Bu Thomas bizim mahalleye geldiğinde öyle Karamürsel Sepeti gibi tıfıl bir bebe idi. Babası ateşe miymiş neymiş. İngilizlere soğukkanlı derler ama bu pek bir sıcakkanlı çıktı, belki de buraya gelince kanı sıcaklaşmıştır zaar, çocukluktan mıdır nedir, biz de pek bir sevdik keratayı. Allah var o da bize ısındı hemencecik. Arada Türkçe öğretmeye çalışıyoruz ona, o da bize İngilizce öğretmeye çalışıyor kendince ama biz yetenek düşmanıyız ikimiz de Osman ile ben, daha şunun şurasında orta birinci sınıfız ne yapalım.
Aldım karşıma bir gün anlatıyorum : ''Thomas bak bu toop, bu bisikleet, bu ekmeek, bu ağaaç'' ...Aynen dediklerimi tekrarlatıyorum kerataya, ilkokul bir talebesi gibi. O da ''yeees yeees'' deyip, kendi aksanı ile söylüyor biraz kelimeleri yuvarlayarak. Arada gülüşüyoruz kıkır kıkır...
Bir gün yine Osman ile top oynarken bu yanımıza yavaşça geldi. ''Velkam velkam Thomas''dedim, o da hali ile İngilizce ''hoş bulduk'' cevabını yapıştırdı, sonra bir bana baktı, bir Osman'a baktı. ''Oooo siz futbol oynamak var çok güzeel çok güzeel'' Ben pek bilmem de bizim Osman döktürür yani, ayağından top dahi alamazsın keratanın, bizim mahallenin tescilli gol kralıdır. Thomas'a döndüm ''Gel Thomas kardeş sen de az tep bakalım''
Top da plastik top ha, öyle meşin yuvarlak filan değil, parasız pulsuzuz biz, gariban kapıcı çocuklarıyız, her ne kadar Kavaklıdere'de otursak da. Senin Thomas topu bir aldı eline tartıyor sanki, elinde bir iki zıplattı ''O yeee'' filan gibi bir şeyler söyledi. İçimden dedim ''ne yapacaksın ağırlığını oğlum, günahlarına sevaplarına mı bakıyorsun topun, geç karşımızada bir iki çalımla belini kıralım, sonra da arkadaşlarımıza hava atalım İngiliz'in belini kırdık diye . ''Sanki içimden geçen cümleleri duymuş gibi, elinden ayağına hafifçe attı, hareketler yapmaya varyete yapmaya başladı. Önce beni aldı karşısına. Bir sağa yatırıyor bir sola, dört döndürüyor çevresinde. ?'Ben zaten iyi bilmem de, dur hele Osman şimdi senin havanı indirir, gazını alır''dedim Thomas. Bu Osman'ı da aldı karşısına, baktım onu da dört döndürüyor, peşinden arkasına nişadır sürülmüş at gibi koşturuyor. Osman'a bir kaş göz işareti yaptım Thomas'a çaktırmadan, beraber girelim şuna ayağından topu alalım birader. Yok mümkünü yok. Adam bize top göstermiyor.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta