Gidiyorum, Sevdiğim
Aynı dünyada, fakat farklı zamanda…
“Gidiyorum!” dedi kadın,
Şaşkın ve kırık bir gülümsemeyle,
Sanki her kelimesi gökyüzünden kopmuş bir yıldız gibi
Karanlığa düşerken, adamın yüreğinde yankılandı.
Ve o an donup kaldı adam;
Gözyaşının buğusunu emdiği
Uzun bir gün batımıydı gözlerinde.
Bir anlık sessizlikte bile
Kadının nefesinden, gidişin ağırlığı sızıyordu.
“Gidiyorum…” dedi kadın,
Sesi bir kurşun gibi indi yüreğine.
Sevdası, ardında bıraktığı gölgesinde
Adamın gözleri önünde diz çöktü;
Bir masalın sonu gibi,
Bir şarkının son notası gibi…
Kadın bir an yüzünü döktü çaresiz,
Durduğu yerde uçurumlar uçurum…
Kelimeler tükenmişti,
Gözyaşları bir nehir gibi akıyordu.
Hançer gibi biçiyordu düşüncelerini,
Kirpik uçlarından aşkın iksirini akıtarak
Her damla, bir ömür yakan ateş gibi…
Ve adama bakarken, gözlerinde
Tutkulu yağmur damlaları:
“Kendine iyi bak, adam…” dedi.
O cümlede binlerce kırık hayal saklıydı,
Bir ömrün veda fısıltısı gizliydi.
Adam, ıslanmış bir gecenin
Alaca karanlığına konulmuş gibi,
Gölgesiz yorgunluğuna uzanmış gibi,
Yüreğinde sürüklendi ardı sıra
Kadının kazdığı uçuruma,
Kendi kendini bırakarak.
Ve anladı ki,
Gidişler bazen en sessiz çığlıktır.
Zaman, ince bir bıçak gibi geçti…
Her anı bir yankı,
Her hatıra bir kan damlası.
O uzak diyarlarda,
Kadın başka bir gökyüzüne bakarken,
Adam hâlâ aynı sokaklarda,
Yıkılmış kaldırımlarda yürüyordu;
Her taşın altında kadının gölgesi,
Her rüzgârın ucunda onun kokusu…
Oysa yüreğim kaç volta attı!
Özlemin yüreğimde mahzen sokağı,
Yine kızıl bir yangın yeri…
Mum ışığında düşlediğim titrek hayalin
Geceleri sessiz çığlıklarla
Övüyordu kendini;
Adın bile yankılanıyordu odaların karanlığında.
Ve ben hâlâ oradayım;
Bıraktığın o yerde…
Sessiz, çaresiz…
Ama her damla yağmurda,
Her gün batımında,
Her solukta seninle yeniden karşılaşıyorum.
Gölgeni bulutlardan topluyor,
Sesini rüzgârdan dinliyorum.
Gidiyorsun ama izini bırakıyorsun;
Her nefeste, her rüzgârda, her gökyüzü karanlığında.
Ve ben, seni bırakmadım;
Sen gidiyorsun ama ben hâlâ içimde taşıyorum,
Bütün zamanları, bütün düşleri, bütün acıyı…
Her anı bir dua gibi saklıyor,
Her acıyı bir yara gibi seviyorum.
Offf…
Yine ben, bıraktığın o yerdeyim,
Ama artık biliyorum:
Ne zaman yüreğimde fırtına kopsa,
Ne zaman gözlerimden bir damla düşse,
Seninle başlar ve seninle biter her şey…
Ve bir gün, belki başka bir gökyüzünde,
Aynı zamanda, aynı nefeste buluşuruz,
Ve ben o vakit anlarım:
Gidişlerin bile bir kavuşma duası olduğunu.
Özgen Öz
Kayıt Tarihi : 1.6.2021 02:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Aynı dünyada, fakat farklı bir zamanda… Kadın durdu, gözleri uzaklarda bir noktaya kilitlenmişti. “Gidiyorum!” dedi, sesinde hem cesaret hem hüzün vardı. Adam donup kaldı, gözleri kadının gözlerine kilitlenmiş, zaman durmuş gibiydi. O an, gün batımının uzun gölgeleri ikisinin üzerine çöktü; Gözyaşlarının buğusu, havayı ağırlaştırıyor, sessizlikte yankılanıyordu. Kadının sesi, adeta bir kurşun gibi indi adamın yüreğine. Sevda dolu bakışları, ardında bıraktığı boşlukla çarpışıyordu. Bir an için yüzünü çevirdi, ellerini yumruk yaptı, Ama durduğu yerde uçurumlar gibi derinleşen düşüncelerini durduramadı. Kirpik uçlarından düşen birkaç damla, aşkın iksiri gibi yere düştü. Her damla, adamın yüreğinde küçük bir yangın başlattı. “Bana iyi bak, tamam mı?” dedi kadın, gözlerinde tutkulu bir yağmurla. Adam, ıslanmış bir gecenin karanlığına uzanmış gibi, Gölgesiz, yorgun ve çaresizdi. Kadının ardında bıraktığı uçurumda sürüklendi, Kendi kendini bırakıyordu, bir nefes, bir an bile olmadan… Zaman ilerledi, fakat her dakika yavaşladı sanki. Kadın başka bir şehirde, başka bir gökyüzüne bakarken, Adam hâlâ aynı kaldırımlarda yürüyordu, Yıkılmış sokaklar, sessiz sahiller… O yoktu, ama her şey onun varlığından nasibini almıştı. Adamın yüreği kaç volta attı, sayamazdı artık… Özlemin mahzen sokağı, yüreğini kızıl bir yangın yerine çevirmişti. Mum ışığında düşlediği titrek hayal, Her gece çığlık çığlığa gözlerinin önüne geliyordu. Offf… yine o yerdeydi, kadının bıraktığı boşluğun tam ortasında. Ama bir şey değişmişti: Artık biliyordu ki, kadın gidiyor olabilirdi ama izini bırakmıştı. Her nefeste, her yağmur damlasında, her gün batımında onun varlığını hissediyordu. Ve o, kadını bırakmamıştı; her an onu içinden geçiriyor, her düşüncede yanında taşıyordu. O gün, o saat, o sessizlik… Adam bir kez daha fark etti: sevda, zaman ve mekân tanımayan bir şeydi. Kadın gidiyordu belki, ama onun aşkı, izleri, ve bıraktığı boşluk, Adamın ruhuna kazınmıştı ve artık hayatının her anında onunla birlikteydi.
Çok teşekkür ediyorum saygılar sevgiler sunuyorum
Özlemin yüreğimde mahzen sokağı,
Yine kızıl bir yangın yeri
Mum ışığında düşlediğim titrek hayalin...
Her yürek bunu yazamazdı üstat .Yüreğinize sağlık .
Çok teşekkür ederim şair dostu...Saygı ve sevgilerimi sunuyorum.Esenlikler diliyorum.
İbrahim hocam o kıymetli yorumunuz ve düşünceleriniz için çok teşekkür ediyorum saygılar sevgiler.Esenlikler diliyorum
TÜM YORUMLAR (3)