“Her gün seni ezberler yalnızlığım
Kırarım yüreğimin mührünü
Ve her gece seni okurum eski şarkılara…”
Gözlerin yolda kaldı, hiç gelmeyecek sandın beni biliyorum… Ama geldim işte aç kollarını baba… Küçük ellerinle sar beni, kocaman nefesinle mis kokumu çek içine, hiç bırakma…
Ağla şimdi hadi, sevinçten aksın gözyaşların, yaralı kalbine bas beni… Dokun bana dünya gibi yalan olmayalım sev beni doyasıya… Gözlerinin içine yerleştir gözlerimi, bebek gözlerimle bak hayata… Ellerimi al, kaybolsun ellerinde, nefesimi hisset, bak yüreğim senin için atıyor baba…
Düşleme artık, hayal etme, bak geldim işte… Masmavi gökyüzünün çevrelediği ak bulutların arasından sızan güneş ışınları gibi gözlerim… Tatlı rüzgarların yarattığı dalgaların kokusunda beni çek her nefeste içine…
Özlemli bir nağmeyle geldim
Yüreğinin kapısını çalıyor sesim
Kemancı yorgun, şarkılar durgun
Uykusuz gözlerim sözlerine vurgun
Gecenin kör karanlıklarındayım yine, kabından taşan efkarlı özlemlerimle susuyorum sana. Göğsüne dayanası var sevdalı başımın oysa… Aslı olmayan sözlerinle yansa da yüreğim, inadına sensin tek gönül muhabbetim.
Her sabah yüzümde güneşi gör isterdim, her gece gözlerimin mehtabında kaybol mesela. Kederli suskunluğumda yıldızlarla konuşuyorum, sana susarken. Sitem etme susuyorum diye yar, dudaklarıma nakşettiğin gül sükutunu dinle, senli muhabbetlere birikiyorum günlerce. Yüzümün nurunda başının döneceği günü bekliyorum sabır elbisesiyle. Bunca yıl hüznü giydiğim yetmez mi yar, bitmez mi ihtimaller…
Yoksun bırakma cümlelerimi senden yana, yamalı yüreğimi senden ayrı düşürme. Baş harfi ben olan bir sevdayı selamla. Bana koş hadi, bende ol, benimle ol, öyle içimde olmalısın ki kimse haber alamamalı senden. Seni unutan yürekleri gördükçe çıldırmalısın ve daha çok sarılmasın bana ay parladıkça. Yağmur yağdıkça akmalısın tenimden, rüzgar estikçe dolmalısın bağrıma, her şey kavuşmanın bahanesi olmalı yar.
“Günahsız bir melek olamasam da
Her nefesim duacı sana…
Boz bulanık aksa da yıllar
Düş üstüne bir yürek.
Sonbahara özenme,
Özenme yere düşen yapraklara
Yalnızlığı gece sanırdım ben sevgili
Sadece yıldızlarla konuşur yüreğim
İnceldiği yerden göçer üzerime hazan.
En çok sonbahara yakışır varlığım,
Ve her sonbahar ölüme, yaşama saçmalığını anlatır düşlerim.
Köklerimi toprağa verdim
Sessiz çiçeklerimi,
Rüzgarın mutlu mırıltılarına…
Gölgelerime tüm neşemi bırakıp
Yalnızlığa gömdüm yarınlarımı…
Yalnızlığın içinde dinleniyor yüreğim nicedir, düşlerin derininde deviniyorum İzmir sıcaklığında. Ne yazsam olmuyor, olmuyor işte. Görkemli mutluluklarım olmadı benim –seni tanımadan önce- geçip giden mevsimlerin ardından acıları seçtim, bilmem ki devalar nasıldır. Dertliyim.
Yüreğimin sessizliğinde yalnızlığım yankılanır, dudaklarım yakar geceyi. Adını tutuştururum kulaklarının her çınlayışında, yüreğim sen atar. Ellerimi kenetlerim seni düşleyerek, rüzgar bile geçemez aramızdan yarim. Gölgen üzerimde oldukça en sonsuz hazineler yüreğimindir. Bu zenginliği ölçemem varlığın sınırsız bir nimettir.
Yüreğim yüreğine muhtaçken sevgili bırak, varlığın eksik olsun. Sevgini ver bana. Aşkın eşiğine gelecek dermanı ver dizlerime, yeter. Sen sus, yüreğinin sesini ver bana. Yalnızlığımın konuşkanlığı artmadan yetiş. Yetiş diyorum çünkü; hüzünlerimi doğmadan bilirsin sen sevgili. Yüreğime dokun ki duyayım dualarını. İçimin sana kanatlanışını karşıla. Yanık bir deli sevda türküsü dilimizde, nice tomurcuklar kanatlarımızda…
Yılgın bir akşam üstü, hayattan kalkışmaya yönelen gönlüme “ölüm” düştü. İskeleden beni çekti halatlar. Islanmış bedenim buz gibi. Tanıdık, tanımadık herkes geldi. Ani kayboluşuyla nefesimin, yarına dair umutlarım askıya alındı. Mutlak bir karanlığa kapanırken gözlerim, mavilere gömüldü aşka özlemlerim. Şiirlerim daha bir değerlendi cansız bedenimin toprağa verilmesiyle. Uzaklardan bir gazel duyuldu. Ahh anneciğim en çok sen yandın biliyorum, birde gözü yaşlı umut’um. Artık rüzgarı hissetmiyorum, ellerimin üşümesini de… Hayatı yakalamak için koşturamıyorum bile. Usul usul yağmur yağıyor, tek bir yatağım var artık bu gökkubbede, tek adresim gökyüzü ve bulutlar.
Ne garip bir his, uzun uzun baktım hayata… Ölüme omuz silktim. Bırakamadım umudumu, elimi tuttu kız çocuğu düşlerim. Bir dost selamında minik bir itfaiyeci kaldırdı üzerimden yangınımı. Yeniden sarıldım kendime, doğrusunu isterseniz henüz hazır değildim ölüme…
Bir anda her şey değişebiliyor…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!