Laciverte
Kirli-beyaz karışıyor
Uludağın bi yerinde...
Yavaşça sararıyor gecenin kirpikleri...
Çapaklı bi Mayıs akşamında
Gümüş bir gözbebeği...
Birşeyin habercisi
Kara gözlüm bu ayrılık yetişir,
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Devamını Oku
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
seni dinlemediğim günü günden saymıyorum.
ne şiirler yazdım, sesindeyken elim...
seni seviyorum İREM... sanatın her dalı sende...
*Işık ve sevgiyle*
işte şiir dedirtmiyor...ama yinede okunmaya değer...
''O ki insandan şarkı yaptı ve şarkıdan da insan.''.
Sevgli İlhan İrem beye ve güzel şiirine ve güzel şarkılarına ..insani düşüncelerine ve insan olmasına
Sevgilerimle
Behruz Dijurian
'Okuduğum her şiirin de,dinlediğim her şarkısında derin mana vardı,eskidende anlıyordum onları ,şimdi de..'.
Günün Şiiri*Doğuştan Popüler
Günün Şiiri * Hahaha! Doğuştan Popüler
gün ağıyor ufuklardan şehirlere gün doğuyor
tepelerde ışıklar karanlığı boğuyor
dikkat
şiir başlıyor
şiir ki kimi haşlar kimi taşlar bilinmez
hangisi hangi yarayı gıdıklar
hangi vadide coşar
şair ise damağında gecenin tadı
günün şiirini doğurmanın huzuruyla
ufkuma kuruluyor.
gün doğar günün şiiri doğar nur topu gibi
karanlığı şair boğar
heey okuyucu! ..
sen n'aparsın, ne âlemde, hangi şiirdesin
okudun mu günün şiirini
aydın mı, ayıldın aydınlandın mı
anlamadın mı? ..
-Peki.. içinizde ülker
çikolatalı gofret sevmeyen var mı? ..
-.................................................
-Yok mu? ..
Salim Kanat
sen güleceksin herkesin yerine..
fazla beğenilecek bir şiir değil...
gayet güzel imgeler
Şiirin dudaklarından öpmüş;
'Ya kanayan bir dudak öpeceksin
ya öptüğün dudağı kanatacaksın..'
Şiirin dudaklarını kanatmış....sın.
Şiirin dudakları yok ki...!
İlhan İrem evet.Ama şiir çok dağınık geldi.
'Boşver Boşver Arkadaş'şarkısıyla tanıdığım İrem'de hep bir derinlik vardı. Ve en çok akılda 'Sazlıklardan Havalanan' kaldı.
Işıksa günün şiiridir, şairine projeksiyon tutturan..Sevgiyse,şiiir sevmeyenin burada işi ne....
Sazlıklardan Havalanan
Sazlıklardan havalanan bir ördek gibi sesin
Ürkek şaşkın kararsız duyuyorum
Ve sen bir gökkusağı kadar güzelsin
Rengarenk ve az sonra gidecek görüyorum
Ve ben yağmurlar altında bir yolcu
Islak yorgun tutkulu yürüyorum
Sensiz ben yolumu bulamam
Haykırmak istiyorum
Konuşamıyorum konuşamıyorum konuşamıyorum
Konuşursam gözyaşlarım beni boğacak
Biliyorum, duyuyorum, görüyorum, konuşamıyorum
Bu ayrılık akşamında sen sustuğuma bakma
Konuşmaya gücüm yok beni anla
Söyleyemediklerimi bak gözlerimden anla
Herzaman yanımda kal hiç bırakma
Sensiz ben yolumu bulamam
Haykırmak istiyorum
Konuşamıyorum konuşamıyorum konuşamıyorum
Konuşursam gözyaşlarım beni boğacak
Biliyorum, duyuyorum, görüyorum, konuşamıyorum
İlhan İrem
1970’lerde popüler müzik dünyasına “Yazık Oldu Yarınlara”, “Haydi Sil Gözlerini” gibi
unutulmayan şarkılarla adım atan İlhan İREM, zamanla kendi dünyasına kapanarak
yalnız ama üretken yıllar geçirdi.
Adı hep 70’lerdeki şarkılarla anılsa da, 90’lı yıllar boyunca senfonik rock’a kadar uzanan denemelerle, popülerlikten uzak bir yaşamı seçti.
İREM’le yalnızlık ve sevgi üzerine konuşurken, 70’lerin genç pop yıldızından bugünlere gelişinin öyküsünü de çıkarmış olduk.
Yalnızlık...
Yalnızlık, İlhan İREM için giderek bir yaşam biçimine dönüşmüş.
Asos’tan Foça’ya kadar tüm sahil şeridinde plansız programsız seyahatler yapıyor.
