Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak- Me ...

Sedat Demirkaya
212

ŞİİR


22

TAKİPÇİ

Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak- Mehmet Akif...Bir Şiir / Bir Yorum

Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.
İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:
Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.'
Davransana... Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?
Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?
Esbâbı elinden atarak ye'se yapıştın!
Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan
Tek bir ışık olsun buluver... Kalma yolundan.
Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın
Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?
Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar
Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez...
En korkulu câni gibi ye'sin yüzü gülmez!
Mâdâm ki alçaklığı bir, ye's ile sirkin;
Mâdâm ki ondan daha mel'un daha çirkin
Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman,
Nevmid olarak rahmet-i mev'ûd-u Hudâ'dan,
Hüsrâna rıza verme... Çalış... Azmi bırakma;
Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş...
Sesler de: 'Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş! '
Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,
Tek kol da yapışsam demiyor bir tarafından!
Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.
Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...
Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.
Feryâd ile kurtulması me'mûl ise haykır!
Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
'İş bitti... Sebâtın sonu yoktur! ' deme, yılma.
Ey millet-i merhûme, sakın ye'se kapılma.

14 Mart 1913

Mehmet Akif Ersoy

Bir Zafer Haftasında, 30 Ağustos 2008’e, Büyük Zaferin kutlanmasına saatler kalmışken hızla başa dönmenin hüznüyle sarıldım Mehmet Akif’e… Bilge Kağan’ı hatırladım sonra:

“Türk budunu bilmedin kıymetini tokuluğun,
Pençesine düşersen yaman olur yokluğun,
Tanrı verir doyarsın değerini bilmezsin,
Açlık tokluk düşünmez geleceği görmezsin.”

Bir zaferin, onca büyük emeklerin övüncünü tüketmek; 85 yıllık Cumhuriyet kuşaklarının birikiminin göz göre göre elimizden kayıp gitmesini engelleyememek hüzün verici… Tarih yine tekerrür etti. Şehit kanlarıyla, milletin sonsuz fedakarlıklarıyla ve büyük zaferlerle elde ettiğimiz kazançlar “oy verip seçtiklerimiz marifetiyle” bir bir elimizden çıkıyor. Bu büyük millet, yine kapitülasyonlar devrine dönüyor…
Yeniden başlamak gerekiyor, çalışmak, üretmek ve bu yurdu bayındır kılmak… Aç milleti tok kılmak gerekiyor.

Bu gibi durumlarda isteksizlik ve yılgınlık gösterenler olur. Bunun için Büyük Şair Rıfat Ilgaz:

Aydın mısın?

Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun
kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol
Tam çağı işe başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alınteri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol
Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol!

Bir önceki kuşaktan Milli Şairimiz Mehmet Akif ise, “Geleceği Karanlık Görerek Azmi Bırakmak” olacak şey mi? diyordu. Onlar biliyordu ki bir milletin yaratıcılığı ve azmi büyük bir güçtür. Türk Milleti her zor durumda, kötülük ve düşmanla göz göze geldiğinde kendisini tazeler, adeta yeniden doğurur! Farklı kuşaklardan ve hayata farklı pencerelerden bakan bu iki büyük şairin azim ve kararlılık konusundaki yaklaşım birliği hayret vericidir.

“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini”
Namık Kemal

“Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa
Hakkın da dönmez yüzü, bükülmez kolu vardır”
Tevfik Fikret

Dizelerinde görüldüğü gibi Mehmetçik cephede savaşmadan çok önce milletin büyük şairleri savaşa tutuşmuş ve gönüllerde zaferler kazanmaya başlamıştı bile!

Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak!

Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.

Şair, ümitsizliği, pes etmeyi; geleceği karanlık görerek mücadeleden kaçmayı aşağılıyor.

Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.
İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:

Hele inançlı bir insanın mücadeleyi terk eden bir ölümü, sonu kabullenemeyeceğini söylüyor. “Ölüm” doğaldır. Çaresizliğe kapılarak ölüm, böylesine zavallı bir ölüm ise şairin gözünde “gebermek”tir.

Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.'
Davransana... Eller de senin, baş da senindir!

Yaşayan bir ölü gibisin şimdi. Şair, atasözlerimize sarılıyor. Atasözleri yol göstericidir. Tıpkı eski usta şairlerimizin yol göstericiliği gibi.. Şair, gelenekten güç alıyor. İki elimiz; başımız, beynimiz için çalışır ama şairin buradaki muradı bundan öte; tek tek bireylerin bir lidere, milli bir iradeye bağlı olarak çalışmasıdır. İşe başlamak zamanıdır. Çalışan bireyler de lider de bizim’dir. Ayrı gayrı yok! Önce birlik sağlanmalıdır.

His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.

Oysa sen tepki vermiyorsun. Ölüden de beter, çürümüş gibisin! Sen canlı ve ataktın! Hareketsizlik, geleceği karanlık görmekten, dahası “kafa karışıklığından” gelir. Ancak şair, millette uyanan azim ve kararlılığın elbet liderini de ortaya çıkaracağını bilmektedir.

Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?

Kurtulmak ve yücelmek, yükselmek için istekli görünmüyorsun. Sen mi yüreksizsin, ümidin mi yüreksiz? Sen nasıl tepkisiz, hareketsiz kalabilirsi ki?

Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?
Esbâbı elinden atarak ye'se yapıştın!

Geleceği karanlık görüverince hemen şaşırdın, her şeyi elinden bırakıp üzüntüye ve ümitsizliğe tutundun! Oysa ümitsizlik, tutunulacak bir dal değil bataklıktır. Seni içine çeker...

Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan
Tek bir ışık olsun buluver... Kalma yolundan.

Önünde, karşında peşine takılmaya değer bir ışık yoksa sen bul, ya da sen ışık ol. Gerçekten de en karanlık günlerde insan sağ ve sağlıklı olduğunu, gün doğmadan yeni çözümler, yeni imkânlar doğacağını bilmelidir. Karanlık da olsa yol, kara günün kararıp kalmayacağını bilmek gerekir. Büyük adamlar, çaresizlikten çözümler üreten kişilerdir.

Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!

Hiçbir yerde ışık olmasa sen yaratmalısın, sen! Ey çaresizliğe bürünüp de yatan şaşkın, çabuk kalk!

Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın
Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?

Herkes gibi hayatta yaşamaya hakkın varken, hani senin herkes gibi çalışma kararlılığın? Nasıl durabiliyorsun?

Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!

Ümitsizlik öyle bir bataktır ki düşersen boğulursun, kalk ümide sarıl, bak neler başaracaksın! Başardıkların sen bile şaşacaksın. Psikolojide şairden çok sonra davranışçı akım gelişmiştir. Bu anlayışa göre insan üzüntülüyken yapay olarak bile gülmeye başlarsa giderek gerçekten gülmeye başlar…

İnsan tükenmez! Hele bir millet, millet olma bilincine ulaşmış bir halk hiç tükenmez! Şairin en büyük özelliklerinden biri en koyu karamsarlıklardan ümit üretmeyi bilmesidir. Geleneğimizde, kültürümüzde, şiirimizde ne güzel desenler, motifler; ruhu besleyen ne güzel değerler var; insan derinlere doğru kazılar yaptıkça şaşıp kalıyor…

Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar

Bütün canlılar ve insanlar ancak kararlılığıyla ve geleceğe sımsıkı bağlanmış ümitleriyle yaşarlar, Ümitsizlik, yakaladığı insanın ruhunu ve vicdanını esir alır. Gerçekten de ümitsiz insanlar, artık bir şeyler üretmekten vaz geçtiği gibi hızla tükenmeye ve tüketmeye başlarlar. Yıkılan bütün toplumlar Roma gibi Osmanlı gibi birer Lale Devri yaşamıştır… Bu, “battı balık yan gider” mantığıdır. İnsanı umursamaz, sinirlerini duyarsız ve hatta acımasız kılar…

Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez...
En korkulu câni gibi ye'sin yüzü gülmez!

Sağa sola lanetler yağdırmak huy haline gelir, vaz geçilmez. Ümitsizlik, insanın yüzüne yapışır. Ona doğru ne kadar gitsen, her isteğini yerine getirsen de o caninin yüzü gülmez. Ümitsizliği tatmin edemezsin. Doymaz…

Mâdâm ki alçaklığı bir, ye's ile sirkin;
Mâdâm ki ondan daha mel'un daha çirkin

Ümitsizliğe kapılmak inançlı bir insanın yapacağı şey değildir, sakın ha! İnançlı insan, Allah’tan ümidini kesebilir mi? Bu, Allah’ ortak koşmakla, varlığından kuşku duymakla birdir. Hatta inançlı bir insanda daha da çirkin durur.

Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman,
Nevmid olarak rahmet-i mev'ûd-u Hudâ'dan,

Daha büyük bir günah yoktur size, ey iman edenler, Allah’ın rahmetinden ümit kesmek kadar.

Hüsrâna rıza verme... Çalış... Azmi bırakma;
Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

Ruhsal yıkımlara izin verme, çalış ve azmi bırakma; insan bir ölçüde kendi sonu için karar verebilir belki ama evladını yakacak, onu acı ve üzüntüler içinde bırakacak bir geleceğe nasıl razı olabilirsin? Sakın pes etme!

Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş...
Sesler de: 'Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş! '

Şu evlerin haline bak! El ayak çekilmiş, insanlar erkenden içe kapanıyorlar. Ortalık baykuşlara kalmış… Herkesin ağzında: “Vatan tehlikede…Memleket batıyor! ”

Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,
Tek kol da demiyor bir tarafından!

Ne tuhaf! Şu milyonlarca kişiden kimse de ağzını açmıyor, hiçbir kol kalkmıyor havaya ve söylemiyor ki:

Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.

