Aynalar Yüzümü Unuttu Şiiri - Cevat Kaya

Cevat Kaya
6

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Aynalar Yüzümü Unuttu

GRİ
Yaşama “Merhaba” diye bir çocuğun
Bu sesiydi mutluluğum.
Sonbahar yaprağının son dansıydı.
Ama hep merak ettiğim,
Neden heykeller hiç kıpırdamadı.

Soğuk bir hastanenin
En soğuk morgunda
Sevinmeyi, üzülmeyi bilmeyen
Bir sessizlikte,
Acılara merhem bir doktor olsaydım.
Yaşayanların gülemediği,
Ölenlerin ağlayamadığı
Bir sessizlikte
Sen olsaydım.

Yosun olsaydım yeşilin en koyu tonunda,
Bir lâle olsaydım yaylanın tam orasında
Sen de bir gelincik yanı başımda.

Sen yoksun....
Karanlık bir çığ gibi düşüyor yüreğime.
Sert bir acı var bedenimde
Yüreğime sensizlik batıyor
Nefesimi tutuyorum bazen
Boğuluyorum
Karanlık bir perde gibi kapatıyor gözlerimi
Dışarıda seninle gelen bir yağmur
Umutsuz, çaresiz
Gri

Hava Soğuk çok üşüyorum
Ayaklarım üşüyor.
Artık yazamıyorum
Yorgunun çaresiz
Ve
Ölüyorum...

UMUT
Bir gece dolunay vardı
Gökyüzü
En koyu mavisini giymişti
Yıldızlar hep yan yanaydı
Gördüm.
Bir kaçı birden kaydı
Çünkü onların
Yerleri dardı
Ve ertesi gece
Yine dolunay vardı.
Bekli de yorgunsundur bu akşam,
Gözlerin bir başka dalgın.
Kirpiklerin bir başka
Sonra ağlıyorsun
Bir damla düşüyor gözlerinden
Kırmızı bir gülün üstünde
Ve biliyorum,
Benimle uğraşmaktan yoruluyorsun....

AYNALAR YÜZÜMÜ UNUTTU
Yeşil deniz
Kırmızı ağaç
Sarı penguen
Beyaz gökyüzü, bilyelerim
Masal kitaplarım
Devlerden şikayetim var size
Renkler çocukluğumu unuttu
Bugün ise
Aynalar yüzümü unuttu.

GİTMEK İSTİYORUM
Ellerim tutsak, yüreğim ezik, rengim soluk
Vurgun yemişçesine yorgunum şimdi
Kalmadı bende artık ne güç, ne onur
Her gün bir kahpelik beni can evimden vurur.
Boşluğa bakan gözlerim
Yarım yamalak, titrek sözlerim
Kaybolan ümit, yıkılan hayallerim
Ve...
Kırık kalbimin tüm cansızlığı
Hayallerimin üzerini örten kör karanlığı
Her şeyi...
Evet her şeyi, geçmişimin acı dolu hatıralarını
Konya otogarına gömüp
“Gitmek istiyorum.”

Necati Kaya
08.05.0997 KONYA

Beyaz bir tuale
Çizemedim seni
Kırmızı maviye
Sarı mora dönüştü
Seni her gördüğümde.

Neredesiniz
Çocukluğumun pijamalarına desen olmuş
Kır çiçekleri
Baharlar...
Gökyüzü neden içini döker denize
Bulutlara çakan şimşekler
Şimdi ne anlatır size
Masum yıldızlar.

BİR GECE
Bir gece karanlık indi gözlerime
Perde perde.
Yıldızların titrek ışığında yolculuğa çıktım,
Tepe taklak,
Ahşap oyuncaklardan geçtim ilk önce
Sonra ebe oldum bir oyunun içinde,
Soğuk kış gecelerinde.
Ninniler dinledim annemden
Güneşin doğuşunu izledim on bin kere
Çamurlu ayaklarla uyandım
Bir çeşmenin başında
Yağmurun ilk damlası düşmüştü yere,
Ve ben
Çocukluğumu seyretmiştim o gece.

KÖYÜMÜN ÇOCUKLARI
Gözlerinden ışıl ışıl yoksulluk dökülen,
Köyümün çocuklarını gördüm rüyamda.
Omzunda su testisiyle belleri bükülen,
Köyünüm kadınlarını gördüm rüyamda.

Gün dağlara veda ederken,
Dağların suya vuran gölgesini gördüm.
“Gitmeyin ne olur daha çok erken”
Dediğim, yıldızların parıltısını gördüm.

Ve bir çocuk gördüm düşümde
Elleri çatlar, gözleri suskun
Yüreğim ısındı her gülüşünde
Mutsuz, umutsuz, hayata küskün.

NO FROST
Bir ceviz içi kadar dostluğumuz
Sisli bir caddenin sonunda,
Yol ıslak, gözlerim nemli
Acaba neden sen ve bu denli.
Yıllar çok şey götürmüş
Birikintisi devleşmiş bahar yağmurlarının.
Köşe başlarını kesmiş yedi başlı devler
Bir zamanlama hatası olmuş da
Alıvermişim seni yüreğime
Ve bir kar fırtınası kopmuş da
Değişivermiş yüzünün rengi
İsim bulmak zor, aramak tuhaf
Ne demeliyim şimdi ben sana
“No Frost”...

UZAKLARDASIN
Şimdi sen çok uzaklardasın
6 Aralıkta, Yay burcundansın
Yıldızların avucunda
Gülde, goncadasın
Kim bilir bekli Güneyde
Bekli de buradasın.
Kitabımın içinde
Arka sayfasındasın
Ama benden çok uzaklardasın.

KÜÇÜK DOSTUM
Bir zamanlar sen vardın
Yoncadan bir yaprak
Çiçeklerden bir gül
Yüreğimden bir parçacık
Saçmalardan bir saçmacık
Küçük bir çocuk,
Ufacık bir dostluk vardı.
Şimdi, yine sen varsın.

En güzel çocuk...
Tomurcuk tazeliğinde
Yüreğimde kalan
Hiç büyümeyen...

ON DÖRTLÜ
Bir zamanlar
Bir “Seni seviyorum” uzaklığı vardı
Aramızda...

Cozi Tepesine kar yağdı mı
Önce elleri üşürdü bizimkilerin
Kartopu oynamaya cesaretimiz yoktu.
Ne kadar vahşi ve yırtıcı olsak da.
Hani duyarsınız bazen
“Bir on dörtlüm olsun neler yapardım”
En sonunda on dörtlüydük.
Lisedeydik.
Kurşunları arasında uçurumlar olan
Bir on dörtlü.

Entellektül Baki, Medeni,
Şakiro Büryancıoğlu ses ve kardeşi Zakiro’lar
Şekirnazlar bizden biriydi de
Bilmezdik Bilemezdik
Ayrılığın bu kadar acı
Bu kadar tatsız olacağını
Sıkılmış bu on dörtlüydük.

Bir gün, bu hayat
Bizi ayı ayrı diyarlarsa götürürken
Beyaz kara yol şeridinin neden birbirini takip ettiğini
Fatiha Yokuşuna, neden Fatiha inişi denilmediğini
Yeni anlayacaktık.
Her birimiz başka hedeflere saplanırken

Tek ağaçları, Dedenin bahçesini
Kaloriferine ısı verdiğimiz arkadan aydınlatmalı
Sınıfımızı
100. yıl parkını unutmayacaktık.
Çünkü biz
Hep on dörtlü olarak
Sevginin, doğruluğun, paylaşımın, dostluğun
Belinde bakacaktık.
Düşlerden tuzaklar kurdum bahar kuşlarına
Sevdalı şiirler bağladım, yaban güvercinlerinin ayaklarına

Olması gereken yerde değilim artık
Mevsimler sormaz oldu halimi
Benden başka duyan yok feryadımı
Susmak hayal, konuşmak yasak oldu.

