Su Eda Gümüş - Ayrılık Şiiri - Antolojim ...

Su Eda Gümüş
66

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Uzaklığın zor geliyor bana. Ne mesafeler ne km.ler. nede ayrı şehirler. Ruhun bir kaçkın, gözlerin bir camın arkasında gizli, kalbin önünde buzdan bir duvar misali dikili, kelimelerin bir karanlık inmiş ve aydınlığını yitirmiş bir nehir gibi. Uzaklığın zor geliyor bana. Artık benim değilsin sanki. Kapıların ardından gizlice fısıldar gibi cümlelerin başkaları duymasın ve sezmesin bizi. Oysa hiç çekinmezdin gök kubbedeydi tüm sesimiz. Toprakta taşta havada suda tüm tınılarda biz vardık ve eskidendi sözünü eklemek bana çok zor geliyor şimdi. Bölüştürmen bize ait olanları ve benim dediğim bizim dediğimiz her şeyin yavaş yavaş kayıp gitmesi. Sevilmelerin kavuşma ve ayrılıkların tüm sevinç ve kırgınlıkların sıcaklığını yitiren bir mangal gibi yavaş yavaş küle döndüğünü izlemek şimdi bana düşen. Bir demlik çayın buğusuna karışan sohbetleri bölüştürmekte varmış, ve yerimi yavaş yavaş soğumaya bırakıp kalkıp gitmekte yazılıymış. Uzaklığın zor geliyor bana. Sıcaklığını yitiren ve bir örtüyle üstü örtülen evler vardır. Artık yaşanmayan ve anıların saklı kaldığı terkedilmişliğin küflü kokusunun sindiği duvardaki resimlerin çivilerinden düştüğü yalnızlığın rutubet gibi damladığı evler gibi mi olacak beraber döşediğimiz ve her noktasında bizden bir parça bıraktığımız yuvamız. Sesinin duyulmadığı senin ve benim cümlelerimizin geçmediği bir sessizlik mi kalacak şimdi bana. Oysa ben sesini duymadan nasıl yaşarım, sesine inen perdeyi görüp de nasıl sabahları bekler geceleri özler nasıl nefes alırım. Benim dediğim ve sen olduğum biz kelimesine düşen karanlığın sesine inen bu gölgenin yalnızlığına nasıl dayanırım. İki kişilik bir yaşamı yazan satırları okurken aklımdan geçen korkuların yüzüne çarparken ellerimden yitene nasıl kahrolmam. Bir buz parçası gibi eriyoruz işte. Damla damla kan kaybediyor artık bizim olanlar. Ahhh sevgili sen bilmezsin bu uzaklığının, bu kapılar ardından gelen fısıltılarının, bir camın ardında kalan solgun ruhunun ve duvarların ardındaki güneş açan yeni sabahlarının nasıl içimi darmadağın ettiğini fırtınalar estirip beni parça parça savurduğunu. Bu evde ördüğüm duvarları benden km.lerce uzak sende görüp anlamamak mümkün mü. İşte asıl acı bu gerçeğin şimşekler gibi durmadan düşlerime çakması. Kalbimin durmadan dumanlı gri bulutlara yoldaş olması yersiz değil içimdeki ince sızının son ses çınlaması boş yere değil. Ayrılık ayrı düşmek değil, ayrılık adı konmuş bir hikaye değil, ayrılık yalnız uyanmak değil; ayrılık kapıların ardında kalman ayrılık gönlünü başkasına açman, ayrılık bizim olanı sıyırıp yenilere yer açman, ayrılık yeni heyecanlarla güne uyanman. Ayrılık bu işte, önüme bu duvarı koyman. Buluşup söylediğimiz türküleri düşünüyorum da şimdi kırık bir sazdan dökülür gibi notalarımız. Ahhh sevgili biz artık bir çocuğun eskimiş ve duvara asılmış ilk sazı gibiyiz.

Tamamını Oku