Daha ayrılığın gözyaşları kurumadan
Özledim seni vuslatın kadını
Vurgunlar yiyorum, yokluğun tenhasında
Ben sana vurgunum, vurgunlarsa hep bana
Oturup hazan yapraklarının arasına
Hani ayrılık yok diye yeminler ederdik
Hani gözlerimiz ilmik, ilmik aşkı dokurdu
Şimdi sözlerimiz kesif, kesif ağlıyor
Güneş her gün doğacak, her gün batacak da
Ben akasyamızın altında hep seni bekleyeceğim
Ve her günün ardından sen gelmeyince
Hüzün çökecek bizim olmayan kente
Sen gittin öksüz bıraktın beni de, bu şehri de
Sürgünüyüm senin gibi bende bu şehrin
Şehir bana küskün, ben şehre küskün
Bir seni sığdıramadık ne yüreğime, ne koca şehrin bağrına
İçimde ukde kaldı yaşanmamışlıklarımız
Yıldızlar kayacaktı, dilekler tutacaktık
Bir kızımız olacaktı, sana benzeyecekti
Gözleri ela, saçları kıvır kıvır, adını ben koyacaktım
Hayallerimiz vardı, güzel günlere dair
Suyundan avuç, avuç içeceğimiz ırmağımız
Ormanlar içinde, tahta barakadan bir evimiz
Önünde aşkımızın şahidi, akasya ağacımız olacaktı,
Mademki ayrılıktır fermanımız
Kurulsun darağacı, yarım kalsın aşkımız
Akacaksa bu aşk için, aksın kanımız
Yeter ki, sessizce çekip gitme benden
Erken çöktü aşkımızın üstüne karabulutlar
Mademki gidiyorsun, her şeyi yak, yak da git
Anıları yak, sevdamızı, umutlarımızı, yarınlarımızı
Hatta beni de yak, yak da bu şehirde,
Beni yokluğuna mahkûm etme
Kayıt Tarihi : 22.2.2023 21:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!