AVRUPA ŞİİRLERİ

AVRUPA ŞİİRLERİ

Hüseyin Kılbaş

SAKAT UYGULAMALAR YA DA ÖZÜRLÜ İNSANLAR.

Bu hafta dünya engelliler günüydü. Resmi verilere göre Türkiye nüfusunun azımsanmayacak bir kısmı engellilerden oluşuyor. 8,5 milyon civarında engellisi olan bir toplumun gündeminde hiç yer almayan, maalesef gündem dışı kalmış bir konu bu.

Herkes bedenen de fikren de tamamen sağlam olmayı ister. Evladının doğumunu bekleyen ana-babalara sorulduğunda “ Çocuğunuzun kız mı, yoksa erkek mi olmasını istersiniz? ” sorusuna verilen ortak cevap hep şu olmuştur: “Eli, ayağı, tüm azaları sağlam olsun da kız erkek farketmez, hayırlı bir evlat olsun” İnşallah cümlemizin evlatları hayırlı olur.

Yüce Yaradan pek çoğumuza düşünebilmek, yürüyebilmek, işitebilmek, görebilmek, dokunabilmek, tutabilmek, konuşabilmek vs gibi nimetleri doğarken eksiksiz vermiş. Bu nimetlerin bazılarını kimimizden doğarken, bazılarını ise ilerleyen yaşlarda değişik sebepler ve şekillerde almış. Mutlaka her felaket ve musibette bilemediğimiz, anlayamadığımız gizli bir takdir vardır. Yaradan, belki kullarına baki bir makam kazandırmak için de böyle irade etmiş olabilir. Çünkü her şey Halık’ ındır. Her şey O’ nun bilgisi dairesinde gerçekleşiyor. Herkes engelli adayı ve engelli ailesi adayıdır. Yarım saat sonra başımıza nelerin gelebileceğini Allah’tan başka kim bilebilir. Bunun idrak edip, engellilik konusuna böyle bakmak gerekir.
..

Devamını Oku
Veysi Baltacı

Çirkefe batmış cihan
Ar kalmamış bir tutam
Ahlak namus kavramı kalmamış bir tek gram
Hayasızlık kokuyor her taraf buram buram


Medeniyet diyerek soydular kadınları
..

Devamını Oku
Tahir Küçük

Silah sesleriyle açtım gözümü,
Hain bir bomba anlattı bana ölümü,
Annemi, babamı, sevdiklerimi aldı elimden.
Küçük bir çocuktum, kıyameti gördüm penceremden.

Ölüler gördüm kaldırım taşlarında,
İsraili tanıdım her bomba atılışında,
..

Devamını Oku
Turgut Can Demiral

herşeye susup göz yummak moda oldu
insan insanı çıkarsız tanımaz oldu
yüce değerler bir bir unutulur oldu
bunları savunanlar budala oldu

dünya ve yurt sorunları kimin umrunda
sen boşver insanı toplumu bencil yaşa
..

Devamını Oku
İrfan Kayagil

Bir atlı gelirken Altaylardan
Bin atlı vardı peşinde,
Her biri kükreyen bir aslan
Bin çarpan yürek içinde.

Vatan edinmekteler bu yurdu
Malazgirt şahit,
..

Devamını Oku
Aysel Çelik

Er elde, gurbet yolda
Düşmanla vatan uğrunda
Şaha, şaha yarım durumda
Bütünlenir annenin ninnileriyle

Yankılanır! Yayılır billur sesler
Dağlara çarpan coşku sarar sesler
..

Devamını Oku
Erden Aziz

Binlerce yıldan beri çalkalandın
Bazen süzülen bazen de savrulandın
Hitit, Yunan, Mısır, Roma, şövalyelerin
Elinde yalpalayan sedirden bir tekneydin

Bir zamanlar engin bir orman
Akdenizin ortasında parlayan
..

Devamını Oku
İrfan Kayagil


Durmak zamanı değil, çalışmalısın
Yedi düvel geçti seni, yarışmalısın
Sakın şaşırma, gidersen bu hızla
Avrupa nın çöplerine alışmalısın.

