Şimdi, hani ben seni seviyorum ya, gözünde pul kadar değerim yok, biliyorum. Sevilmeyenin sevgisini anlayabilecek bir yürek henüz yaratılmadı. O yüzden seni anlıyorum. Üzülme! Yolun açık olsun bensizliğe.
Farkındayım; ben sözlere pek değer vermem, benim için asıl önemli olan davranışlardır. Eğer sözlerin ve davranışların birbirini tamamlamıyorsa, sana güvenemeyeceğimin farkında olduğumu bil. Şimdi sen inceden inceye, kırılıyorsun, küsüyorsun ya kendince "seni anlıyorum" dememi bekleme benden, çünkü anlamıyorum.
Sebepsiz küser mi bulutlar gökyüzüne?
Ay'a yıldızlara kırılır mı hiç gece?
Ayrılmak ister mi Toprak sudan?
Yaratılmadı mı Hz. Adem, çamurdan?
İnsanım; kusurluyum, günah da benim için, sevap da..
Ben seni kusurlarınla, günahlarınla, sevaplarınla seviyorum. arada bir çamur yapabilirim bağışla
Ben giderim bu sevdadan, sen kal!
Sen hiç bensiz kalmadın, bensizliğin tadına var.
Ben seni sensiz de severim, sensiz de yaşarım gülüm.
Sen kal, ben giderim, merak etme ağlamam.
Sevdanın son durağı, bana müsaade, burada inmeliyim.
Sana, mutluluklar dilerim.
Artık gitmeliyim.
Hiç bir şey düşünemeyecek kadar yorgun ruhum, seni taşıyamamaktan.
Az uzanmak istiyorum 'o' hayalin kollarında.
Kim bilir belki bir şefkat eli dokunur hülyalarıma.
Perdeler çekik, kapılar kapalı olsa da, yürümek güzel ümit denilen yolda
Var git yoluna çocuk
Önüme engeller koyup durma..
Daha doğarken kesilmiş bu aşkın göbek bağı.
Hiç bir yol bizi vuslata götürmez iken
Gözlerin gözlerime haram
Ellerin ellerime haram..
Kocaman ve cesur yüreğim acıdan kıvranırken
Bil ki, sana helal bu sevdam.
Ne yokum ne de varım, bir kayıp diyarım, o gözlerinde; Aranmayan, sorulmayan, gidilmeyen, sevilmeyen, özlenmeyen, beklenmeyen
Uzun zaman oldu cemreler düşeli.
Nisan yağmurları da getirmedi seni.
Ey sevgili!
Ömrüm; vuslatın şerbetini içmeye yeter mi sanıyorsun?
Yüreğim asırlardır, sen, sen diye çarpmaktan yorgun.
Üşümüş hep ellerim, bitap düşmüş gönlüm.
Bu bin yaşında ki gözlerim...
Daha ne kadar yollarını gözler sanıyorsun?
Bu gece, şöyle ağzım, dolu dolu, sevgi sözcükleri ile mutlulukla veda edemiyorum sana. Öyle gücendim, öyle kırıldım ki, içimin kırıklarını görsen yaptığından utanırdın. Aynı anda dört mevsimi nasıl yaşatıyorsun hayret ediyorum. Bilerek mi yapıyorsun bilmiyorum ama en hassas yerimden kırdın beni.
Ağlatmanın yeri miydi?
Sadece gözlerine bakmak bile beni uçurmaya yetmişken..
Söyle canısı, yerle bir etmeye değer miydi?
Sana söz veriyorum;
Bundan böyle sadece yalnızlığıma sarılacağım.
Üşüsem de ellerini tutmayacağım.
Korksam da gölgeni aramayacağım.
Hele o yaşlı gözlerine, öyle uzun uzun, asla bakmayacağım.
Sana "söz"
Sağım, solum, önüm, arkam, altım, üstüm, yirmi dört saat, üç yüz altmış beş günüm, gecem ve dahi gündüzüm hep senle doluyken, benden kaçabileceğini düşünmen hayatının hatası olur gülüm.
Hayatı karşına alıp, adına sevgi dedikleri her şeye muhalif olmanı anlarım, ama..
Her kesin senin gibi hayata bakmasını ve görmesini beklemeni anlayamam. Sevgi anlayışın farklı olabilir, saygı duyarım. Fakat karşılığında da saygı beklerim. Çünkü benim sevgi anlayışım farklı.
Bazen insan kendini hiç bir yere ait hissetmez, emanet gibi durur bulunduğu yerde. Hep bir şeylerin eksikliğini hisseder içinde. İşte o zaman tebdil-i mekan da fayda vardır. Ya ortamı değiştirmeli ya da ortamda olanları.
Akşamın alacası düştü ilkbahar akşamlarında, Hülya sokağına.
Adıma yakışır bir yalnızlıktı bu.
Sevdim gölgelerin sessizlik oyununu.
Sağım solum, önüm arkam sobe
Hoşça kal gece.
Hayallerimi, umutlarımı
Yarınlarımı sana rehin bırakıyorum.
Yıldızlarıma, ayıma iyi bak.
Mehtaba söyle fazla ıraklaşmasın.
En güzel giysisini giydir rüyalarıma.
Çünkü orada (düşlerimde) sevdiğim uyuyor.
Sessizlik, lütfen AŞK uyanmasın.
Dilruba 28 Nisan 2013 / 16:15
Emine GençKayıt Tarihi : 28.4.2013 16:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)