Siyah üzüm buğusu gibi parlıyor gece penceremde. Bağbozumu zamanı şimdi hüzün sarkıyor asma boylarının üzerinde. Kabuk kabuk soyarken hayat suretini geceden karanlıkta parlayan bir ışıltıda gözlerinin buğulu bakışı. Suretini soyunda yalnızlığında aslını bul dercesine. Sen bir yol muydun kendime giden yada beni sana getiren içimdeki bağların hasat mevsimi miydi. Dikenli tellere sarılan dallar zümrüt yeşil açarken gözlerin miydi en doyulmaz tadı damağımda bırakan. Üzüm buğusu gibi gözlerin gece rengi. Gözlerin üzerinde güneş açan sabah. Gözlerin gecelerin siyah incisi. Gözlerin en güzel gülüşlerin mutluluk saçan güneşi. Günün ilk saatlerinde inen çiğ damlalarının hüznü gibi.
Bağbozumu zamanı şimdi. Asma bahçelerinde bir yalnızlık türküsü sayıklanır, ermiş meyvelerin çekiciliğiyle karışır, mahsunlaşır ama zaman şimdi gidişlerin ve dönülmez sıcaklıkların terki şehri ıssızlaştırdığı saattir. Dem bulur yalnızlığın tadı, üzümlerin sıcak yakıcı tadı karışmıştır biraz, buğusu tüter düşer damağına, emdiğin kendi yalnızlığındır, sevgili dökülen yaprakların savrulduğu yoldadır ve onsuzluk yakıcı bir tatdır şimdi dudakta.
Geceye düşer tane tane gözlerindeki menevişler, her biri bir camdır semayı yıldızlar gibi süsler. Asma bahçelerinde gece gözlerin düşer, üzümlerin üzerinde ki buğuda yüzün, çiğ taneleri gözyaşım olur, sensizliği süsler. Uzaktan bir klarnet sesi ince ince gecenin hüznünü işler, bir deniz sesi uzaklardan seslenir ve yalnızlığımı kendi eteklerine davet edip, onsuzluğu bana anlatır.
Sensizlikte güzelleşir bazen böyle senin içinde olduğun her şey gibi. Bağbozumunda bile güzelsin, hüzünler gibi.
Kayıt Tarihi : 13.9.2007 02:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)