Ataların, sana emanet etti bu vatanı,
..

Devamını Oku
Mustafa Bağcı

Ey Kayı aşireti! Oğuzlar'dan koptun geldin Anadolu'ya,
Artık döneminiz başladı; Ertuğrul Gazi'nin oğlu Osman'la,
Ermeniler, Latinler, Bulgarlar ve Bizanslılar...
Senin gücün kudretin bunların hepsini haklar.

Oğuzlar'ın kolu olan Bozoklar'dansınız,
Onların boyu olan Günhan boyundansınız,
..

Devamını Oku
Mustafa Bağcı

Nerde o altıyüz yirmi üç yıllık çınarım,
Ya! Kayı torunu Osmanlı.
Ben onu Söğüt'te Bursa'da anarım,
Ya!Cihan imparatorluğu Osmanlı.

Avrupa ayağının önünde secde etti,
Orduların Balkanlar'ı inletti titretti,
..

Devamını Oku
Bayse Hatipoğlu

Avrupa Kültür Başkenti
Ülkemin şehri seçildi!
İsminde saklı gizemi;
Çözemez kimseler belli.

Var mı başka, Kız Kulesi
Ya, Sultan Ahmet Camii?
..

Devamını Oku
Kemal Tağa

Bir yanın da Fırat akar delice
Bir yanın da nazlı nazlı Sakarya
Bir yanın da Kürdü yaşar kardeşçe
Bir yanın da Ermenisi,Çerkezi
Bu ülke benim diyen herkesin
Bu ülke Kürdün,Türk'ün,Çerkezin

..

Devamını Oku
Aliseydi Taşdemir

Esasında dinlerin çıkış sebebine gerçekçi bir bakış açısıyla baktığımızda şu sonuca rahatlıkla varabiliriz. İslamiyet gibi diğer dinler de,de zülume ve zalimlerin baskılarına karşı insanlar bir direniş öğesi olarak kendi önderlerini peygamber unvanı ile önder kişilikler olarak ortaya çıkarmışlardır. Ancak dinlerin zamanla egemen sınıfın resmi dini haline gelmesiyle birlikte halk üzerindeki etkisi ve niteliği de değişmeye başlamıştır. Dolayısıyla, ilk çıkışlarının tam tersine politik iktidar sahipleri ve egemen sınıf tarafından bir baskı ve sömürü aleti olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Egemen sınıflar ve baskıcı sömürünün güdümündeki iktidar sahipleri zaman, zaman “Şeriat geliyor” teranelerini ve korkusunu yayarak İslam’a karşı Alevileri, “din elde gidiyor” yaygarasıyla Alevilere karşı da Müslümanları hep kışkırtmış ve katliamlara sebep olmuşlardır. Hatta “Ülke bölünüyor” safsatasıyla, din ve mezhepleri kullanarak Kürtleri,Türkleri ve diğer milliyet ve azınlıkları bile birbirlerine karşı kışkırtmada sakınca görmemişlerdir. Ne yazık ki bu tür kışkırtmaların yaratılmasında din ve mezhep gibi değerleri kullanarak yapılması en kolay ve en kanlı bir yöntemi kullanmıştır. Bu yöntemin başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere, Dünya’nın bir çok ülkesinde uygulandığını hep birlikte üzülerek görüp yaşıyoruz.

Ortadoğu’daki kan gölünü oluşturan emperyalist güçler hep din ve ona bağlı mezhepleri kullanıp, halkları birbirlerine karşı kışkırtarak kırdırtmaktadırlar. Kimi zaman Pakistan’da, Hindistan’da, Lübnan’da, Afganistan’da, Filistin’de, İsrail’de, hatta ABD ve Avrupa ülkelerinde bile dinlerin olumsuz etkileri katliam bahanesi olarak kullanıldığı görülmektedir. Günümüzde de şu anda canlı tanığı olduğumuz Irak’taki savaşı körükleyen din ve mezheplerin faktörünü artık görmemek imkansız ve herkes tarafından iyi bilinmektedir. Türkiye’de sıkça yaşadığımız bir olaydır. Din ve mezhep faktörünü kullanarak Sivas’ta, Maraş’ta, Gazi Mahallesi’nde Alevilerin yakılmasına, katledilmesine Devlet göz yummuştur. Ayrıca, ülkemiz halkları arasında da din ve mezhep çatışmaları hep körüklenmek istenmiştir. Ancak, duyarlı Alevi ve yurtsever insanlar,kürt, türk aydınları tarafından bu oyunların büyük kısmı boşa çıkarılmıştır.

