Şehriyar'ım gözüm yaşı sel kimin,
Garip sen mi vetanında el kimin,
Sevdan üreğimde kara yel kimin,
Heç elden özgeye gardaş olar mı?
Haramzadalardan yoldaş olar mı?
Gurt gurtnan dolaşır, itler it inen,
..
Asya ile Avrupa'yı birbirine bağlayan
Bu iki kıta arasında köprü olan
Tarihi eserleriyle hayranlık uyandıran
Güzel yemyeşil şehirdir İstanbul
Masmavi güneş ışıklarıyla parıldayan
Boğazın o eşsiz güzelliğine sahip olan
..
Benim değilsin,
Benden uzakta,
Her zaman yanı başımdasın.
Perdelerde ellerin,gölgen dolaşıyor loş odalarda.
Ve kokun;
Buram buram kadınsı kokun,
Yağmur ormanlarının buğusu,
..
Bir yanında, Asya.
Bir yanında, Avrupa.
Sen, bir köprü gibi ortada.
Herkesin gözü, sende.
Mihenk taşı, anamın gözyaşı; Türkiye.
Kara deniz, dalga dalga.
..
Sevmiş olduğumuz ne varsa hepsi adına yalvarıyorum sana.
-İçimizde anlatılmaz bir erinç ve dağların gerisinde
ne olduğunu bilmemenin verdiği bir mutlulukla-
daha önce adını bile duymadığımız yabancı limanlarla
uyandığımız o yaz sabahları adına.
Çöller ve ilginç gömme törenlerinin yakınlığını fısıldayan
bir baharat kokusuyla dolu meltemlerin estiği
..
Nice yüzyılların anılarıyla,
Zaman mefhumunun durduğu yersin.
Karadan yürüyen gemileriyle,
Fatih'in mührünü vurduğu yersin!
İnsanın içinin huzur dolduğu,
Her günün, her anın bayram olduğu,
..
Sen bize Peygamberin, müjdesi, haberisin
Haberisin, bu yüzden Ashabın makberisin
Makberisin, Eyüb el Ensarinin yerisin
Yerisin şühedanın, evliyanın İstanbul,
İstanbul ilelebed bize miras kalmıştır
Kalmıştır İstanbul’u Fatih Sultan almıştır
..
Önsöz
İnsanlık için çocuk yuva, çocuk vatan yüreği, çocuk doğa
Çocuk Türkiye, Almanya, Amerika, çocuk ahret, çocuk dünya
Yahudi’ye çocuk fuhuş, çocuk fahişe
Teslim etmeyin çocuklarımızı soysuzluğa yürekli Yahudi eline…
Giriş
..
Destanlar yazılır senin adına
Kimse dokunamaz saltanatına
Canım kurban toprağına taşına
Adı güzel kendi özel türkiyem
Var olan dünyada dengin bulunmaz
Kimliğin türkiye başka yakışmaz
..
'Mahmut Hüdai Hazretleri ile duruldu, sustu denizlerin
Fatih Sultan Mehmet'le açıldı kapılar, kırıldı zincirlerin
Tepeleri aştı gemiler, Altın Boynuz'da coştu dalgaların
Bir yanın Asya, bir yanın Avrupa, adın Avrasya senin
Sen medeniyetlerin aynası, başkenti, beşiğisin İstanbul
..
TÜRKİYE GÜZELLEMESİ 3
Bolu beyi tuzak kurmuş ağları,
Geçit vermez Köroğlu’nun dağları.
Yağız olmuş uyuz denen tayları.
Tek yürekte buluşalım Türkiye’m.
..
Mevlana’nın ünlü sözü; ‘’Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye. Bir de söyleyene bakarım, adam mı diye.’’ Benim de her kitap için yazacağım bir iki satır vardır. Ancak önce bakarım. Kitap kitap mı? Sonra da bakarım. Yazan edebiyatçı mı?
Sayın Mustafa Ceylan ‘’Öldürülen 101 Şair’’ serisini uzun zamandır net ortamından bölümler halinde yayınlıyordu. Okuduklarım oldu. Kaçırdıklarım oldu. Yakın zamanda bir gün Antalya’dan bir kargo geldi ve açtığımda içinden üç kitap çıktı;
Ceylan Hocamızın ‘’Öldürülen 101 Şair,’’ Harun Yiğit’in’’Vatandaş Osman ve Duy Yunus Emre’’ kitapları. Her biri birbirinden değerli bu kitapları bir tek yazıya sığdırmak mümkün değil. Bu yazımın konusu sadece Mustafa Ceylan ve Öldürülen 101 Şair.
Öldürülen 101 Şair Türk Edebiyatında seçkin yerini alacak değerli bir kitaptır. Sayın Ceylan da gerçek bir edebiyat ustasıdır.
Şairler ve edebiyatçılarla ilgili olarak kendime özgü değerlendirmelerim var. Bir edebiyatçı en başta derviş ruhlu ve mütevazi olmalı. Kendini aşmış olmalı. Kanadı yokken uça uça atmosferden dışarı çıkmaya çalışmamalı. Bilgili, donanımlı olmalı. Söylediği veya yazdığı konularda yeterli bilgi ve beceriye sahip olmalıdır. Sayın Ceylan’da bunların tamamı ziyadesiyle mevcut. Mustafa Ceylan’ı tanıtmadan kitabı tanıtmanın zor olacağını düşündüğümden tanıtıma devam ediyorum.
