Ruhum olan bir eskici, tanırdım eskiden. Ruhum olan ve aslında ruhsuz…
Şarkı söylerdi, elinde gitarı salınırdı kapkara bir gecenin ucunda. Çoğunlukla ıssızdı ya da ıssızlıkta kalmıştı…
Öyleydi, böyleydi ama güzel gülümserdi be!
Kara bir pencerenin ardındayken, çok da düşünmemiştim onun ruhsuz oluşunu. Seviverdim gülüşünü, benimsedim gözlerini.
“Issızmış, ruhsuzmuş “ dediler. Dinlemedim, hatta hiç istemedim dinlemeyi. Duyabildiğim, duymak istediğim sadece onun sesiydi…
Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Devamını Oku
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini