.
.
.
“ Ne senden öncesi, ne senden sonrası “
Der ya dilinin ucuna uygun düşen şarkı işte böyledir senin de yaşam denen serüvendeki yolculuğun ve zaman geçtikçe bu ömürde tutuklu kalır, hayatından çalar, çırpar, harcar aynadaki yüzüne zehirli bir sarmaşık gibi dolanır durursun…
Peki ne senden öncesi ne de senden sonrası yoksa?
Ki; yok….. Zaman sen de sustur hep sözlerini….
İşte böylesine çöreklenir kalır sırça bir suskunluk üzerine, alaca karanlık çöktüğündeyse tekmilsiz kabarır içindeki sırça gizil, kendine bile lal olur dilin, tebessümlerin burulur baktıkça aynadaki yüzüne..
Depreşip tımbırdadıkça pişmanlıkların içinde eksilir, eksilirsin kendinden kendine..Sesi kös gelir gün geçtikçe artan vedaların, sığınırsın şiirlerin içinde bir yerlere..Akan yıldızlar gibisin, savrulursun içinden içine, salınır göz pencerenden sınırlarını çok önceden çizdiğin anlar…Öğrenmişsindir gecelerin milyon tane gözleri ve eller konuşmaz diyenlere inat inleyen elleri de olduğunu..Bir bakış daha savurduğunda aynadan yana gözlerine duyurmadan yüzün suskun ağlar… Bilemez, karar veremezsin katılsan mı, hıçkırsan mı sonra!
İşte o vakit bildiğin tek şey, doğudan esen cehennem sıcağı kıvamında olduğudur karşındaki sarışın kadının gözlerinde yaşam…
Ne kadar çırpınsan da gencelmiyor bir türlü süresi dolup, sorularının cevap bulamadığı, altmış dakikalarının makaslandığı, sabah olmasın dediğin gecelerin süresi dolmuş kocamış yüzü. Bak yine yakınında vakitsiz gelip geçen yaşdönümlerinden biri..Aslı “ zamanın ihaneti “ dediğin lenduha bir yitimlik…Her seferinde elinde kalakalıyor derin bir sessizlik, senin dilinde fısıldayan…
Ve artık sen,
“ Gecenin Gözlerinden Birisin Hicazkâr An Soluyan “
Daha fazla senden gerek
Sana yaban olan
O en bilindik kokunla
Sokulup tadının yanına
Önce bana artan
Öncelikli son talan
Bu gece her kalan
hep bestelenmemiş senli lâhza
Bana biraz bakışımı çizen
gözümde sönen
…. aslı sen en çok ihtiyaç
Hep seni gittim sınırı önceden çizili an boyunca
Ki bir seni bittim gecenin inleyen ellerinde
Beni yittim sır perdesinin tekinsiz ağırlığında
Kırık kanatlarda sancı yarım kalan umut olunca
Aşk,
Bir kere daha sana yol, hadi buyur
Ah aşk,
Beni bir dur,
Bir dur, durdur
Bu durgunluk bana hep çıkmaz sokak
Nedensiz bir sana geçtim sırça suskunluğumda
Sesim kös taksim ne denli sesini solur
Bu nefessiz yolda yaş kaçıncı durak bir sor
Bu gözümdeki yaş kaçıncı varış, kaçıncı kaçış
Yürek özünde yakarış yüzüme hep yalancı sarmaşık
Bu kaçıncı seni sana kanış,
Bana bu kaçıncı dil ucu aldanış
Biraz anla bak bu da bize bir son
Artıktır aşk hep sana
Artık aşk
beni bana bir vur
beni bir vur aşk
bir sırdır sana aşk
Biraz senli az benli
Bendeki hep sana alışkanlığınla
Seni bana beni sana sor nihaî son
ki; adı Billur olacaktı sararmış resimlerdeki sarı saçları örgülü küçük çilli kızın, belki o zaman sarışın kadının sözleri hiç susmayacak, şiirlere saklanmayacaktı
http://www.kadrikarahan.net/guzel.htm
Asya Gülgün ÖzkanKayıt Tarihi : 21.6.2006 13:18:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Asya Gülgün Özkan](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/06/21/aynadaki-sarisin-kadin-a-mektup.jpg)
TÜM YORUMLAR (2)