Ben de bir insanım, inmedim gökten,
Senin gibiyim, etten ve kemikten.
Kırk günlük iken bıkınca sütten,
Kesilmişim anne memesinden.
Ayazı donarak,
Sıcağı yanarak öğrenmişim;
Ve açlığı tadarak.
Bıkmışım babamın “Sen adam olmazsın!” demesinden,
Çocuk belli olurmuş kakasından, değil de yemesinden.
Adam oldum;
Sandım,
Kandım,
Kandırandım.
Yaşadım ve yaşlandım.
-Acaba hiç mi yaşamasaydım?-
Hala adamlığadır attığım her adım;
Yakındır sanmıştım; uzakmış; anladım.
Doğdum, öldüm;
Tamamı buymuş hayatın.
Çok sevgiler sığdırdım şu küçücük kalbe,
Lakin bunu hiç anlatamadım.
Eminim, benim içinizde en dürüst olan;
Ki, söylediklerimin yarıdan bir fazlası yalan.
Şimdi “Seni çok seviyorum.” desem ne anlarsın?
Çıkışı olmayan labirentlerde kurban,
Benim;
Hem bu dediğime inanan.
Benim, içinizde içi en çok yanan,
Nefretleri bile sevgi sanan.
Hatta benim hançerle arkama dolanan,
Kalleşçe kendini arkadan vuran.
Evet, sen hiç suç işlemedin,
Sütten çıkan ak kaşıktın hep;
Bendim suyu ve sütü bulandıran.
Vurulup düşerken yerlere,
Gübreyim diyorum şimdi güllere;
Sevgililere tercüman.
Canım benim değil, kanım benim kanım değil,
Kanayan belki de evren;
Ölen emanet bir ten;
Ki, sahibi hep verendir.
Ben ve sen, bize bir adımlık yolda iki yabancıyız;
Lütfen, birer adım daha atmalıyız.
Dostlarsa arkamızdan ağlayan,
Senin gözlerinden de birer damla yaş damladı;
Ne maldan ne candan olmak korkutmuyor beni
Sensiz olmaktan başka;
Onların benim olmadıklarını anlayan anladı.
Çağdaş Öztürk
Kayıt Tarihi : 31.5.2018 13:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!