Hepiniz bilirsiniz. Osmanlı İmparatorluğu döneminde akıncılar vardı. Akıncılar sınır ötesinde fethedilmeye aday ülkelere akınlar düzenler, akın yaptıkları ülkeler hakkında gerekli bilgileri toplayarak padişaha iletirlerdi. Akıncılardan hiç biri kendi çıkarı için çalışmazdı. Tek amaçları vardı. Osmanlı’yı yüceltmek ve gücünü göstermek. Mustafa Ceylan da bir edebiyat akıncısıdır. Edebiyat alanında keşfedilmemiş yerlere akınlar düzenler, akınlarda topladığı bilgileri bazen net ortamından, bazen de kitaplaştırarak paylaşır. Amacı edebiyata gereken değeri vermek ve edepli edebiyatın gücünü gözler önüne sermektir.
Bu düşünceden yola çıkan Edebiyat Akıncımız Gülce Edebi akımını ortaya koymayı, tanıtımını yapmayı, yurt içinde ve yurt dışında kabulünü başarmış değerli bir gönül dostumuz. Gülce edebiyat akımı gelecek kuşaklarda hak ettiği yeri şimdiden almıştır.
..
Aksın çocuk.
Ak yüzün ak ten’in;
İçinde, ak pak yüreğin.
Bayrağına sinmiş;
Desenin rengin.
Neden hüzünlü gözlerin!
..
Halk; bunu kavrayamadığı içindir ki kimi aksamaları kendi kafasında Taa, Musa, İsa, ya da İslami zamanların toplumsal ilişkileniş, üretiş ve paylaşım düzeyini tutumla tan anlayışlarla, ancak bunların düzeltileceğini tartışırlar. Teknik deyişle halkın köleci düzen dönemine ait ilişkileniş anlayışlarını, şimdinin kapitalist üretim düzenine çare diye sunarlar! Bu her iki alanın, düşünsel açıdan ne kadar farklı olabilecek bir ayak direyişinin, en belirgin dalgalanmasıdır.
Oysa bu tutum ve anlayışlar, toplumun ne gündemidir, ne alakalısıdır. Paylaşımınızın şekli yol ve yordamı üretiminizin gücü ile gerçeklenir. O dönemlerin üretim tarzı, bugün ile kıyaslanamaz ki o dönem gibi üretimi paylaştıralım. Üstelikte en adaletsiz bir beliriş olur. Bu bugünkü sosyal adalet ve sigorta sisteminin kalksın denmesiyle eşdeğerdir. Yani o günlerin bilmediği emeklilik sisteminin tarumar edilmesi demektir. Eğer o dönem gibi paylaşırsak asıl bu bir zulümdür. Şimdiki toplumlar geleceğini ve dış evreni planlayıp; hesaplamalarını ona göre gerçekleyen bir toplumun evrimini güne süreçleşmektedirler. Uçakla turluyorken, kervan düzeni ile yapılaşamazsınız.
İşte bu iki gerçek, toplum ve halk zamanlarının ne kadar apayrı olduğunu ve halk zamanının toplum zamanına göre ne kadar geride olduğunun akışıdır. Halk daima ve daima toplumların ve gelecek zamanların, sürüklenişi olmaktan asla kurtulamayacaktır. Sürüklenme sürtünmeyi artıran, hareketi durdurup, fren etkisi yapan bir akış olduğu da, unutulmamalıdır. Gelecekte toplumdaki faal bireylerinin de, teknolojik üretimlerle işsiz kalması ile halklaşmadaki nüfus yoğunluğunun büyük oranlara varacak bir artışı olacağı da açıktır!
Halkları, demokrasinin kaynağı gibi görmek, alabildiğine yanlış ve saçmadır. Çünkü demokrasi halkın bir olgusu değildir. Toplumların işleyiş ilişkilenmesinin, hizmet talep yapılaşmasının ortaya koyduğu meşruiyeti bir durumdur. Halk, üretim yapan ve yönetsel güç oluştan çok, bir yaşayışın, sadece tüketiliş kısmının, öne çıkarılışı genellemesi olabilmektedir. Ve bu tüketim genellemesinin üzerine zeminleşen özgün yaşantılaşmadır. Halk demokrasi ile sadece karşılaşır, tanır ve öğrenir. Bunu da, toplumla olan karşılıklı ilişkisel denge münasebeti sebebi ile seçicileştirir sahip çıkar.
..
Saat gecenin ikisi
Radyoda özlem dolu sıla ezgiler ses vermekte.
Kutuplardan kopma bir rüzgar esiyor,
Esiyor ve perdelerini şişiriyor pencerenin
Daha da bir sokuluyor içeri
Duvarlarını yalıyor odamın
Estikçe beni de katıyor önüne
..
Duygulu olmasa da olur
Ruhu doyurmasa da olur
Olur Şair dostum olur
Akıcı olmasa da olur
Ayak,uyak,durak
Olmasa da olur
Biraz abartacaksın
..
Binlerce çocuk ölüyor her gün
Afrikada açlıktan,
Latin Amerikada
Polinezyada
ve güney Asyada...
Yüzlerce çocuk ölüyor her gün
..
Şey-Tan'ın adına bastılar dergi
Çok açık resimle serdiler sergi
Fakir kız kaçırır zenğinse vergi
Gizleme gerçegi söyle İstanbul
Tepelerin yüksek sahilin engin
İnanki arasam bulunmaz dengin
..
Yedi gözlü ocak üzerine oturtulmuş,
Kocaman bir aşure tenceresi,
İçindeki bin bir çeşit malzeme ile tek bir lezzet,
Lezzetlerin en şahanesi sensin, İstanbul.
İki kıtaya yayılmış kocaman bir tarih,
Boğazın hükümdarı Fatih’in biricik sevgilisi,
..
Solunda Avrupa, Asya sağında.
Bülbül öter bahcesinde bağında.
Havasına doyum olmaz dağında.
Eser badi sabah yelleri hoştur.
Turnam uçar üzerinde havalı.
Zümrüt gibi yayla cennet ovali.
..