Affınıza sığınarak Nazım ustam;
Hani aklım erdiğince
Düşündüm ki ben kendimce,
Akil adam bilir tanırlar sizleri
Bu yaşlı ve yorgun coğrafya da.
Gün gelip;
Kapıya dayandığında gerçeği hayatın
Her ne söylenirse söylensin
Ne kadar anlaşılır kılar ki insanı
Kendi özüne yabancı kalmak.
Zeytinim! ...
Yok bu böyle olmayacak
Söylenecek bir şey kalmadı
İkimizinde limitleri tükendi.
Biliyor musun;
Artık mızrak çuvala sığmıyor
Her şey bu kadar apaçık ortadayken
Kanayan bir yaraya dokunulduğunda
Sadece pardon demek yetmez,
Aksine özür dileyerek gereğini yerine getirmek
Daha bir erdemli kılmaz mı insanı.
Gümüş rengi bir geceden
Yıldızlar kayar hızla,
Kızıl şafaklarına hüznün.
Hercai bir Ay ın
En keskin yüzüne asılı,
Bu günden bakınca geleceğe;
İçimde tuhaf bir his,
Ağır metabolik sendromların baskısı altında
Delilik hallerine aşinayım.
Bu kötü gidişatına dair Mavi gezegenin
Sen oğul! ....
Ne güzelsin öyle
Canımdan bir parça ilk eserim
Gülüp durursun,
Öğrenmeden daha acı çekmeyi
Sana öğretmeli sevmeyi sevilmeyi.
Gün dokunurken
Usulca omuz verip
En kırılgan yerinden
Umuda şimdi.
Batmakta olan
Bir bülbül;
Şakıyorsa eğer çığlık çığlığa,
Sessizliğinde geceyi yırtarcasına
Ta! ... en orta yerinden.
Bilesin ki;
Önceki gün içinde;
Benim yaşadığım kentte
Üç liseli genç,
Bir hiç yüzünden
Yok olup gittiler.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!