Foça’da yüzüyor, dalıyor.İzmir’e, Efes’e, Meryem ana’ya gidip huzur buluyor.
Kıbrıs’ta durmadan yazıyor, besteliyor.İstanbul’a stüdyo çalışmaları için geliyor.
İlhan İREM yalnızlığı seviyor:
-“Yalnızlık bizim seçimimiz.Hansu’yla gece yarıları buluşup söyleşeceğimiz üçbeş dostumuzdan başka kimselerin olmadığı sakin ve huzurlu bir cennet kurduk.Ötesinde aydınlık yankılarla dolu, gerçek ötesi bir hayat!
Evimizin bahçesinde veya kumsalda sırtüstü uzanıp, yıldızları seyrediyoruz saatlerce.
Hala Sigur Ros, Pink Floyd, Jethro Tull, Led Zeppelin dinliyorum.”
Albümüm, bekleyenlere...
İREM anlatırken “Gamsız ağustosböceği masallarındaki gibi yaşadığımı düşünmeyin” diye dikkat çekiyor.
Dışarıdaki kavgalardan hiç kopmamış, yaşananlardan habersiz değil:
-“Yalnızlığımın asıl nedeni dışarısı.Kaçış ya da küskünlük değil bu.İki kişilik bir yalnızlık yaşıyoruz.
Kendi cumhuriyetimizin sınırlarında mutluyuz.Ama öylesine çok mektup geliyor ki, hiç yalnız değiliz.
Hatta ne kadar kalabalığız.Hiç tanıtımsız da olsa, her yıl yeni bir albüm yayımlamamın sebebi, sayıları azımsanamayacak o insanların bekleyişleri.”
Işık ve sevgiyle...
İlhan İREM’in izleyicileri “ışık ve sevgi” düşüncesinin etrafında, 1985 yılında “İrem Bağı”nı kurdu.
Düşüncelerin, düşlerin paylaşıldığı bir haberleşme zinciri olan İrem Bağı’nda İREM şarkıları dinlendi, İREM’in ifadesiyle “çıkış koridorları” oldu:
-“Kendi yüreklerinden başlayarak yakın çevrelerinden öteye, dalga dalga, aydınlık, güzellikler yansıtıyorlar.
Pek çoğu, şarkılarımın sadece şarkı olmadığının ayırdında.Müziğimle, bence başka türlü yaşanması gereken sevgiye ve hayata dair düşüncelerimi, dünya görüşümü yansıtıyorum.
Sınırsız bir özgürlükle, içimden geldiği gibi üretiyorum.”
Sahneyi çok özledim...
Dinleyicilerin mesajlarından, İlhan İREM’in ortalarda görünmemesinden bir yakınmaları olmasa da, konser beklentisi içinde oldukları belli.
Dinleyiciyle kucaklaşmak, İlhan İREM’in de içini yakan bir özlem:
-“Sahneyi nasıl özledim bilemezsiniz.O başka bir büyü.Kalabalık bir trans hali.Bu, canımı acıtan bir konu.
On iki yıldır yarım yaşıyor gibiyim! Ancak, bunca ayrılıktan sonra, güncel hayatı aşan anlatımlar, çok özel bir görsellik eşliğinde sunulmalı.Bunun da maliyeti bir hayli yüksek.
Gelen teklifler, benim düşlediğim konserlerle örtüşmüyor.
Bir gün, bütün bu engelleri aşıp sahneye adım attığımda, duygularıma hakim olabilir miyim bilmiyorum.
Bu kadar uzak duruşa, yıpranmaya, hassas düşüncelere gerek var mı? Değer mi?
Değmez gibi görünüyor, ama bu berbat müzik ortamından tamamen soyutlanmış bir şekilde, kendimce mükemmel bir şeyler sunmaya uğraşıyorum.”
İlhan İREM, “ışık ve sevgi”siz bir cümle neredeyse konuşmuyor.Şarkı sözleri hep ışık ve sevgiye yol alıyor.
İnsanlar bu sözcükleri unuttular da İREM anımsatmak mı istiyor:
-“İnsanlar her şeyi unuttu.Hele Türkiye’de yaşıyorsan...Şuursuzca ötanaziyi seçmiş, çıldırmış bir toplumun içindesindir.
Bedevi çöllerine doğru sürüklenişte, evrensel güzelliklerin, sanatın, sanat eserlerinin hiçbir anlamı kalmadı!”
Oynamıyorum !...
-“Bir avuç sanatçı ve onların izleyicileriyle, sivil toplum örgütleri çabalayıp duruyor.
Sessiz kaldığım on iki yıldır, sanıldığı gibi gözlerimi karanlıklara kapatmadım.
Bir sessiz direnişti sergilediğim.Hem de ne kayıplar pahasına.
