Nerden başlar bu gedanın tarihi?
Nerde büyür bu kendiliği ezen ağırlığın endamı?
En tenha yerinde hayatın, en zifiri şafağında, bıçak gibi yasladın ya beni yaşamasız boşluğuna.
Hangi zindan boy ölçüşebilir şimdi içimdeki tutsaklıkla?
Hangi karanlık daha kesif olabilir göz gözü görmez bu kör siyahlıktan?
Bir yağmur mu ıslatıyor beni yoksa bir ölüm başlığı mı?
Nerden başlar bu sürgünün tarihi?
Can azap, varlık azap. Elimde kan renginde bir armağan dil azap. Bütün kapıları üstüne kilitlenmiş bir özgürlükte azadeyim şimdi. Ne kadar tutmaya yeter ki beni, umudumda rutubetin rengi var.
Ne kadar avutur bu teselli bu bendeyi?
Bütün şifaları tüketilmiş bir maraz, yaklaştıkça ölüm çıkarmaktayım bu yokluktan.
Bu bağışlanışlık, bu affa mazhar olmaktan.
Hangi ceza daha ağır olabilir bileğimde taşıdığım azad edilmişliğin demir bukağasından?
Hangi sızı daha derin kanar uzaklaştıkça yakınlaşan bu ateşin ecramından?
Nerden başlar bu çilenin tarihi?
Bu sevdanın adı başka, ben istemem dünyayı eğer adımı yazamıyorsam gözyaşlarına.
İçimdeki bütün kuşları uçurdum.
Bütün fasılları bitti hayat hikayemin.
Bir ben kaldım kalbimin iflah olmaz kuyusunda geriye.
Bir ben çaresiz benden geriye, eskimiş dizleri, unutulmuş sılası, bütün ihtiskamları düşmüş bir kendim kaldım.
Nerden başlar bu hiçliğin tarihi?
Hangi vadide düştüm ağına?
Hangi yokuşları tırmanırken tutundum da içimdeki çelişkiler adına? Şimdi yürüdün gittin dönüp baktığımda ardıma, yoksa ben mi uzaklaştım mahbesinden bütün zincirleri kırıp sensizlik beyabanına? Neydi beni iten sana, neydi çeken beni sensiz şiirlerde seni yaşamak sevdasına?
Gidiyorum şimdi bütün sürgünlüklerimi, küskünlüklerimi yüklendim, yüklendim yüreğimi gidiyorum.
Nedamet dilenmeyeceğim senden.
Parça parça tutuşan gönlümden bahsetmeyeceğim nafile. İçimdeki köprüleri yıktım, ateşe verdim bütün gemileri de, kandan damıttığım gözyaşlarımdan sana ne?
Yangına düştü isem yangını taşımaya yürekli yüreğimle, hayal olan senle benden seni ayırıp gidiyorum. Kokunu bırakıyorum sende.
Aldırma ben yine sarınırım ateşten ellerime ve ardından yürürüm yazgımın kitabını sergüzeştimle.
Güneş yandı çoktan nasıl olsa, yıldızlar döküldü ellerimden.
Artık söyle nasıl hür olurum bu azat beni boğuyor iken.
Biliyorum taşıyamaz beni bu kement, nerden başlar bu zindanın tarihi?
Bu sabır gökyüzüne ait bir sessizlik. Her dua kendi göğünü bulur nasıl olsa.
Ses kırık, dil kırık, umudu boğazımda düğüm düğüm hıçkırık.
Bu sabır kendimi izah ederken unuttuğum dil.
Bu sabır ben, bu sabır sensizlik.
Yalınayak yürüdüğüm, yürüdüğüm tesellisiz.
Bu sabır gurbet. Bu sabır her gün selamsız geçen bir rüzgar kapımda.
Bu sabır çöle sürgün bir dervişlik.
Bütün tevekkülleri yıkık revan olup düşmek yola, tutunduğum bütün kıyılardan kan revan.
Kendimi unutmak pahasına bu sabır, kelimelerini unutmuş bir meczubun lalidir.
Bu sabır kanayan bileklerimin hayata istiklalidir.
Merhamet etme bana yarsın vur da mızrabın ciğerimi.
Nasıl olsa bir tarafım hep ağırır kalbimi deştiğin o günden beri. Yansın içimdeki bu sükünet, bu gökte yağmur yok nasıl olsa.
Nasıl olsa değince ıslanacak gözyaşlarım hirama çekildiğim ıssız akşamlarımda.
Bu sevdayı ödedim ben nerden başlar bu cezanın tarihi?
Mağlub oldum işte kurşunla şimdi gölgemi.
Kurşunla, benimle yamaladığın hatıranı yağmalamadan gideyim. Kurşunla, baki sevdalara soyunduysam eğer acemi yüreğimle. Ve hala kutsal bir temenni gibi saklıyorsam selamını beklentilerimin bir yerinde.
Kurşunla, nasıl olsa her gece kuyuya düşer Yusuf`un ardı sıra ihanete uğramış tevekkülüm.
Nasıl olsa her gün yeniden zincire vurulur, yeniden mahkum olurum.
Elimde kelepçelerin, şafak sökerken ağaran günün bir yerinde. Bir yerinde soyunur, yıkanır ruhum, sevda ülkesinin vuslat diyarında, hasret vadisinin intizar ırmağında ümidden yeise her gün bir yangın testisiyle.
Kurşunla ve git, beni anlamazsın nasıl olsa.
Git, istediğim azat olmaktı elinden belki de, belki de sevda dedikleri budur, budur sevmek delicesine.
Zindan nedir, idam ne?
Mahkum olmak mı diğerlerine senden azade?
Ferhatın dağa kazdığı bir tarihi vardır, mecnunun izi çölde. Keremin yangına dönüşen sevgisi bir de.
Oysa bu acı kalbimin ta orta yerinde bir yangın gibi şimdi.
Üstünü kapattıkça cana değmekte sancısı.
Mecnun nedir, Leyla ne?
Nerden başlar bu sevdanın tarihi?
Kayıt Tarihi : 1.7.2009 15:56:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Meryem Beyazal](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/07/01/azade-9.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)