NEDEN
Neden
Yelkovan daha çok yorulur da
Saati
Hep akrep gösterir.
Neden?

Bir akşam üstü güneşi
Aldı götürdü onu benden
Zamanın acımasız kurgularına rağmen.
Geleceğimizle ilgili yazılan tüm senaryolar,
Çizilen tüm planlar
Hepsi onunla beraber yok olup gitti.
Arta kalan, ıslak bir çift göz
Bir mendil, bir demet gül ve
Elimdeki yazdığım son şiir
Bekli bir daha şiir yazmayacaktım.
Bekli bir daha onu göremeyecek
Ona dokunamayacaktım.
Bekli de ona bir daha
“Seni seviyorum” diyemeyecektim.
Belki de onunla sevginin herhangi bir ikliminde
Buluşamayacaktım.
Bekli de
Yaşamayacaktım.
Necati KAYA

UMUT TACİRİ
Saat en iki buçuk
Yazıyorum
Durmadan, usanmadan yazıyorum.
Gözlerim dalgın
Ellerim titrek

Asık suratlı bir pencereden,
Sokağın dostluğuna sığınıyorum.
Gökyüzündeki yıldızlara ulaşmayı
Hayal ediyorum,
Orada yaşıyorum
Titrek bir ışık oluyorum sonra
Çoban yıldızından
Dört duvar arasına
Bir köprü oluvermişim
Çok değişmişim.

Saat üç otuz yedi, hayli zaman geçmiş
T.V. yayın yapıyor
Bağdat’tan canlı bağlantı
Körfezde sular soğuyor mu?
Yorulmuş bir kalem
Üşümüş bir bardak
Ve yine sokak
Bir sivrisineğin yanı başından
Bir sokak lambası
Sivrisinekler ve arkadaşları
Bir uğraşı, bir koşuşturma
Bir yaşam
Küçük de olsa, rahatsız etse bile kimi zaman.
Saat beş buçuk
Vaaay! .. Umut taciri
Yalancı güneş
Yine doğuyorsun Dideban’ın ardından
Ve her gün bunu yapıyorsun
Bekli yüreğimi ısıtmak
Ayran aşıma umut katmak için
Ve hiç kimse bunu yapmadığı için
Doğuyorsun. Batacağını bile bile
Helal olsun sana
Bunu yapıyorsun ya
Yeter bana
Hani ne demiş şair
“Yeter ki gün eksilmesin penceremdem”

Saat altı otuz beş
Yeni bir güne başlamışım -sözde -
Oysa ki ben
Hayatımdan bir gün çalmışım
23 Şubat 98
Ağlamayı önce ben öğrendim
Gülerek anlattım bulutlara
Sevmeyi senden öğrendim
Yaşayarak anlattım çocuklara...

MUTLULUK OYUNU
Bastığım koru atlarım çıtırtısında
Kendi melodini ararsın
Yalnızlığın gölgesinde bulursun sesini
Yıllar süren uzun zamana
“Ne çabuk geçti” deyip
Sineye çekersin yalanını
Az ile yetinmesini bilemedin hiç
Öğrenemedin her saniyenin özlemini
Bencilce davranışların getirmiştir buraya seni
Farkında mısın bilmem?
“Mutluluk Oyunu” derler buna
Kandırıveririsin kendini.

BAY MAYDANOZ
Yaşayanların hayatından gün çalmışım
Çalmadıklarıma ne demeli,
Sulu gözmüşüm....
Ne yapayım dostum kayıyorlar işte
Tutamıyorum.
Ayakkabılarım çok sıkıyormuş.
Olacak canım o kadar
İdare ediverin sizde,
Bir de sivilcelerimle oynuyormuşum.
Yalan vallahi
Onlar kendi aralarında oynuyorlar.