İslam dini açısından konuya baktığımızda. “Sorun İslamiyet’in kendisinden kaynaklanmıyor gibi görünüyor.Fakat bir taraftan barış ve hoşgörü dini olduğu söylenmesine rağmen. Kedisine yönelen en ufak bir eleştiride fetvalar birbiri peşi sıra gelmektedir.Bu İslamiyet’in kimi yorumlarından kaynaklanıyor olabilir. İslamiyet’in politik iktidar sahipleri tarafından bir alet olarak kullanılmasından kaynaklanıyor olabilir.. Dolayısıyla halkları birbirine karşı kışkırtmanın da önemli bir aracı haline gelmektedir din sonuçta.
..

Devamını Oku
Sancar Kaya

Çok medeniyetlere yurt oldum.
Nakış nakış! ,desen desen! dokundum.
Aslında ben başlı başına bir okuldum;
Her gelen bir şeyler öğrendi bende.

Bazen okuyamıyanlarda vardı,
halkına zülm eden zalimler vardı,
..

Devamını Oku
Emrullah Erdinç

ozamanlar bilincsizdik cagildik deme
neyin ne oldugunu bilmiyorduk dersin
kiminin icinde avrupa atesi

ve agileden kacma birazda ihtiras ihtisam
ve ask cocukluk blu cagida denebilir
veya askin coskulu iksirli anlari
..

Devamını Oku
Zeki Aciköz

Mısır da müminler ölüme gider
Sisi köpeği de zulüme gider
Be hey allahsiz kitapsiz Avrupa
Konus senin rotan nereye gider.

Demokrasi size darbe onlara
Alkış tutun firavun çobanlara
..

Devamını Oku
Abdullah Konuksever

Bizim vatandaş Rıza oturur koltuğa
Pür dikkat bakar televizyona
'Sayın seyirciler, Gazze ateş altında! '
Rıza dayanamaz: 'katil İsrail, alçak Amerika! '
Filistindeki katliam bağrını yakar adeta
İçindeki ateşi söndürmek için alır buz gibi Cola
Haberin devamında
..

Devamını Oku
Ertuğrul Koç

Ahh! İstanbul.

