Bir sen öksüz yetimsin, direniş çağımızda
İçine ateş düşmüş, yanıyorsun Türkistan
Ağlayan bebeklerin sesi kulağımızda
Bizi senden bihaber sanıyorsun Türkistan
Vicdanı olan herkes, sen kendinden bilir
Bizim köyde bir çobana
Kırk baş versen kırkı gelir
İnsanı salsan yabana
Tümü gider farkı gelir
Koyun şöyle dursun hele
Sabredince hayırsızın hayrına
Çıktı Yusuf, kuyu kinle dolmadan
Bense yenik düştüm beşer seyrine
Sanki ömür geçmez âşık olmadan
Yâkup gibi olmadı yaş dökenim
Ne soguktan donan ellerimizdi arkada kalan,
Ne kopup giden damlalar,
Çinlamalar duyulur toz kalkanda...
Söz gelimi,
Üsümekse içimi yakan,
Bir tek soguyan çayima agladim,
Tevhîd çiçektir güldür
Bataklıkta açmaktır
Geceyi örten tüldür
Karanlıkta uçmaktır
Bir ummandır derince
Sevdâdan bîhaber gezdim dört diyar
Bülbüle kinliyim, güllere kızgın
Bakmayıp hâlime zannettim ki yar
Sen benim yazgımsın, ben senin yazgın
Kandım kör gözlere, sahte kaşlara
Zindandır zannettik senin hasmını
En kadîm dost imiş, bilmedik üstad
Unutmak kolay mı güzel ismini
Hatırdan zikrini silmedik üstad
Evirdik çevirdik beşer yasını
Bir yanımı sarmış, yedi verenler
Bir yanım bin yıllık kıtlığa tâbi
Bir yanım asırlar görmüş, erenler
Bir yanım yaşına girmemiş sâbi
Yar yüreğimizin karanlığına
Gönül sarayım yıkıldı
Bedestendi viran oldu
Taşı ömrüme döküldü
Bin asırdı bir an oldu
Kaçtı tahtta bulunanlar
Vur dediğim kadar vursaydın gönül
Şimdi ne dert vardı ne derde salan
Dur dediğim yerde dursaydın gönül
Gurbete bu kadar dönmezdi sılan
Çâre mi bu hicret, çâre mi gitmek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!