(sözü vardı unutmadığım
yaşanacak
“güneşli güzel günler” adına
tarihi yeniden yapanların)
ne yakacak var nede para
sesler yükseliyor
çelişkiler sapağında
yukarılarda tef çalıyor
piyasalar durgun
aşağıda ekonomi kan ağlıyor
kimin umurunda
kurbanda asılmışız
say-(d) damca
haraç mezat denmeden
söz ola
satılırız yalanı yaldızlı
özele özel tarifeyle
bir koyundan
kırk deri yüzer maliye
haciz gelir kapımıza
onlarca yıl sürer mi?
enflasyon bir ülkede
ne yöneten memnun
nede yönetilen
değişir
zamanlı zamansız yöneten
sürekli kriz denir bunun adına
aratır gideni gelen
konuşur
tepede papağanın puştu
yıkılır
işçinin kışta bile gecekondusu
işsizlik katar olmuş
aşsızlık uzun yol arkadaşı
ne çok vardır çözülmeyen sorunu
emekçi kendi vatanında “işgalci “
buralar devlet arazisi
dağıtılır vurguncuya haine
“yağma hasanın böreği”
sürdükçe devri saltanatı
bu alt üst oluşta
söner küçülen yaşamları
düşündükçe evsiz kalanları
birilerinin acısı birini bu kadar sarar mı?
tut beni göğsüne bas
duymak istiyorum sıcaklığını
üşüyorum anne
ıslık çalıyor
yırtılası uykulu gece
bakıyorum suskular büyürken
içerden dışarı dışardan içeri
rüzgâr kardelen türküsünde
bu ne kalabalık bu ne kargaşa
geceyi örten
perdeler yok pencerede
çokluğa inat
odam ne kadar sessiz
yıldızlar aydınlatmıyor
güneş çekilmiş ısıtmıyor anne
geleceği yakanlar yatmış açlığa
söylüyor ezgisini gözbebeklerinde
direnişteyim grev çadırında
yanıyorum üşürken bile
bayram gelmiş sarmaş dolaş
f tipi cezaevinin hücrelerinde
kış yangınımı bu
kağıttan kaleler yaptık düşlerimizde
neden dallar böyle çıplak
yoksun deniz kül renginde
gelemedik yine bir araya
sevgi sağanağı kolların nerede
kan sızıyor
yıkılası duvarlar duymuyor anne
tepemizde hep güdük bir ucube
mavisi puslu bulut bozkırın
başkentin eteğinde
sanki anadolu da yitik bölge
bağrımda karataş kocaman
utancın kaldıysa utan
kar yağar inceden
zorlanır kırmızı düldül
buz tutan yolda
saki de yokuşu tırmanırken
gün yorgun yollar yorgun
çöker koltuğa
gözleri kapalı tek düze beden
yakası kalkık ceket gibi
içerimi deler geçer zaman
köpek havlamalarıdır duyulan
sesin çekildiği tüm gecelerde
andır konuşan yola yaya koşulan
gider gelirim renk cümbüşü çiçeklerle
her gün doğa şekillenir ellerimde
ellerim ki sevdiğim
yaşam çizgileri belirgin
kanamalı bir yaradır gül diken içinde
gecelerin nöbetindeyim
güneş kovalar gözlerim
bu fırtınada
zamansız düşer kozalaklar
büyür yosun kokulu özlemim
insan ormanında bir başınalar
eski bir tarihten dile gelir isyan
eşlik eder yetim kalan şarkılar
hasretim yitik zamana çoğalan
tırnak ucu uzamayı bekler
her mevsim kaktüs direncinde
maki ağacım sabrı demler
doğur beni sürgünüm gözlerine
batar
göz ucu bakışında kırık kirpiğim
körfezde
doğuma sancılı bekleyişim
yan yatmış kayıklar misali
dalgın suya kapılır hayalim
tetik düşüren elin elimde
merminin tene değişinde
taç yapıp yıldız yağmurlarından
bendeki sıcaklığınla bekle
ateşe yürüyen
büyük sevdam
yolcuyum
sonsuzluk ve mavide
iç kanamada
kan gülüm
özlem yoğun
acı derince
büyümeli
büyütmelisin
bu kar yangınında
varsın desin birileri
değmez ölümüne
direnip savunmalısın
yaşam adına sen yinede
bir kitabın önsözü
söylenmedi sonsözü
geleceksin
bahar kokulu zamanlar için
geleceğimsin
ben sensem sende bensin
kırılgan narin çiçeğim
bitmedi…
Vedat Koparan 02.01.2007
Vedat KoparanKayıt Tarihi : 7.1.2007 16:11:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
yaşananın-yaşatılanın tanıklığında içerimizi acıtanlarda...

kutlarım
sevgimle
TÜM YORUMLAR (1)