Aynur'un cevabi 2. Bolum

Abdullah Aydın
55

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Aynur'un cevabi 2. Bolum

Dünyanın bize uygunluğu yoktu apoş. Bizim ise ona yamanmak için yaptığımız iyimser ve hevesli her yumuşak hamle sert şekilde geri tepilmemiz ile sonuçlanmadı mı ? Hayatın pis düzeninden kaptığımız mikrobun neticelerini ruhlarımızın kronikleşen hastalıklarında taşımıyomuyduk ikimizde ? Bu hal bizi topluma yabancılaştırmış olsa da kitleye olan ortak uyumsuzluğumuz arasındaki basit ilişki bizi birbirimize yaşamsal akraba kılmamışmıydı ? Evet deliydik abdullah, zihnimize düşen her cümle için çevre şartları kaygısıyla yorulmaz dudaklarımızdaki kelime kontrol mekanizmasına direnip kafa konforumuzu bozmazdık hiç. Bütün kusurlarımızı kusursuzlukla önümüze sererek herkesin bildiği gizli saklıları kendi anadilimizde konuşurduk biz. Zorluklara göğüs germe mecburiyetinden beni sen kurtarmıştın, karşımıza çıkan tüm sertlikleri istediğimiz yöne eğip bükebilir olmuştuk. Fedakarlığımızı arttırıcı etkenlerimiz öyle çoktu ki, yalnızca karşılıklı sevme değil birbirimiz için kendilerimizi feda edebilmenin zevkli ve acısız tekniğini bulmuştuk. Yaşamımızın olağan dışı akışı örselemişti ikimizi de, yitik iki insan üzerine yeni ve tek kimlik çıkarmamışmıydık? Sana kendimden ne anlatayım ? senden gizli kişiliğimmi varki benim ? Konuşurken her halimle sana büründüğüm gibi yazarkende sen biçimi almıyormu kelimelerim ? Ve sana karşı zaafım zayıflığım anlaşılmıyormu yine apoş? Dik rurabilmek için çabam da yok, zira biz sağlam görünmekte istemedik birbirimize hiç, sadece sevgimizin gücü tüm dünya kudretindeydi o yeterdi hani. Seviyorum kelimesine dahi indirgenecek şey değildi birbirimize duyduğumuz. Bizi bağlayan kutlu zinciri kırmak o sebep korkunç bir kuvvet istiyor şimdi. İhanetin bile bana bu gücü vermiyor inanırmısın. Geri geri durmaya çalıştıkça daha da içine çekiliyorum gönlümün. Her ne kadar vicdanım ve eylemim arasında sıkışmış değilsemde seni terkederken, acımdan kurtuluşu senden sıyrılmakla bulacağıma da inanmıyorum. Normal insanlar yıkmak veya yıkılmak içinayrılığın son gününü bekliyor olabilirler, biz normal değildik hiç olmadık abdullah. Başımıza getirdiğin bu felaketi nasıl her insan gibi kabullenebileyim ? Benim ne türde bir çılgın olduğumu elbette iyi bilirsin, öfkemi yaptığın yanlışlarla sınadığımda tüm şehri yakacak güce erişiyor anarşist kudurganlığım. Ama ardımdan vurduğun darbe öyle şaşkın ve öyle çaresiz koydu ki beni, sendemi brütüs bile diyemeyen sezar garripliğindeyim. İhanetinin bana sunduğu tek faydadan yararlanarak kötü şeyler yazmayı ayıpsıyorum sana. Satırlarımın şikayet taşımasını istemiyorum o bile ağır geliyor şu son mektupta. Acıtıcı kelimelerimin yankısını daha yazıya dökmeden duyuyor gibiyim. Elim siteme dahi gidemiyor apoş ? Biz birbirimize ilave değildik, bir büyük bütünün parçalarıydık, sen solur ben üflerdim sen solur ben.. iki kalp bir sevgi, çift