Yakacak gemileri kalmamış mı limanın bu deryada
Değecek ayakları suya mı kırılmış kuşların
Ay parlatmaz mı olmuş pulları
Aldanma yeliyle kaldı düş içinde
Çoğalıp duran bir şey var satır başlarında
Dolanan dili kilitleyen
Koparan bir şey var damarlarını kanından
Bir şey var
Sözcükleri buldurmayan
Issız
Parasızlık değil de
Bazen yoksulluğu yorar
Masaya dayalı dirseklerini
Bazen izmaritler
Az önce yorgun
Az önce suskun
Yasakları duvaklı bir kadın giriveren umarsız kapılardan
Bir akşamüstüydü karanlık
Yanağı çökmüş
Bir kadındı
Ayakları yanında koşmaktan yorulmuş..
Yüzüm sana asılı ey sevgili
Tüm görkeminle yıka
Arınayım diye
Gömülü aydınlığına
Dudaklarımın fısıltısı dua
Uçsuz denizlere
Sis kaplamış sabahı
Kıpırtısız
Köşelerden düze iniyor aklım
Camın buğusuna çizilmiş yüzüm
Bensiz.
Çoğaltırken kayıp bir martı sessizliği
Hep günbatımlarında topladı
Caddelerinde yanına iliş diye
Saatine martılarını çağır
Cemrelerini düşür diye yüreğine
Hep çağırdı seni
Boşluğu merdivende
Kapılar aralandı bana bakmak için
Öncesi bir gölge
Sonra erimiş bir buz tanesi
Basamaklarından denize
Saat dokuz
Doğma gri
Ekmek kadının gözleri
Işığında doyar gülüşü
Büyür göğsünde bebesi
Bir dokun sıcaklığına
Gökyüzü geçer iliklerinden
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!