Beynimden başlayarak tüm vücudumu saran elektrik
Dizginleri eline geçirmiş kaygılar
Anlayışsız insanlar
Kendine değer ver onlar da anlar
Daha kontrollü beyin
Fazla kontrolsüz düşünceler
Dengesiz diyemem sana ben hiç bilmem ki nerde
Lafın ucunu da tutamam zaten hep başka yerlere fırlar
Ben kaybolmuştum sen tam üzerine geldin
Yoksa yoktur seni görmüşlüğüm
Olsa tanırdı gözlerim
Yoktur bu kadar güzelini görmüşlüğü
Yıllar geçmiş üstünden;
Kendinden emin dokunuşlarla bir şeyler yazmamanın,
Her dokunuşunda ruhunun ihtiyaçlarını apaçık görebilmek ürkütür.
Birazdan traşlanmış sakallarım ve son bir kaç haftasını geri isteyen gözlerle bir tost isteyeceğim senden. Sen sıradan bir tost istediğimi sanacaksın ama benim kaçak viskiden mest olmuş gözlerime 'o da bir şey mi siz asıl bunu görün' edasıyla ve gururuyla tüm güzelliğini onların önüne serdiğimden tabii ki habersiz olacaksın. Birazdan seninle en fazla üç buçuk saniyeye sığacak bir diyalog yaşayacağız (ki aslında bu bir monolog olacak zira ben o güzel dudaklarından dökülebilecek her bir kelimeyi olabilecek her bir fonksiyonda kafamda canlandırdım) ve bu üç buçukçuk saniye neredeyse haftalarıma mal olacak. Ama tüm bunlara rağmen ben, ölümü tekrar tedavüle sokmakta bu denli ısrarcı o mor saçların altında nasıl acılar yatıyor diye merak etmekten alıkoymayacağım kendimi. Seni daha önce görmedim, hafızası iyidir gözlerimin ve zaten böylesine hoş şeyler çok sık uğramazlar bu tozlu mavi küreye. Seni daha önce görmedim ama seni tanıyorum ve bu yüzden buradayım belki de. Gülüşünün ardındaki endişeyi görüyorum bebeğim (ki bu sana ilk iltifat edişimdir), duruşunun ardındaki asaleti, etrafındaki insanların ardındaki yalnızlığı. Ve tüm bunların ardındaki her şeye rağmen nasılsa mutlu kalabilen o küçük kızı. Seni daha önce görmedim, ama çok güçlü olduğuna yemin edebilirim. Yemin edebilirim çünkü ben içindeki coşkulu panayır alanına radikal bir insan örgütü tarafından daha henüz bombalı bir saldırı yapıldığı halde dışarıya baharı ve dünya barışını müjdeleyen gözleri nerede görsem tanırım. Ve belki de bu mıhlıyor beni bu sandalyeye tam yüz kırk altı paslı çiviyle. Canım yanmıyor değil ama asla şikayet edemem. Seni daha önce görmedim. Ama seni tanıdığını iddia ediyor tüm bahanelerim. Biliyor musun? Benimle tamamlanacak bir şeye benziyorsun. Güzel olan hiçbir şey cezasız kalmamıştır bu dünyada sana da öyle yaptılar değil mi? Bu yüzden sanırım asla incitmemeliyim seni, tek bir yalan da olsa söylememeli ve o seni her şeyden koruduğuna inandığın buzdan duvarlarını güvenle ve bir temmuz öğleden sonrası birbirine tutkuyla sarılmış iki avuç içi sıcaklığıyla eritmeliyim. Bunlar hayli zaman alacak ama korkma bolca vaktim var aslında. Bakma bana o iki metrelik çam ağacının arkasından sigaranı içmeye devam et seni incitmeye gelmedim. Çağı geçmiş lakırtılar bunlar biliyorum fazla melankolik Ah gibi çokça da anakronik. Hiç böyle bir adam değilim aslında ama dedim ya seni bir yerlerden tanıyor gibiyim ve izin veriyorum içime dolmana, sen ise girişteki masada her şeyden habersiz. Ki bunu çok sık yapan biri değilim. Aman ne olursa olsun. Ne olursa olsundu çünkü ben bu filmi daha önce izledimdi. Amerikan film endüstrisinin hayatımıza yoktan yere kattığı mutlu sonsuz antiromantik dramalardı. Ya kadın adamı reddederdi yada adam kadına kafasında tonlar çeken anlamlar yükler ama sonra bu anlamları karşılamadığını fark ederdi. Ben ikincisinden korkarım. Birlikte olabilmemiz elbette mutlu eder beni böyle saçma sorular sorma. Ama ya yanılıyorsam? Ya sen değilsen tüm bu metnin öznesi? Ben yanılmaya çok alışık bir adam değilim. Sarsar sanırım bu beni biraz. Ama geçer tabii ki, pesimist biri olmadım hiç. Ben hayatın ihtiyacımız olan şeyleri en ihtiyacımız olduğu anlarda vermemek gibi büyük ve saçma bir prensibi olduğunu öğrenmiş bir adam olarak bile inanmak istiyorum artık bazı şeylerin tam tersine. Nasılsa kumar değil midir hiç bilmediğin biri hakkındaki tüm yargılar. Ama dedim ya seni bir yerden tanıyor gibiyim.
Bu ekrana öyle şeyler kazımalıyım ki bütün hayatımı değiştirsin. Ben her satırımı kötümser bir yaklaşımdan uzak yazmaya çalışsam da, ben gidiyorum, hayatım gidiyor.
Yolda giderken kontrolden çıkmayı planlamış bir tren gibi savruluyorken rayların üzerinden, üç kuruşluk zevk için satılmış bir hayat ve bir muhabbet kuşu.
Onları bırakman için sana yalvaran alışkanlıkların.
Vücudunun herhangi bir yerinde haylaz bir kanser hücresi.
Üç büyük korku.
Her sabah kumar masasında tost ve babamın öksürüğü.
Yaratıcılığımı kaybettim.
Onlarca sigara dumanı eşliğinde küçücük ve yalandan bir dünya yarattım, yaratıcılığımı kaybettim.
Tanrı beni yarattı, yaratıcılığını kaybetti.
Evet, kararlarım var bu sefer,
Ve evet bu sefer olabildiğince radikaller.
Beynim hafifletiyor oy birliğiyle kelimelerime uygulanan ambargoyu,
Ve sırada, sırada sanırım eller.
Karnımda yoksunluk ağrıları,
Düşüncelere kramp,
Bilir misin yedi kıta ve bir evren yaratmadım daha önce hiç
Ama ben de iyileştirebilirdim seni
Canının yandığını söyleseydin,
Sızlamışsa kendi ellerimde diktiğim dikişlerin
Ağladıysan arkamdan ve şişse gözlerin
En sevdiğim, o gözlerin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!