Aldım elime kalemi,
Sığındım önce secdene.
Göğün sahibinden gelen elim,
Sahibine aşıktır…
Yanan yüreğiyle dökülür manalar kalemine.
Kara gözlü, tatlı sözlü yarim,
Her kelimesiyle yüreğimi çırpındıran,
Bakışlarıyla yanaklarımı allandıran,
Gülüşüme güzellik kazandıran yarim.
Kaybetmek istemiyorum seni,
Kokunu içime çekmeden,
Ciğerlerim yanana dek
Sana sarılmadan,
Sımsıkı…
Ne de çok bekledim seni,
Dokunuşunun gözyaşıma değmesini,
Usulca silmesini…
Her dokunuşunla incittin bedenimi.
Masum zannederdim kendimi,
Aşk böyle miydi?
Böylesine mi acıtırdı bir nefes?
Nasıl bu kadar imkânsız,
Uzak ama bir o kadar yakınımdaydı?
Yoksa nasıl hissederdim nefesini
Yüzümde, kirpiklerimde, yüreğimde?
Neden kırıldın bana?
Nasıl incittim kalbini,
Dünyadan bile değerli,
O minicik kalbini?
Gülüşü cennet,
Aşkından oldum deli,
Yokluğun savurdu beni,
Leyla dedim her nefeste,
Hasretin etti beni deli divane..
Nedir bu çölün bitmeyen yolu,
Nasıl da seviyorsun beni üzmeyi,
Ben ise seni sevmeyi,
Sana bakmayı,
Ve seni izlerken, içinde kaybolmayı.
Yüzün, avuçlarımın arasında,
Bilmezsin seni,
Benim tanıdığım gibi…
Uçsuz bucaksız yerlerdesin,
Dokunamayacağım kadar değerli.
Acır içim,
Sarıp sarmala beni,
Kulağımda çığlıkların.
Hala incitir bedenimi,
Sanki ilk defa kırmışsın gibi.
Yak, incit, kır bu bedeni,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!