ateşi alnında taşıyan zaman
susturdu yarına kurduğu saati
eski bir cümle asıldı belleğin ipine
koptu sevinç inceldiği yerden
çözüldü mühür yalnızlığa mülteci kentin dilinden
iki büklüm topladı etrafa sıçrayan sözcükleri...
hüzün dinamiti gözlerim
hoşçakal rüzgarı çekip pimini
sürüklüyor önünde yaprak ölüsünü
eylül kesen yüzüm sulusepkenlere teslim…
zaman vedayı kuşanırken suyun çığlığını dinle!
sözü düğümle diline, acının kanayan sesiyle
çıldıran keşişleme körüklesin hafızandaki alevi
meydan oku içindeki ateş silsilesine!
(bir melek ağlıyor
dizlerine vuran kentin mezbelesinde)
arkaik düzende didişen zaman
puslu anıları cilalıyor sesi kısılan zaman
boşluğu saran hayat sarsılıyor acıyla
harlanıyor ruhu sözün kıyamında
avucunda kızgın poyraz
hüzünleri sağaltıyor umarsızca
öykünen geceye aldırmayarak…
-'susuşların birbirine eklendiği' mevsimdir güz
uzak izleri yağmurla eşiğimize düşüren-
avuçlarımda sarışın gün
kalbim
baba deyince aklıma
avucunda ekmek buğusu
kucak dolusu umutlarla
kapımızı çalan akşamlar gelir.
fısıldadı takvimler kutsanmış acıyı
geçmişin yontusunda ölgün bakışlar
kharon kayığının tutsak yolcusu
aşıyordu ateşten ırmağı
çığlığı uçurumlarda…
yasak meyveyi ısıran zaman sabırsız
avuntusuz an bulanık sularda
vakitsiz elvedayı kuşanan akşam suskun
yalnızlık burgacı susa(ya) n yanında
coğrafyanda büyürken karanlık
ağır gelir ayrılık sana...
-susuşun rüzgarını dağıt
yaslan gecenin omzuna
yağmurlar kenti boğdu
bakışlarım sular altında-
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!