gönül tek aşk, biz aynıydık abdullah. Şimdi her nefesimin kaynağında süreğen bir tıkanıklık ve tuhaf bir acılık var, yüreğim daralıyor yardıma yardımına ihtiyacım var apoş ama sen artık bana o kadar yakın değilsin. Kahrımdan klavyem dolanıyor parmaklarıma,sen benim yazıya indirmeyi beceremediğim duygularımın sahibi, sen benim gönlümün duygu his ordusunun baş komutanı, sen ömrümün lideri değilmiydin bana bunu nasıl yaptın apoş. Öylesine zor geliyorki şu an ve bu durumu yaşamak, önümde zifir karanlık olsa daha aydınlık gelirdi bu halden. En azından bir yöne yürür ellerimle yoklardım adımlarım önünü. Oysa şimdi elimi ayağımı sevdiğim adamı aldın sen benden, Hadi kendine yaptın da bana nasıl kıyabildin apoş? Saflık yatağında huzurla uyuyan gönlüm güven yorganını da üzerine çekerek katışıksız mutluluk rüyasına dalmıştı. Gerçeğin set ve ansız sopasıyla dürtüldüğümde ben şimdi bir kabustan uyanıp bir başka kabusa mı başlamış oldum ? Mutlulukları ebedi zannedecek kadar aşırı melankoli de bir çeşit kabus türüdür öyle değilmi? Şimdi bu yaşattıkkların bir rüya olsa Afrikada sefil bir kabilede ateşin başında oturmuş elinde çomağıyla közleri karıştıran seksen yaşında menzup bir kocakarı olarak uyanmayı tercih ederdim. Ama malesef tek gerçek var o da ihanetin abdullah. Biz insanlar kollarımızı aonsuz açarak birbirimize dünya sevgiyle sarılabilme ayrıcalığıyla kutsandığımız gibi, yumruğumuzu çelik gibi sıkarak bir darbede evreni başımıza yıkabilme meziyetiyle de lanetlenmişiz. İnsanın aşağılık taraflarına ihtimal tanımayan benim gibi kişiler, sevdikleri tarafından asla üzülemeyeceklerine inandıkları için diğer tüm durum ve ihtimalleri hesap edebilenlerden daha katışıksız huzurla yaşarlar ilişkilerini. Hiç hesapta olmayan hesap biçimi altından kalkılamayacak şekilde önlerine geldiği zaman, buna hazırlıklı olanlara oranla etkisi çok dah ağır oluyor. Zira böyle bir faturaya hazırlıklı değilsin beklemiyorsun. Sayende en basit neşe seviyesine çıkamam ben şimdi, bu perişan halim üzerine hiçbir şey inşa edilemez. Kadın vadedilmeyi sever, ona en güzel vaadleri verip bu noktada çokta zor olmayan ikna sınırını aştığında, o kadın en güzeldir o an, sonrasında kuvvetle muhtemeldir ki kadın vaadi erkekte kadını unutacaktır. Fakat biz onlardan değiliz derdin ya hani ? Sen vadettin ben hep o saf kadın oldum, ve işte bizde onlardan olduk apoş. Yeni doğmuş buzağanın nazik ve kırılgan bacakları üzerine o taze kudretiyle titreyerek kalkıp anasını ilk emişindeki o can bağı o kaygısızlık ve öyle kusursuz adanmışlıkla seviyorum seni. Ateşteki odunun sıcağa sıcağa yakınlığı, soğuk kar kütlesinin buza uzaklığı, herşeyin tersi gibi dümdüz bir aşkla seviyorum ben sei. Ama artık duygularıma yaklaşamazsın, bedenime dokunsan bile bana dokunaazsın abdullah. Sen benim sevmek istediğim adam oldun hep, samimiydin içtendin, duyarlı ve duygusaldın emsalsiz bir gönül adamıydın neredeyse müemmeldin sen. Herşeyi göze alarak ihanetini