Sen zehir yeşili bir resimsin
Kararmış çam ormanlarından
Eski izniklere sıçramış acı
Ellerinde pürüzsüz beykoz izleri
Sen serin bir çizgisin
Kara
Karanlık
Çözülüyor tel tel
İpek bir şalın dalgalarında
Parlayıp sönen yıldızlar
Yansıyor laciverde
Teninde doğum fırtınaları
Gölgesi durgun suda uyuyor ulu çınar
Uzak umutlar süzülüyor usundan
Prizmasından tarih geçiyor
Gün güle değiyor hüznünün gergefinde
Öyle uzak ki susuşun
Isıtmıyor saydam sokakların cumbalarından sarkan
Acılı sonbaharı
Hangi boşluğu dolduruyor çığlık çığlığa
Bir karabasan uçurumunda yüzünün duru giziyle çizilen hüzün
Usulca okşuyor sesi sabahı
Güne ulanan bebek uykusu
İğdiş sevinçlere hazırlanıyor
Usulca geriniyor düş günlerine
Eşkiya doğası çiziyor sınırları
Tam güle uyanıyordum
Kent büyüdü
Sen sabahı soluyordun dünya güzeli
Taş kapılardan geçtik serin avlulardan
Yaprak örttü gülüşünü ay dürüldü
Orda duruyor orda
Uzatsam ellerimi
Sarınmış sarılara
Bal peteği saydamı
Orda bir erimlik yer
Her şeyin bir rengi vardır bilirsiniz
Özgürlüğün rengini bilir misiniz ya umudun
Korkuya boyanmasın yüzünüz
Bulaşmasın yılgınlığın karası üstünüze
Sevincin rengini hatırlayın bir
Kalabalık kıpırtılar içinde
Gizli saklı karanlıklar içinde
Koparılmış bir gül yaprağı gibi
Yüreciği titremeler içinde
Sonsuzluğun sınırında duruyor
Günün soluğu balkon
Engin mavi çiçekler
Sararmış göğün yüzü
Kırlangıçlar tavafta
Son bulutlar da aktı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!