Gün; soğukluğun verdiği titremelerde anlaşılıyordu.Karanlık hakimiyetini kaybediyor yerini tan yerinin ağarması izleniyordu.Bir seher vakti…Bir sabahın başlangıcı..Kelimelerin dahi üşüdüğü ve üşüyüşünde kendinden geçtiği bir vakt-i ömürdü bu sabah,Duyduklarım; İstanbul semalarının deruni inleyen sancıları,titremeleri ise bedeninin “Yeterrrr! ” deyip ruhunun aşikare duyulan hıçkırıklarıydı.
Adımlarım sıralanırken ard arda istemsizce geriye çekiliyor,içimin ürperişinde kendimden geçiyorum.Ne kaldırımlarda uzanmış,uyumaya çalışan siyah bir köpeğe aldırış ediyorum ne de deli deli esen rüzgarın engellemelerine. Bir ben varım karanlıktan kurtulan sokaklarda bir de ayakkabımın çıkardığı yankılar. Sesleri; her bir evin duvarlarına çarpıyor, üşüyen sinemin üstüne vuruyor, nefessiz kalıyordum.Çok geçmeden sesler çoğalıyor hazin kalbim kalabalıklar içinde şen görünüyordu. Ve uzayıp giden bir gün…
Uzaklarda bakakaldığım manzaraların aksine biraz daha garip hissediyorum kendimi.Bazen şevke getirmek için çılgıncasına neşeleniyor bazen yalnızlığıma gömdüğüm aklımı kurcalıyordum.Öyle bir halet-i ruhuye ki o an, güruh güruh insanları temaşasız geçiyor farkındalığını haykırırcasına hareketlerine alakasız kalıyordum. Sonrasında derin bir irkilme başlardı kulaklarımın duyduğu ölçüde.
Biri hayasızca küfrediyor diğerlerini kahkaha sarıyordu.Erkek-kadınla karışık bu sahneler benim yemyeşil perdelerime yabancıydı.Bir sinema filminin sokak tanıtımı mıydı acaba? Yoksa Avrupa meftunlarının alışık olup bekledikleri bir tiyatro muydu? Bağırmak, bağırmak….Geçiyordu ki içimden onlar karşımda bir orduydu.Sustum, kafa salladım durdum.”Daha söyleniyordum” demeye kalmadı gençlerin o iğrenç yaşam tarzları gözüme batıyordu.”Ahhh! ” çekip “Anlaşılan bu gün geçmeyecek….” Diye mırıldanıyordum.
Otobüse bindiğimde- Karadeniz tabiriyle- gocamanların yaşlarına yakışmayan hallerine tanıktım.Devran dönmüş felek çarkını tersine çevirmişti.Oturanların yaşına yakışmayan olgun davranmalarına mukabil yaşça büyük olanların deli-divanelik yıllarına koşmaya çalışmalarıydı beni hayretlerde boğan.Ne beşerde ki kemale ermenin süruru ne de gençliğin tadına doyulmayan o anları; ikisi arasında kimliklerinden uzak, muallaklarda ki alemlerindeler.Vicdanların huzursuzluğunda, cemallerin hakiki manada elde edemedikleri gülümsemelere hep pencerelerin arkasından, elim elemlerin özlemleriyle bakmaktalar.latif,Nazif ve nazenin bir bayan yerine arsız,hududsuz, sadakate buldozerler indiren namus tacının zirüzeber olmasıydı.Kalbim midemin bulanması gibi bulanıyor, kendimi o tevahhuş kalabalıkların arasında zor tutuyordum.Başımı dışarıya uzattığım vakit yaşamanın bir daha keyfine varmıştım.Arkasından beni ne bekler…. Tahmin edemiyordum.
..

Devamını Oku
İsmet Doğanoğlu

Geçen yıl iki ay Amerika da kalmıştım. Oradan baktığımda Türkiye hiç görünmüyordu. Niye görünsündiki? Bir kere ABD çok uzaktı. İkincisi, görünecek kadar büyük değildi. Küçük şeyler uzaktan bakınca nokta gibi görünür ama ben size Türkiyeden bakınca ABD görünüyor mu desem ne dersiniz? Cevabınızı duyar gibi oluyorum. Elbette görünüyor.Çünkü ABD uzaktan görünecek kadar büyüktür.

Orada herkese çalışma ve para kazanma imkanı vardır. İnsana değer verilir.Fikir özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü vardır. isteyen istediği gibi dinini yaşar.En gelişmiş teknoloji kullanılır.Çok iyi bir eğitim almak mümkündür.Kütüphaneler gece ikiye kadar açıktır.Yeterki çalışmak isteyin size bütün yollar açılır. Adamların araştırmadığı bir konu kalmamış. İkinci el araba çok ucuzdur.Ev kiraları yüksektir ama evlerin kapısı ne çeliktendir ne de demirden. Cezalar bizdeki gibi komik değil ciddidir ve suç işleyen adamın canını yakar.

Orta çağın Osmanlısı bu çağın Amerikası.

Doğudan batıya uçakla 5 saatte gidebileceğiniz bu topraklarda 270 milyon insan yaşamaktadır ve bu ülke nükleer silaha sahiptir.Yani hiç bir devlet gelip bu toprakları işgal edemez.
..

Devamını Oku
Şükrani

İlim teknik sabır gayret içinde
Yontarak taşları şekillendirdik.
Zevk ile seyredin ne hoş biçimde
Üçleri-beşleri şekillendirdik.

Sofradaki tuzu öğüttük taşta
Demiri yoğurduk korlu ataşta
..

Devamını Oku