samimiyetle anlatabilmeye varan cesur doğallığın pek az erkekte vardır. İnsan ilişkilerinde duyguların asıl düşmanı yalan senaryolar ve gerçekçi rollerdir sanırdım, sende bu taktiklerin her ikisi de yok biliyormusun. Her zaman dürüsttün ve dürüst olduğundan beni, bendeki seni kaybettin ne ilginç değilmi ? Keşke bu kadar dürüst olmasaydın, her şeyini benimle paylaşabilirsin derken böylesini kastetmiş olmamalıyım. Bizim anailimiz lugatında ihanet kelimesi yoktu ekledinse de bana bunu söylememmeliydin, neticede ben bir kadınım herşeyi bilmek istemezler onlar apoş, özellikle aldatıldıklarını asla! Yok o kadar da yakın bulmamamalıydın beni abdullah. Bir taraftan kendini bana böylesine dahil edip benzersiz samimiyet sergilemiş olman ahlaksızca gururlandırıyor beni, kafanın bu deli hasta tarafına ayrı aşığım o ayrı, lakin diğer taraftan aldatıltığım gerçeği duygularımın zihnine bir köz gibi değdiği zaman, can yarılsa da içine girsem diyorum. Birbirinin dengi iki yanlı bu tezat, insan durumlarından farklı bir imaja bürüyor sanki ruhumu. Elbetteki yerinde olmak istemezdim, fakat şimdi gitmek yerine, beni bırakma diye yalvaran olmayı tercih ederdim. Duygularımıza sahip çıktığımız kadar ilişkimize sahip çıksak güç verseydik şartlar elbet böyle olmazdı. Sensizlik çok kalben mantıksız birşey ama senle olmakta şu saatten sonra akılsızlıktır. İlişkimizin bitişinden duyduğum büyük bir endişe var lakin bunu akıl mı gönül mü üretiyor kaynağını tespit edemiyorum şu durumda. Hislerini öncesinde sonlandıran taraf, duygularının kodlarına ayrılık için işlenmiş acılara tabi olmazlar. Bizde hiç bir şey sonlanmış değil, aksine her saat artmakta sevgimiz. Şu satırlara ilk başladığım andan çok fazla aşığımdır sana, onun içindirki ıstırabımız büyük olacak. Bana ne kadar düşkün olduğunu ve birbirimize aşk'sal obsesif bağımızı da iyi biliyorum. Hassasız, hastayız ve kendimize ne lazım olduğumuz durumda hasta ve sakat ruhlarımızın baş hekimlerini kaybediyoruz. Severek ayrılmayı ilk deneyecek bizler değiliz apoş, neticeleri ne oluyor hiç bilmiyorum ama başaranlar oluyor işte. Giderken bile sana mı kaygılansam kendimi mi düşünsem sınırımızı keskinleştiremiyor kişisel hesap yapamıyorum. Kalabilsem her şey yine normale dönecek biliyorum, bana reva görüp yaşattığını telafi etmek için çırpınacak mutlu bile edeceksin yine. Ve ben o mesut günün konforunu bozmamak adına bu günümün çilesini satacağım. Kinci insanlara da saygı duymak lazım lazım sanırım, zira yaşadıkları o günün cenneti hürmetine bu günün cehennemine ihanet etmiyorlar. Benim kinci olmadığımı bilirsin, açtığın yaranın etkisi keşke sadece kinden ibaret olaydı, o zaman senin yanında mutlu olmaya devam etmek için tüm geçmiş hesaplarıma ihanet edebilirdim. Ama her insan kendine yöneltilen bakışla şekillenip duygusuyla değer kazanıyor, her şeyimizin şiması imajı bozuldu şimdi. Bendeki sevginin büyüklüğü ve sağlamlığı ile koşullandırdığım yüreğim parçalandı apoş. Biraz