font face='Book Antiqua' font size='3 pt' color='black'
Uzak yollardan topla gözlerini artık. Gecenin tüm kapılarını kapat suratıma. Sabır bentlerini sal, yüreğimi kopar at milli sulara. Hasretinin çadırlarını sök, cevap bulamadığın soruları tık mantığının bilinmezliklerine. Bütün zehirlerden arındığında, takıl kartalların peşine. Kuşku dağlarını aştıktan sonra iz sür sende gecelerde. Gülkurusu dudaklarının mührünü aç, sokul bilinçaltındaki sevilerine.
Yaşamak denilen eşikten atlayıp, elele çığlık çığlığa oyun oynadığın çocukluk günlerine dön yeniden. Yeniden ayaklarını çamurla, azar işit annenden. Yiten gençliğinin raylarında koştur sonra. Uzak köylerin tatlı melodisiyle saklambaç oynadığın akşam üstlerinde, kan çamura, ot toprağa nasıl bulanmışsa başındaki deli rüzgarlara aldırma istersen. İstersen, güneşe köprüler kur ve ellerinle besle gökteki kuşları.
Köz köz olan yüreğim, hasretinin yeliyle yanar tutuşur. Tutuşur gözlerim, ellerim, vücudum dertlenirim gün gün üstüne. Karanlıklara dalarım rotasız, dümensiz gemiler gibi. Hüznümün peşi sıra girerim ölüm sahralarına. Bir garip meçhul olurum dolanırım aşkımın peşi sıra. Dudaklarımdaki güneş yaraları iyileşmez bilirim. Bilirim ayaklarım devamlı çamurludur, kösteklidir. Günlük acılarla avuturum biçare gönlümü.
Ne zaman başladıysa benim öyküm
Yürüdük, kim bilir kaç yıl beraber
Bir yanımda aşk, bir yanımda olum
Durup kirlendim yaşadıkça
Aşktı beni yıkayan, Arıtan su