Aslında yalnızlık senfonilerinin basit notalarıyız da ,sözde seranat yapıyoruz,düşlerimizin kırmızı çizgilerine..Sözde mavi gülüyormuşuz,denizler şatafatımızdan bıkmışlar. Sanki kumdan kalelerin tapusunu bize bağışlamış rüzgâr.Kasırgalara mütercimlik ediyoruz.Çünkü acının dibinin soyağacında ,kurumuş yaprakların ecdadıyız. Kime kada tutuyoruz ,aklımız kaç milyon?! Duvarların buz beyazında ,zifiri hürmetin sancılarıyız. Ay kırıklarının kürsü yeminlerinde ,savcıyız, kırılmıyor nedense kalemimiz.Çünkü esnek cisimlerin şühedasıyız.Aslında paramparçayız da,lügatımız bütünleşmiş mesamızda. Mesaj veriyoruz bebelere,emziklerini ağızlarından alıp ,süt damlatıyoruz dudaklarına.Nasıl da mutlu oldular ,lâkin hiç gülmüyorlar, kıyamet saflarında şiircilik ediyorlar.Sonra ben ağlıyorum,tavanlar tanık.Yıldızlı gece lambasına bir kırlangıç konuyor.Sığınıyorum kanatlarına,yine O' na sığınıp kasırgaları sakinleştirip ,kirpiklerinde uykuya dalıyorum.Arkası yarınlara martaval hazırlıyorum..
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman