz rahatlattı. hako ağanın rahat nefes almasını sağladı. haka ağa yunus deden ve harun ağadan, misafirlerden müsaade alarak bütün ailesini ev damı denen küçük odada topladı. besiyide çağırdı. içlerinden ruhatın olmadığını gören hako ağa sinirli bir şekilde kıçe hatuna bu oğlun ruhat nerededir diyerek sordu. kıçe hatunda bilmiyorum ağam nerede olduğunu diyerek cevap verdi. hako ağa neyse neyse biz önce önemli konuyu konuşalım diyerek mevzuya girdi.
-Bu insanlar, harun ağa anına ailesini alarak belliki besiyi istemeye gelmişler. yıllardır bu insanlarla düşmanlığımız vardır. ama harun ağa ve kardeşleri bu düşmanlığı kin haline dönüştürmediler..bize hiç bir zaman zarar vermediler. bizim b adamlara karşı boynumuz büküktür. çünkü harun ağanın kardeşini vurduk. öç alma sırası onlardayken böyle bir eyleme asla kalkışmadılar. biz bu aileye haksızlık ettik. bu aile buna rağmen barış elini uzatarak kızımızı istemeye gelmişler. diyerek devam ediyordu konuşmasına. biz bu ailenin göç edip gitmesine sebebiyet verdik. beş para değmez bir toprak parçası yüzünden bir inasanın canı iki gitti, bir insanda ceza evlerinde çürüyerek ölüp gitti.. şimdi tek tek soracağım sizlerden kime ne düşünüyorsa açık açık söylesin.
kıçe hatun hako ağanın sözünü keserek peşinen düşüncelerini açıkladı.
-bana kalırsa uygun ağam verelim besi kızımda varsın bahtının üzerine gitsin.
hako ağanın kardeşi ali düşüncesini açıkladı.
- sen bilirsin ama bencede uygundur.
ruhatta içeri girerek bencede uygundur baba. diyerek toplantıya katıldı.akrabalarının hepsinin tavırları vermeden yanaydı. kıçe hatun biz fikrimizi söyledik hako ağam. ama sen de açıkla. yinede sen bilirsin. hako ağa kıçe hatunun gözlerinin içine bakarak.
-bende sizin düşündüğünüzü düşünüyorum. harun ağanın ailesi yöremizden en temiz ailelerin arasından yer alır. mutevazi ve dürüst bir ailedir.bende taraftarım.
ruhat bir daha karıştı söze.
-anladığım kadarıyla azat mert ve delikanlı bir gence benziyor. tamda kardeşime uygun akıllı ve okuyan bir gençtir. münasiptır baba.
hako ağa ruhatın gözlerinin içine bakarak. anlamlı anlamlı ve birazda öfkeli bir tavırla ruhatı süzdükten sonra ruhata sordu.
-iyi tanıyormusun oğlum .
-tanımıyordum ama askerlğimi bitirip geldiğimde o zaman tanıdım. ve iyi biri olduğunu anladım. çünkü o şenliklerimde vardı azat. pek konuşmuşluğumuz olmasada anladım.
-biz tamam diyoruz ama acaba besi ne der. bir soralım.
babası hako ağanın besiye soralım deyince besi utandığından kalkarak odasına gitmek üzere müsaade istedi. babası hako ağanın besinin sıkıldığını ve utandığını fark ettiği için gitmesine izin verdi. besi odadan ayrıldığında hako ağa kıçe hatuna gidip besiyle konuşmasını istedi. besinin bu gence rızalığı varmı yokmu öğren. diyerek kıçe hatuna emir verdi. kıçe hatunda besini arkasından giderek besinin odasına girdi.kıçe hatun besinin yüzlerinin gülümsediğini ve çok mutlu bir duruşu olduğunu anladı. elleriyle besinin saçlarını okşayarak sordu.
-bak kızım bu insanlar seni istiyorlar. sen ne düşünüyorsun. yaşın biraz ilerledi. kimler seni istediyse sen hep yok dedin. beklediğin azatmıydı kızım.
besi annasinin ellerini avuçlarına alarak konuşmaya başladı.
-evet ana benim beklediğim azattı. ben azatı çok seviyorum. ana. aramızaki geçmiş o anlamsız düşmanlığı bilmeden sevdim. ama şimdi daha çok seviyorum. düşmanlığa rağmen azat beni sevdiyse ben azata canımı veririm. azat olmadan ben olmam. ana.şimdi var git babama söyle. ben azattan başkasını sevmem, azattan başkasıyla evlenmem. azat olmazsa ben ölürüm ana.
besinin bu konuşmalarını duyan annesi kıçe hatun tamam kızım. anladım kızım aynısını babana söyleyeceğim. diyerek besinin odasından çıkarak toplantının olduğu odaya gitti.

İmam Sürensoy
Kayıt Tarihi : 17.12.2014 19:21:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İmam Sürensoy