AŞKIN UNUTULMUŞ MEALİ
Gecenin sabaha yakın sessizliğinde,
Suretin bir kurşun sancısı gibi düşüyor bedenime,
İçimden geçiyorsun en aşk halinle,
Geçerken tut nefesini, deli deli vurmasın nefesime,
Hallaç pamuğu gibi dağıtmasın beni yine.
Ah sevgili!
Aklıma bu kadar ağrılı gelmesen ne olur?
Ne ismim kalıyor ne mahlasım,
Ne anlamım oluyor ne cürümüm.
Say ki ben Yusuf gözlerinin meftunuyum,
Aşkın unutulmuş mealiyim.
Mührünü kırdığım dudaklarımla bile sana kendimi anlatamıyorum,
Kifayetsizliğin cinnetindeyim.
Ah sevgili!
Bir kere kavuşsaydık, şeriattan taş düşmezdi,
Dünya birden yıkılmazdı.
Hani dağ bir kere eğilip baksaydı eteklerini yurt edinmiş mor menekşeye,
Dağlığından hiçbir şey kaybetmezdi.
Gelseydin zamansız gülüşlerime bir kılıf bulacaktım,
Rüzgarın ardına takılıp gelen kokunu yanı başımda duyacaktım.
Züleyha hallerime bir isim bulacaktım,
Ve bu hikayenin sonuna hicran yazmayacaktım.
Ah sevgili!
Eşkalin bilinmesin diye mi gelmedin?
Oysa ben bir koma halinde sen nöbetinde,
Gece eyleminde adını bütün duvarlara yazmıştım.
Bakışlarını çizmiştim İstanbul’un göğe en yakın tepesine
Ve gülüşünü iliştirmiştim ak bir güvercinin maviye çalan perçemine.
Şimdilerde bir lanetin uğultusuna öykünüyor ruhum,
Yine de gecenin kara gözlerine sığınıp seni düşünüyorum.
Ah sevgil!
Seni düşünmek benim için bir mahkum düşü gibi,
Gökyüzünü kucaklıyorum bileklerimdeki zincirlere aldırmadan.
Şizofren bir eylem girişimi teorileri yadırgamadan,
Bir eşkıya yemini ardıma dönüp bakmadan,
Öyle derin düşünüyorum seni,
Her lahza bıkmadan usanmadan.
Ah sevgili!
Sen hayatımın güldüren siması
Ve aşka ram olduğum itiraf beyanısın.
İşte bu yüzden düşlerimi düşüncelerimi mahrum etmedim senden,
Çünkü bu güne kadar hiç kimse gamzelerinde çiçek yetiştirememişti senin gibi.
Belki de bendeki bir hata yâda hastalıktı,
Ölümün miracına vurulmaktı belki…
Ama anla, kıramadım kalbimi,
Sevmeye yeltenen yerlerimden alamadım seni.
Uyandırılmış bir yüreğin aşka üryanlığı bir ihtilal gibi hüküm sürerken,
A harfinde kıvrılıp pusuda bekleyen ayrılığı kim görebilir ki?
Şimdi içimde lanetkar bir çığırtkan gideceğimi ispiyonluyor durmadan,
Sesi şah damarıma ulaşıyor.
Yine de ellerimdeki sıcaklığın ayaza meydan okuyor,
Kirpiğine dolu düşen bu şehirde üşüyen yanlarımı ısıtıyor.
Gözlerin hala iç denizlerimi dalgalandırıyor
Ve aşkın yasemin kokan ağzı ahrazlıklara rağmen yedi düvele gözlerini anlatıyor.
Ah sevgili!
Avluma düşen sabah ellerinde hasreti getirdi, bak.
Belki de güneş doğarken gökyüzü sırf bu yüzden kızarıyor.
Gökyüzü utanırken ayrılık hicapsız, cüretkâr bir renge bürünüp kırgınlığımla alay ediyor.
Biliyorum artık gülemem bundan sonra,
Daha şimdiden ömrüm kan kaybediyor
Ve tam sevmeye başlayan yanlarımda aynalar kırılıyor.
Aşk utanıyor acze uğrayan bahardan,
Bir başka bahara diyor bir başka yüreğe.
Ah sevgili!
Hadi son kez bakışlarını sar ruhuma,
Söz ver yılda bir kez hatırlayacağına,
Yad et denize her baktığında.
İnan kırgın değilim sana,
Hadi yüreğinden yüreğime el salla.
gidiyorum bu sevdadan hadi beni uğurla.
Uğurla veni sevgili uğurla.
Nimet Öner
Lâl
Kayıt Tarihi : 18.7.2022 12:42:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Nimet Öner](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/07/18/askin-unutulmus-meali.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!