ASR-I KELAM
Kalabalıklara yakışmayan yalnızlığımla geceye dem vuruyorum.
Küçücük yüreğimdeki büyük umutların sessizliğini duyurmadan harf harf, hece hece eksiltiyorum tüm çoğul yanlarımı...Sevabımı yağmur tanelerinin berraklığıyla temize çekerken, aynadaki suretinin yansımasını dokunduruyorum el değmemiş günahlarımın ellerine.
Müsvedde hayallerin zehri dökülüyor tavan arası gölgelerine.
Seyre daldığım avuç içi zebanilerin kahkahaları kanatıyor düşlerimi. Düşlerimin iz düşümü düşsüzlüğü düşe kalka sendelerken kaldırımlarda, sokak arası fahişelerin çıplaklığına bürünür gece. Elemgah bir vazgeçişin ağız dolusu küfürleri dizilir ömrümün boğazına.
Dur durak bilmez öfke nöbetlerim.
Bilirim, aminsiz bir dua sonrası edilen tövbe kadar imkansızdır bana gelmelerin.
Derken uyutup düşlerimi sana dalıyorum:
Karanlık, sanki pusuya yatmış. Ay her zamanki dolunayın gece cinnetlerinde.
Gece aynı gece değil, ama karanlık aynı karanlık.
Sanki tüm günahların üstünü örten bir mezarlık. Bekleyişe koyuluyorum. Bitecek diyorum, bir türlü bitmek bilmiyor.
Sabah ha geldi ha gelecek, diyerek oyalıyorum kendimi ve nihayet erişiyorum düşümde sabaha.
Bu sabah güneş geç kaldı sanki Erek dağıyla randevusuna yoksa ben gecede miyim hala? Belki de hayal ürünü bir sabahtır gördüğüm, ama hayallerimin sabahında hep bir güneş asılı dururdu gökyüzünün doğu cephesinde.
Sonra kuşlar olurdu ağaç dallarında, öpüşürlerdi yeşil yapraklar arasında.
Ve mutlaka sen olurdun henüz söndürülmemiş sokak lambasının altında. Yoksa bu hayal; yağmurlu günlerden kalan bir sabah mı?
Güneş saçları ıslanmasın diye saklanmış olmalı bir bulutun saçakları altına. Belki de korkularımı ceplerimde taşıdığım bir bilinçaltı rüyasındayım ve uyanmadım hala…
Hadi dal düşlerime ve uyandır beni cehenneminden.
Yoksa hayıflandığım ömre tanıklık edemeyecek çocuk yanlarım.
Suretine dokunan avuç içi yalnızlıklarım ateş püskürür gecelere.
Gökyüzü üşütür tüm yürekleri ve hasetinden eritir yıldızları...
Susma, tüm kavuşanların yüzü suyu hürmetine söyle;
Seni göremeyişin ağır yaraları kangren ederken ruhumu,
Yokluğunu hangi bahanenin ayağına bağlamalıyım.
Hangi suçu istilaya uğratıp tanrıyı kandırmalıyım.
Söyle, gerçeği hayalle takas etsem kaç güvercin kanadından vurulur?
Kaç ömür bir sen eder? Bilemedin...Bilemedim...
Hadi topla yüreğimi dağıldığı yerden ve git ömür adadığım düşlerimden...
Ben senin cehenneminde yanmayı göze almışken sen benim cennetimde yüreğime su serpmeyi başaramadın!
Nimet ÖNER
07/07/2014
Kayıt Tarihi : 1.8.2014 14:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
sen anca beni kandırırsın can
Söyle, gerçeği hayalinle takas etsem kaç güvercin kanadından vurulur?
Kaç ömür bir sen eder? Bilemedin...Bilemedim...
Hadi topla yüreğini dağıldığı yerlerden ve git ömür adadığım düşlerimden...
Ben senin cehenneminde yanmayı göze almışken sen benim cennetimde yüreğime su serpmeyi başaramadın!
...........................
şiir vede söz dediğin böyle olmalı
ne söylediği nereye gittiği
beli olmalı ki sözlerin
zevkle okunmalı
okuyucusunu doyurmalı
şair kendini aşmış.
artık yarış moduna girmiş ve de
bundan böyle kendiyle yarışacağına eminim
harika bir paylaşım okudum kutlarım
TÜM YORUMLAR (19)