Aşkın Bayramında İç Çocuğun Vardı

Hayrettin Taylan
1968

ŞİİR


23

TAKİPÇİ

Aşkın Bayramında İç Çocuğun Vardı

Sen hiç bayramlıklar heveslerini sevip okşamadan daldın mı. Hadi söylesene? Elindeki kocaman poşeti şekerle doldurmak için sevdiğinin kapısını çaldın mı? Kapıda başın okşandığında sevgili eli sandın mı? Ellerin ürkek ürkek gitti aşkın şeker kabına. Avurtlarını doldura doldura kaç şekeri aynı anda aldın yüreğine. Şeker koması geçiren arzularına beni de ekledin mi. Seninle ilk bayramımızı kutlayıp dönerken kar kış kıyameti anımsıyor musun? Otobüs şarampole doğru giderken birden dışarı fırlamıştık.Ama son kurtulup duramamıştı.Arkasında bir grup koşup gitmiştik.Kar ve aşk savurdu.Erciyes eteklerini sallıyorcasına beyazlarını küpürüyordu.Üşümüştün,korkmuştun ama çok sarılmıştın .İşte o anları arıyorum.İşte o hazların soğundayım.Erciyes’e gittim.Ne kar savuruyor, ne arabam şarampole kaydı.Her şey sensiz çok sıradan gibi sıra sıra sıralanmıştım.Şimdi susarsın kara yazılı aşk kitabelerinin kalabalığında...Baştan başa susarsın.
En başta Şezum'dum.Şenzloglarımı kışın kullanırdım,ulanırdım sevda şekerin.Her günüm arefe geleceğin günün bayramına hazırlanıyorum. Sense tepeden tırnağa Omore ve orda ojelerini yeniliyorsun. Güzel kaçışlarının takvimini yazıyorsun. Bense yaprak yaprak okuyorum sensizliği.

Biliyor musun benim hiç bisikletim olmamıştı ama şimdi var.Geçen camlıca yokuşundan boğaz köprüsüne kadar gittim.Demirliklere senin adını yazdım.Gittiğin günün takvim yaprağını aşk bayrağı astım, dalgalanıyor.Bütün İstanbul 23 Kasım’ı bilir. 23 Kasım işgalinde yenik düştüğüm günce.Lain ve lanet dolu…Viy-ana bozgunu kadar ağır. Ama boş ver içimdeki çocuk sensizlik bisikletiyle gezecek sokak sokak,cadde cadde. İstersem bir gün bisiklet yarışına katılacağım güzellerle. Kumrular koşusundayım. Koma beni komaya girdiğim sen yarışında.Gelişin tek şeritli bir yoldu.Şimdi duble yollar ve dolu özlemler de var.

Söylesene senin içindeki çocuk kaç yaşında? O da senin gibi kırılganlığın kırkayağı mı? Ya da bazen umursamaz mı görünür en umursadıklarının uçurumlarında. Senin gözaman o mu gözyaşı güzelliğini onlar da benimser mi? “Hadi içindeki çocuğu bana anlat”
Bir belgesel filminin karelerindeki gibi umulmaz bir yamaca yuva yapan bülbül halimi.
Ya da deniz altıyla gönder içsel hayvanlarını izlemeye gelsin gelişlerin. Maviliğin ve huzurun
dinginliğinde yitik anlarımızın da belgeseli çekilsin.Sonra sellerin alıp götürsün her şeyi.
Çalıveririm ben yine bir şey…İçin için kalışları.Belki vatozlarımı ruh valizime atıp kalırım son gülümsemene.İç çocuğuna doyumsuz anlar anlatır içini yeniden bengilenir.
Sahi senin içindeki çocuğu da çok incittiler mi benim gibi? Bir sürü olmazlara mama yaptılar mı. Sonra da umarsız sazlar gibi çaldılar mı için için? O çocuğu yaşatmak istedikçe o çocukla birlikte seni attılar mı devrin aymazlarına.
Büyük gerçeklerim daima sana dönen saniye.İçinde tik tak eden yokluğum bazen mutluluk bazen keder salisedir bilesin.Şimdi bahtının on ikisinde akrep yelkovan senli benli.Onca iç çocuk açlığına rağmen zaman akışına katre katre eriyor.

Ben mi ben de sürekli konuşuyorum bu aralar onla. Her şeyi anlatıyor iç çocuk. “Takıl git” diyen umursamaların çantasının dolduğunu öğrendim. “Al çantanı” çık hayatın hatalarına.
Aşka yelken aç ve susamış hülya kaldırımlarında Benistan’ı yeniden gez.. Ve biz o ışıltılı bakışlarla hayaller âlemine dalıp yeniden şimşeklerin valsında beklilerimiz çakışır iç çatışmalardan arınarak. Geniş zamanlarımda çekimlenir sevdam her dem.Zaman kayması yaşıyor ruh çekimlerim.İnan ki özlemlerinin rengine boyanıyorum sen benim anılarımın gökkuşağısın.Yağmur yağmasa da görünensin ,beklenensin bilesin.

Hayrettin Taylan
Kayıt Tarihi : 7.2.2009 23:07:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hayrettin Taylan