Arkama üç tane arabesk keman koyup gemimi yürütebilirdim.
Ya da reklamcı dostlarımla muhabbeti koyulaştırıp ürün pazarlamasına el atabilirdim.
Yapımcı-sunucu olmak için, bana uygun bir program formatı ayarlamam bir haftamı alırdı.
Piyasaya sürekli ticari müzikler salgılayan iki tröstten birine, otuzuncu yıl fantezisi olarak yaldızlayıp kendimi sunabilirdim.
En verimli çağında sen tut ‘Oynamıyorum’ de.
Basit bir küskünlükle açıklanabilir mi bu?
Pek çok dergi ve gazeteye yazılar gönderiyorum.Demokratik örgütlerin, çevre kuruluşlarının çağrılarına destek veriyorum elimden geldiğince.
Birileri ‘Bütün şüphelerden arınarak el ele ve kardeşce yaşamayı öğrenmelisin’ diyor.
Ama, ormanları talan ediyorlar, inandığım bütün değerleri tırpanlıyorlar bir bir.
Laik cumhuriyet rejimini değiştirmek isteyenlerle sonsuza kadar uzlaşamam.
Aziz Nesin’in hikayesinde, geceleyin uçan sandalyelere binen lunapark bekçileri gibi,
döndükçe, yükseklikten midesi bulanıp başı dönenlerin, aşağıdakilerin üzerine kustuğu ve hemen herkesin bu kirliliği alkışladığı, en azından, değiştirmek için hiçbir şey yapmadığı bir garabet içinde yaşıyoruz.”
Huzuru buruk yaşadım...
-“On yılı aşkın bir zamandır sessizliğim içinde bulunmasaydım, didişmekten ve beynimi dışarı vermekten, belki de bu kadar çok albüm üretemezdim.
Ama bu süreçte, kendimi tümden soyutladığım üretim anları dışında,
huzuru hep biraz buruk yaşadım.
Yaşanan karanlığa hiçbir katkın olmasa da, ne kadar uzakta olursan ol,
dışarıdaki kaos ve mutsuzluk peşini bırakmıyor.
Dünya artık öyle geri dönüşsüz bir felakete doğru sürükleniyor ki, düşünceleri dumura uğramamış, geleceği görebilen, kaygılanan herkesin yazıp söylemekten daha fazlasını yapmaları gerekiyor.
Sırça saraylardan çıkacağız.”
Üç yeni eser...
Otuz yıla ulaşan müzik yaşamının her dönemecini “en iyiler-best of” projesiyle kalıcı hale getiren İREM, son olarak “Bir Meleğe Aşık Oldum/The Best Of İlhan İREM/4”ü çıkardı.
Sözlerini Hansu İREM’in yazdığı ‘Siyah Eldiven’, Özdemir ASAF’ın şiirinden bestelediği ‘Her Neyse’, ve ‘Noktürn’, albümdeki üç yeni eseri oluşturuyor.
İlhan İREM, 1973’teki “Birleşsin Bütün Eller/Bazen Neşe Bazen Keder”den üç yeni şarkısına kadar gelen müzikal yolculuğunun öyküsünü şöyle aktarıyor:
-“Uzun zamandır otantik çalgıları da yoğunlukla kullanıyorum.
Konsept yapıları ve sözel anlatımları nedeniyle, son dönem albümlerim ‘Senfonik Rock’, ‘Progressive Rock’ olarak değerlendiriliyor.
Bütün teknik tarifleri hiçleyerek, ‘İlhan İREM müziği’ yaptığımı düşünüyorum.
‘İlhan-ı Aşk’ta kıpırdanıp, ‘Koridor’la başlayan, ’Seni Seviyorum’la devam ederek bu son albümdeki ‘Siyah Eldiven’le şimdilik noktalanan çok nahif bir anlatım oluştu.”
70’lere ucundan dönüş...
-“ ‘Seni Seviyorum’da, şiirsel ve müzikal anlamda, çok ince detaylardan oluşan, daha sanatsal bir örgünün peşine düştüm.
‘Siyah Eldiven’, bu müzikal yaklaşımın aşırı dozda bir sağlamasıydı.
‘Her Neyse’, 70’li yıllara ucundan bir dönüş.
‘Noktürn’, kısa bir gece duygusu.
Aslında ilk single olan ‘Birleşsin Bütün Eller’den, son albüm ‘Bir Meleğe Aşık Oldum’a kadar, hepsi bir öncekini bütünleyip tamamlayarak, bir öykü oluşturuyor.
Şimdilerde hazırladığım, yeni şarkılardan oluşan albüm ise, gezindiğim bütün türleri barındırmasının yanı sıra, oldukça şaşırtıcı yeni anlatımlar içerecek.”
Bu şiir ile ilgili 22 tane yorum bulunmakta