Sen olmasan ne olurdu
Lodos eserdi bir gün
Bir gün poyraz keşişleme
Yağmur yağmazdı da
Ben ağardım bulutların yerine
Halime, çaresizliğime
Çizecek bir şeyler bulamazdım.
Kalemi verirdim sana
Al beni çiz diye.

Ama iyi ki varsın
Varsında ne oldu şimdi.
Değişen ne?

Bir başka hüzün dolar
Salı akşamlarına
Geceler uzun
Geceler karanlık
Zaman yorgun
Bu gece çok daha bitkin
Çok daha yorgun.

OLURUNA BIRAKMA
Gün olur
Saatler sevgiye kurulur
Mutluluk çiçekleri
Baharın müjdecisi olur
Ve o sevdiği insanlar
Yüreğimin seline kapılır
Boğulur, kaybolur
Kurulu dostluklar yok olur
Kurulacak olanlarsa
Başlamadan bozulur
Olmaz mı diyorsun
Olur mu olur.

BEN
Yolcusuz yolların yolcusuyum ben
Sevda dikenine gül bağlamışım,
Susuz gönüllerin pınarıyım ben
Bu yolun sonuna ser bağlamışım.

Sarı karıncanın azmiyim ben
Kışı aşmaya ahd etmişim,
Katıksız gönüllerin umuduyum ben
Nevbaharın kardelenine sır vermişim.

NE OLUR
Unut beni
Anımsamasan ben olur
Yıllar seni
Sevgilerin en güzeline
Yolla seni
Sevdanın hiç yaşanmamışına çıkarsın.
Gülücük yüklü bulutlar
Yağmurlar yağdırırsın üzerine.
İliklerine kadar ıslan
İşte o zaman
Hatırla beni ne olur.

Sevgiyi kurşunlamak
Ne kadar acizce değil mi?
Tozlu aynalarda yansımayan bakışlar gibi
Boz yakalı suların kıyıya olan kini gibi.
Sevgiyi öldürmek
Hiç yaşanmamış gibi.

KIRLANGIÇLAR
Tabancada mermidir, düşüncede zaman
Tetik çekilir, horoz düşer her an
Kafana bir kavram sıkılır.
Yürek parçalar, zihin darmadağın
Yığılıverirsin köşe başına
Bitap, çaresiz
Yıllar yorgun, umutların neşesiz
Bir tohum filizlenir kara topraktan
Sonra fırtınalar, boranlar
Yol yıkılır, yolcu devrilir.
Zaman eski o pörsümez zaman.
Yalın ayaktan, bir çiçek kokusu yayılır.
Küskün, yaşlı gözlerden
Dağlara, denizlere...
Ötme zamanı gelir baykuşların gecede,
Bir korku kalır dilimdeki her hecede
Ya ölür bu kavga ya müebbet
Ceza bizimse zaman da bizimdir elbet.

RENKLERİM VE SEN
O sarısını çaldığın güneşe,
Kokusunu dağıtan mor menekşeye,
Huzur dolu yeşile,
Kırmızı heyecanına
Mavinin esaretin, renk çemberine
Selam söyleyin.
Biriktirdiği kül renkli çiçekler
Bir bir solmaya başladı.
Barış işlenmiş sevgi yollukları
Yolunu gözlenmeye başladı.
Bir yağmur damlasında yakaladığım ebeyi
Körebe yaptılar çocukluğumda
Tahta kaşıkların sesini
Uçurumların dibine yığdılar.
Dostluklarımı boyutlar arasına aldılar
Üst üste, yan yana
Zamana
Yarın bir yağmur yağsa düne
Ve sen kollarını açsan şehrin griliğine
Ve köyümün üstüne
Çocukluğuma dönünce
Küçücük ellerime

MAVİ
Gökyüzünden bir demet mavi al
Üzüntülerini ona Sal
Sen hep, ama hep
Mutlu
ve
Umutlu
Kal.

