BENİM ADIM AŞK ( AŞKIN LAL HALİ)
Bir sonbahar günü öğleden sonra
Saat hasrete beş kala zaman sen sonrası
En savunmasız anımda aşk olup bir nefes gibi düştün dudaklarıma
Daldı gözlerim uzaklığın bilinmez adreslerine
Sonbaharın can çekişen güneşi gözlerinle yeniden doğdu üzerime
Ve akşam güneşi kınalı parmaklarıyla bütün kızıllığı işliyordu kanıma
Gözlerin gözlerime uçsuz bucaksız mavi ve ufuksuz bir gökyüzü taşıyordu
Yüreğim ezber bozuyor ve çeperine tüneyen yaralı kuşlar iyileşiyordu bir anda
Ben sığındığım yağmur damlasından yavaş yavaş sızıyordum hayata
Hayat isminle akıyordu zamana
Sonra hasret kekremsi bir tat gibi bulaşıyordu dimağıma
Suskunluğunla gri bir bulut gelip oturdu sol omuzuma
Romantizmalı kavgalara tutuştuk yüreğimle
Aşk belki de hükümranlığına baş eğen cümlelerin cana gelmesi için beni seçti
Belki de sırf bu yüzden bana sev sana sus demişti
Sen bir mavinin gizine bürünmüşken
Benliğim bir vapur çığlığıyla esneyen denizin yosun tutan aldırmazlığına kapılıp düştü yollara
Ve sevdi her gün biraz daha
Şimdi dev bir aşk taşıyorum kuş kadar canımda
Desem ki sevgili gözlerini kapama bak gökkuşağı var avuçlarımda
Sen susarsan aşkın gözleri açılır yüzü kararır sonra
Hiçbir gün ağartısı yetmez yıkamaya
Ve artık çocuklar inanmaz cennette karanfillerin açtığına
Suskunluğunla keder üflüyorsun damarlarıma, yapma
Bak kıyamet kopuyor ruhumun arka sokaklarında
Of tarifsiz ağrıyor aklım ve yarım kalmışlığı yediremiyorum sevdama
Biz ki yüzünden vurulmuş iki büyük günahın elleriydik
Hani yasak meyveyi yemeden düşmüştük aşkın yurduna
Bunları görmezden gelip, beni hiçbir tövbenin affettiremeyeceği teferruatsın ayrılıklar elçisi yaptırma
Biliyor musun sevgili, ben kırk ayrı dilde kırılırken suskunluğuna ve dilim bileylenirken feryatlara Senin adından başka bir harfe meyletmiyor alfabem hala
Ah sevgili, konuşmuyorsun ya aynaya bakmıyor artık şehrimdeki kadınlar yaşlanıyor yüreğimdeki çocuklar
Ve küsüyorlar dudak dudağa koklaşan kumrular
Susarak kalan ömrüme talip oluyorsun yapma
Kim bilir belki de aşk sana kendi gözlerinle gözüktü
Sana ağırlığınca aşk, bana pastel bir hüzün ve hırpalamış tarafı düştü
Muhtelif bir renksizlik midir bu sensizlik midir bilmiyorum
Günlerden ve dünlerden sana saklanmıştım oysa
Ne kalabalık bir yalnızlığa düşeceğimi getirmeden aklıma
Herhangi bir sözden, sesten, hikâyeden öte olan üç harf için avuçlarımda ufaladım koca bir geçmişi
Söylesene sevgili, kaç ölüm gerekli yaşamak için seni
Ve daha kaç ceset taşımalıyım avuçlarımda
Anladım ki besmele bile yetmiyor kapının eşiğinde geçmeye
Belki de bu en acı kabullenme
Sevdamın günahını sevabını yüklenip boynuma demir alıyorum demir attığım yasak sınırlarından
Yüreğimin çığlıklarına aldırmadan
Şimdi gitme vakti suskunluğunla sığındığım yaşamalardan elimi eteğimi çekip
Bir suskunlukta ben ekliyorum avazıma
Nefesine kimsesizliğimin cılız sesi karışmış bu uzak şehrin yatalak akşamlarında kıvranıyorum
Darmadağın bıraktığın enkazın altında
Bana benzeyen hiçlikler doğuruyorum varlıkların inadına
Şimdi bir idam mahkûmu say beni kulak kabart son arzuma
Hadi bana yakıştırdığın isimleri tek tek üfle koynundaki yılanın kulağına
Ama lütfen ilk önce aşkla başla
Benim adım aşk... Benim adım aşk.
Nimet Öner
Elif duruşlum Kitabından bir şiir!
Sayfa,102-103-104
Kayıt Tarihi : 27.5.2022 22:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!