ağır olacak ama değil yaptığını unutmak, sana dair hatırladığım tek şehin ihanetin olmaması için çok mücadele vereceğim ardımızdan. Çünkü kokladığı onlarca gülü hatırlamazken insan, ayağına batan tek dikeni unutamaz. Kaç kez üşüdük bilmeyiz ama bir kez yandıksa unutabilirmiyiz hiç ? tam yüreğimde hissediyorum sapladığın kıymığın acısını, canım yanıyor abdullah. Göğsümde acı bir kütle var, ona tam odaklandığımda yerini tespit edemediğim başka bir bölgeye kaçıyor içerimde. Ağzım kapalı, çenemi kontrolsüzce ben kilitliyorum, burnumdan nefes alışverişlerim öfkeli ama tam ne için belli değil. Seslere aşırı hassasiyet, sesler sessizliğimi dinliyor sanki, odadaki bütün eşyalar beni gözetliyormuş gibi. Yüzüm asık, tırnaklarım iki katı sert, ağlamak kolay burnumu çekmek zor, elimin üzerine sildiğim salya sümüklerde yüzümün yansımasını görüyor gibiyim. Parmaklarımda ter avuçlarımda yanma hissi, yazdığım her cümle başı terlemiş klavyeye tutunmaya çalışan yapışkan edebiyat. Bunlarla mücadelem gittikçe güçleşiyor. Zamanın hızı ve yavaşlığının bir bensizlik uçurumuna doğru atbaşı ilerlemesi üzerimde tepinilerek gerçekleşiyor sanki, herşey çok hızlı, çok yavaş çok kötü abdullah! Benmi düşüncelerdeyim onlarmı bnde, farkına bile varamıyorum herşeyin kaynağı şaşırdı, yorgunum hani çişim gelirde tuvalete gitmek zorun da kalırım diye ödüm kopuyor ne olduğunu anlayamıyorum bana , gözlerim kararıyor midem bulanacak sanki, ne olduğunu anlayamıyorum ölüyorum da yaşıyormuşum gibi, bize bunu neden yaptın apoşum. Senden nefret ettiğim ilk günlerimin hatıraların abanıp bu ağır yükten kurtulabilirmiyim ? Hiç sebepsiz gülümsediğimizde saftirik beyin demekki mutluyum sinyalleri alırmış. Başlangıcımızda birlikteliğimizi zorunlu kılan etkin nedenden dolayı bende ürkek ve istemsiz sarılmalarımda demekki seviyorum algısı edinmişti sanırım duygularım. Sonra seni her sarışımda daha da hissedilir oldun kollarım arasında. Duygusal ve fiziki barbarlıkla giremediğin gönlüme gönlüme bir göz, bir söz ucuyla sızarak bağdaş kurup oturuverdin. Şunu farketmiştim o zaman, karşı gönüle sevgi anahtarınla giriş yapılamıyordu, o kapı sevilme ihtiyacı tarafından içeriden açılınabiliyordu sadece. Sevilmek abdullah, yaşayan her canlının en büyük ihtiyacı isteği bu olsa gerek. Bu üstün niteliğin bir başka canlı tarafından kusursuz bir uyuşum ve berrak bir durulukla gönlümüze ulaştırılımı, ve o mistik hazzın varlığımızın duygusal derinliklerine değdiği andaki eşsizlik, o dış soyutun somutunla birleşip katılaşma duygusu... BU bize dışarıdan gelen en büyük insan mutluluğudur. Aşk abdullah, en özel Tanrı misafiridir o. Bu noktada tüm insan gönülleri Türk kültürüyle özdeşleşir. O kutlu msafirin ağırlığını ağırlama ve hislerimize ağırlatma telaşı üzerine düşeriz kapaklanarak. Duygularımızın eli ayağına denk düşmeyen bütün bağları birbirine dolanır, en saçma hal ve hareketleri en iyi yapabilme telaşı sarar bizi. Gönül tüm zenginliğini önüne koymak