BİR RESİM
Yaz yağmurları geçti
Anıların üstünden
Ne ışık kaldı yeryüzünde
Ne de gecede bir dolunay
Kar sularıyla yıkanmış yüreğimde
Sevdalar büyüdü topraksız
Umutsuz, umarsız
İnsanlar yaşadı ve
Kış yağmurları geçti
Yaşamın üstünden
Ne ışık kaldı yeryüzünde
Ne de gece bir yıldız.
Murat ERDEM
Resim Öğretmenim

SON LİMAN I
Anılar denizde yolculuğa çıksam
Son iki yılımı hiç saymazdım
Dörtlü yoncamı yanıma alır.
Ayrılığı son limana atardım

Süt mavisi zaman denizinde
Yedi tepeli şehri dolaşırdım
Sevgilerin en Erden’lisini hatırlar
Sevinçlerime sevinç katardım.

Sonra yanı başımdaki limanda,
Bir çocuğun bakışına ortak olurdum.
Hep öyle kalacağını düşünüp,
Yüreğimin en güzel yerine saklardım.

Keşfedilmemiş bir dünyada
Güzele, doğruya yelken açardım.
Vefa borcumu bir gün öderim diye
Zaman hesap açardım.

Sonra yükseksen derece dümen kırıp
Yaşadıklarımı hepsini denizde bırakırdım
Sudaki balığa hatıra niyetine
Bu şiirin devamını yazardım.

KALDI
Gidenler adını unuttum
Kalanlara tanıdık yüzüm kaldı
Şimdi yaşadığın gençliğinse
Çocukluğun yüreğimde kaldı.

Kilit vurdum yüreğime
Dudağımda şarkılar yalnız kaldı.
Yeni başladığımız üç perdelik oyun
Gün bitmeden yarıda kaldı.

Paylaşımdır dostluğun armonisi
Renkleri paletimde kaldı
Bütünlemesi yok bu işin
Sevgimiz sınıfta kaldı.

GÜLE GÜLE
İkiz dağların ardından güneş
Son kez el sallar size
Gözlerimizi kapatırsınız; Karanlık
Açarsınız yine karanlık
Ağlarsınız...
Bir başka güzel görürsünüz
Islak kirpiklerin ardından
Bir başka güzel görünürsünüz
Hani ağlamakla gülmek arasında
İnce bir duygu vardır ya
Onların birindesiniz akşam,
Yollar karanlık
Geceler uzun.

SON SÖZ
Ben seni hep saklı tuttum
Hatırlamayı öğrenmeden
Unutmayı öğrettiler sana
Bir gün yüzleşirsen gerçeklerimle
Buruk bir selam söyle
Yürekten ve acı olsun
Şimdi ben de yokum artık
Kim bilir bekli sen de olmayacaksın
Kitap arasında kuru bir papatya
Ceket cebinde beyaz bir mendil
Kalbimde bir diken olacaksın belki
Ne olur bana bakma öyle
Son bir sözün varsa sen de söyle
O da acı olursa olsun ve yürekten
Söyle de ne olursa olsun
İnce nakışlarıyla beraber
Tüm güzellikler senin olsun.

Cevat Kaya
Kayıt Tarihi : 6.10.2002 17:27:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Feride Kurt
    Feride Kurt

    Sen yoksun....
    Karanlık bir çığ gibi düşüyor yüreğime.
    Sert bir acı var bedenimde
    Yüreğime sensizlik batıyor
    Nefesimi tutuyorum bazen
    Boğuluyorum

    şiiriniz cok güzel duygu yüklü olmuş başarılarınızın devamını dilerim

    Cevap Yaz
  • Eylul Tekdal
    Eylul Tekdal

    şirleriniz çok güzel ama hazan kokuyor, sanırım yıllardır yazmıyorsunuz, sizi tanımak isterim,mümkünse tanışalım

    Cevap Yaz
  • Cevat Kaya
    Cevat Kaya

    başlık kitabın ismi....,
    eleştirilerinizi bekliyorum

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Cevat Kaya