Bu kez bir dolu hatalarla
Geldim kapınıza.
Beni affetmenizi istiyorum,
Ne kadar iyi ve güzel varsa….
Mecbursunuz buna.
Çünki ben,
Hey! Ressam Bey!
Dikkat et fırçana!
Evet, buydu istediğim…
Ama bırak siyahı
Ve kalın fırçayı,
Çizgiler bu kadar da
Yürüyordum gece saat onda
Karanlık sessiz bir sokakta:
Yine geldim o kaldırıma,
İşlenmişti bir cinayet orada.
Evet evet, orada orada;
Katil kaçmıştı ölüye baka baka
Bu kadar yakınken ölüme,
Bu sükunet niye?
Belki de yalnızlığa açılan bayrak
Yalnızlık ölümden öte.
Bu kadar yakınken ölüme,
Küçülür hayat bir film şeridinde.
Çok zalim bence bu hastalık,
Oysa bilmeli artık,
Çok işim var benim,
Yapılacak çok iş…
Sırası mıydı ölmenin?
Hayret! Çok erken bu bitiş.
Durakta gördüm Zeliha’yı
Gözleri ağlamaklı.
Nasılsın diyecek oldum
Islandı yanakları….
Sözlüsünden ayrılmış,
Gurbetteymiş kardeşleri.
Atam keşke sen ölmeseydin,
Yurda daha Güneş verseydin.
O bir hatıradır bence,
İşte her şey oldu Dolmabahçe’de.
Atam şimdi seni biz
Hürmetle anmaktayız,
Albay:” Abinizin öldürüldüğünü öğrendiğim gece,
Silahıma sarıldım”, dedi.
Zaten silahı koynunda değil miydi?
Kendi kardeşi miydi öldürülen?
Hayır. O bir askerdi.
Hastalandığında bile yaprak gibi titrediğim,
Benim bir bebeğim var,
Küçücüktür görseniz.
Saçları hep parıldar,
Her zaman da tertemiz.
O’na bir elbise
Dikeyim de görse,
I am not far away,
I am here.
Ease my heart, due to your absence!
Then, hold my hand and go to school.
Since acacias just blossomed
Up on the hills of the mountains,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!