istese de ilk ikramını bile yapamaz. Demini almamış duyguları daha içine almadan kırılır heyecan bardakları. Raflardan içimize içimize düşer bin çiçekli aşk servisi tabaklar, tepsi yola çıkmadan devrilmiştir. Ve biz dünyanın en sakar en şaşkın en mutlu en aşık varlığı, saklamaya çalıştığımız herşeyin önünde çırılıplak bir tesettürle duruyoruzdur. Bütün bu beceriksizliğimize rağmen yaşamın ve yaşamanın en güzel manzarasıyla öz çekim anını işte bu haldeyken yakalamış oluruz. Sevgi gönülden süzülüp karşı sahibine geçerken her insanda bir başkalaşıma maruz kalsada aşk tektir, ne eksik ne fazla herkeste aynıdır. Sen bana bunları yaşatmış adamsın ben sana nasıl isyan edeyim abdullah. Sevgimizle sarıp sarmaladığımızın gönlümüzde kutsal bir dokunulmazlığı oluyor. Benimki bir sitem amacı, aksi halde hiçbirşey söz altına alamaz seni. Varlığının örtüsü kalkıyorya üzerimden, ruhumun şimdiden üşüdüğünü hissediyorum. Boynumu ne yana büksem bilmiyorum garipliğimden. Duygusal hücrelerim birer intihar bombacısı gibi ardı ardına patlatıyorken içimde kendini, masadaki zambak çiçeğinden bir yaprak dahi kıpırdamıyorya apoş, o da ayrı yakıyor canımı. Tıpkı soylendiği gibi, bir iç dünyanmı var bu senin kendi sorunundur. Artık zambaklara da küsüm o ayrı fakat kendime herkesten fazla dargınım. Doğa da hiçbir işe yaramayan ot gibi olmak istiyorum, ne yararım olsun kimseye ne de zararım, öyle gereksiz ve sebepsiz var veya yok olayım. Benim şair ruhlu sevdiğim, eğer seni düşünmekten kurtulamazsam, tekrar tekrar hatırlamaktan mutluluk duyacağım şeylerin başında gözlerimin içine dalarak okuduğun şiirlerinin emsalsız aksları gelecektir. Daha iki gün önceki ütopik gerçeklik nerede şimdi? dün ne kadar da geride kaldi abdullah. Duygusal ayarlarıyla oynanıp gereksiz dış bağlantılar sebebiyle hisler virüs kaptığı zamn, bir eski hale getirme seçneği yok insan ilişkilerinde. Saatler önceki zaman birimi çocukluğumuzun uzak yıllarına dönüşerek öyle ulaşılmaz ve öle özlenen kalıyor. Belki uzun, belkide 13 yıllık ilişkiye kısa sayılabilecek bir veda mektubu bu, lakin ne kadar yazsamda arda kalan sonsuz satırların genişliği içimdeki boşluğuna sığacak değil elbet. Her sözden taşacaktır sızıntısı acımın... Kalmayı gitmekten çok istiyorsamda şimdi, ihanetin sen ve ben, biz üçümüz yapamayız aramızda onunla yatamam apoş. Şekerimsi ağzından iki dudak balı,sevginle iki dayanılmaz bakış türü ve yarim denerek çiçeklerimi uzaktan kemik gibi gösterdin diye çok özür dilerim ama aç köpek gibi ağzımdan salyalar dökerek koşamam sana artık apoş. İnsan mutlu etmede ve aynı insanı o denli üzmede üzerine yok, beni bile dünyanın en mutlu insanı yapmış adamsın sen fakat sonunda gözlerim oyuldu. şimdi kör ettiğin insanı mehtaba çıkarsan ne fayda abdullah. benden mutlu ol ama bana okuduğun gibi kimseye şiir okuma emi apoşum. elveda....

Abdullah Aydın
Kayıt Tarihi : 1.5.2017 10:25:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Abdullah Aydın