Toplumlar bireylerden oluşur ve bireylerin eğilim ve istekleri kamu vicdanını ve iradesini oluşturur. Bir kişinin düşünmesi, düşündüğünü cesaretle söylemesi dalga dalga yankılanır ve çok önemlidir. Küçük bir kartopu bir çığ oluşturur. Birey olarak bir fikir oluşturacaksın ve bu fikrin arkasında duracaksın! Tüm engeller yıkılır. Şairin ümit veren cümleleri bu millet için ne büyük bir zenginlik kaynağıdır.

Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...
Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.

Öyle ağlayıp inlemeyi bırak, zaman dar, çabuk kendine gel; çalışmaya başla ki hemen giderilmesi gereken bunca zarar var. Konuşmak ve özellikle hayıflanmakla ne çok zaman kaybederiz? Çalışırken düşünmeye, düşünürken çalışmaya da alıştırmalıyız kendimizi sızlanmayı bırakırken…

Feryâd ile kurtulması me'mûl ise haykır!
Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!

Bağırp çağırmakla kurtulmak mümkünse durma, bağır! Olacak şey mi? Sen önce seni çalışma ve kararlılıktan alıkoyan düşünsel engellerini ortadan kaldır, yok et. Kurtuluş, düşüncede başlar!

'İş bitti... Sebâtın sonu yoktur! ' deme, yılma.
Ey millet-i merhûme, sakın ye'se kapılma.

Her şey oldu bitti artık…deme sakın! Çalışmak ve mücadele etmekle varılacak bir yer yok, deme.
Ey Müslüman Türk halkı, sakın ümitsizliğe, karamsarlığa kapılma!

Şairin bu ümit veren tavrı daha sonraki şiirlerinde de sürmüş ve özellikle İstiklal Marşı’mızda:

“ Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak! ”

dizeleriyle taçlanmıştır. O, İstiklal Marşımız ki Kurtuluş Savaşımızın en karanlık günlerinde hepimize bir ilham kaynağı olmuştur.

Kurtuluş Savaşımızın zafer kartalı Mustafa Kemal’imizin 26 Ağustos’ta Büyük Taarruz için “hücum” emri verirken yanında kahraman subayları ve Mehmetçik, cephe gerisinde ise zafere inançla bağlanmış bir Türk halkı vardı.

Sedat Demirkaya
Kayıt Tarihi : 27.8.2008 15:52:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Murat Altıparmak
    Murat Altıparmak

    İlgili satır ' Tek kol da yapışsam demiyor bir tarafdan ' olmalı.
    'yapışsam' kelimesi eksik,
    -SAFAHAT, neşre hazırlayan M.Ertuğrul DÜZDAĞ, İFAV İstanbul 2006, sayfa 186
    -SAFAHAT Eski ve Yeni Harflerle Tenkidli Neşir Hazırlayan: M.Ertuğrul DÜZDAĞ İZ Yayıncılık İstanbul 1991 sayfa 193
    Selam ve saygılar.

    Cevap Yaz
  • Meltem Ege
    Meltem Ege

    ilgi ve beğeniyle okudum hocam...
    çok zengin bir anlatımınız var...

    Cevap Yaz
  • Şadan Yenişafak
    Şadan Yenişafak

    Dedem Mehmet Akif

    Dedem demek istiyorum,
    Mehmet Akıf'e dedem,
    Çünkü bizde gelmişiz Rumeli'den,
    Ama, bir dinlesem Mehmet'i, Hasanı,
    Daha nice torunları çıkacak,
    Kars'tan, Sivas'tan, Kayseri'den.

    İstikbal vermiş bize yazdığı,
    İstiklal marşı,
    Göz yaşları titretti,
    Belki de Ceddinin hatırına Arşı,
    Ne biz o günleri görelim,
    Nede bir daha yazan olmasın,
    İstiklal marşı.

    Eğer layık olabilsek,
    Mehmet Akif gibi dedeye,
    Hayamız hayasından,
    Perde çeker perdeye,
    Bir dönebilsek yüzümüzü,
    Hakkı ile kıbleye,
    O zaman ruha tabii olan nefis,
    O an varır secdeye.

    Şadan Yenişafak

    Cevap Yaz
  • Şadan Yenişafak
    Şadan Yenişafak

    Dedem Mehmet Akif

    Dedem demek istiyorum,
    Mehmet Akıf'e dedem,
    Çünkü bizde gelmişiz Rumeli'den,
    Ama, bir dinlesem Mehmet'i, Hasanı,
    Daha nice torunları çıkacak,
    Kars'tan, Sivas'tan, Kayseri'den.

    İstikbal vermiş bize yazdığı,
    İstiklal marşı,
    Göz yaşları titretti,
    Belki de Ceddinin hatırına Arşı,
    Ne biz o günleri görelim,
    Nede bir daha yazan olmasın,
    İstiklal marşı.

    Eğer layık olabilsek,
    Mehmet Akif gibi dedeye,
    Hayamız hayasından,
    Perde çeker perdeye,
    Bir dönebilsek yüzümüzü,
    Hakkı ile kıbleye,
    O zaman ruha tabii olan nefis,
    O an varır secdeye.

    Şadan Yenişafak

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (4)

Sedat Demirkaya