Şekilsiz,
Eciş bücüş bir kent kaldı şimdi sığınacağım.
Nasıl yağıyor yağmur,
Nasıl akıyor üstünden şehrin kiri
Arınmışlık kokusu yayılıyor genzime.
Susma;
Sen sustuğundan beri Yalnızlık kokuyor üstüm başım…
Gökyüzünün maviden griye çalan renklerine inat
Boyadığım rengarenk hayallerim yüz vermiyor zihnime…
Tutuluyorum penceremden odama sızan ay gibi.
Ve… Bitti…
Şahdamarıma bastığın bir jiletin izi kaldı ardından…
Kanımı al ve sür artık iki kaşının arasında duran
Ruhunu teslim etmiş aşkıma.
Sana;
Boyumdan büyük sevdalar biriktirmişim
Zihnimin tavan arasındaki
Sedef kakmalı sandıkta.
Açıp baktım
Ve... Bitti...
Hüzünleri çıkarıp üstümden,
Adam gibi acıları yaşama vakti geldi.
Ve... Bitti...
(I)
Ayrılık terennümlü mısralar yoğururken sana dilim,
Gönlümün görmez tarafından yaşlar akıtırım
Kararsız gecelerime.
(I)
Denizin kokusundan uzak günlerde
Neydik ne olacağız yakınmalarının peşinde
Bir garip avuntu da bırakmıyor martı taklidi yapan kargalar.
Sen bilme;
Bu şehrin bu gün sana yağdığını
Bilme…
Nice zamandır
(I)
Hangi iklimlerin kokusunu taşıyor dersin ruhum?
Bilinmezliklerin
Kendi içinde barındırdığı cevapları gibi,
Hiç bıkmadan soruyorlar,
Yalnız olmak kolaydı,
Toprağı özlemek
Ve methiyeler düzmek tüm beşere.
Yaslayıp sırtı bilinen inançlara,
Tanıtım yazınızı çok anlamlı buldum,
Ayrıca Bugün yayınlanan
Şiirin Bel Kırımı / Mesnetsiz
...
, bugün şiirin yayınlanmasa bu tanışma isteği doğmayacaktı,.
Şiirler ve tanıtım yazıları bazen tanışma isteği uyandırabiliuor insanda, bende bunu hissettim,
Hernüz diğer ş ...