nerede bir dağ görsem,
sıradağlar olmak geçer içimden,
aşılamayacak kadar yüksek, erişilemeyecek kadar uzak
bütün endişelerden arınmış, korkuları geride bırakarak…
seyretmek gün boyu, yamacımda rüzgar dalgalı tarlaları
ve her gece adımlamak, ay ışığının açtığı o sonsuz yolları…
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Aslına bakarsanız insan ne değilse o olmak ister derler ama şiirlerin
ezberleri bozmak gibi muhteşem bir yeteneği var. Bu yetenek şiire
gönül veren hemen herkeste ucundan kıyısından mutlaka bulunur
ama bu sayfanın şairi bütün genellemelerin çok üstünde olduğunu
her şiirinde bir kez daha hatırlatıyor okurlarına. Kısacası bu sayfa bir
şiir okulu benim nazarımda.
Çünkü
1-hemen hiç devrik cümle kullanılmıyor ama anlatılmak istenilenler pek güzel anlatılıyor,
2-imge yaratmak için hiç zorlama yok,
3-hemen her düzeyde okurun kolayca anlayabileceği tertemiz bir dil
4-bazen tuvaldeki bir tabloyu izlermiş hissine kapılıyorsunuz ve şiir sizi o tabloda alıkoyacak denli etkileyici,
Çünküler arttırılabilir elbette.
Kısacası yapılan bu sayfaya konuk olmak değil, bu sayfada eğitim görmek...
bazen bir kuş görürüm,
kuşlar kadar özgür olmak geçer içimden,
üşürken ellerim, ne zaman kanat sesi duysam gökyüzünde
birden dağılır zincirlerim, binbir karanfil açar yüreğimde…
birinin adı hayal-öteki umut, iki bulut arasına salıncak kurup
kuş diliyle türkü söylemek, dünyanın dört yanından tutturup…
Yüreğine sağlık mısralara ırmaklar gibi taşarak akan güzel kalemini kutlarım.Saygılar ve sevgilerimle.
Cevat bey, hep yazdım ömrüm oldukça da yazmalara devam edeceğim.Sizin şiirlerinizi zevkle okuyor, tebrik ediyorum. Yüreğiniz ve kaleminiz hiç ama hiç susmasın dileklerimle...
Yaşam diyorsun-yaşamın acımasızlığı.Doğa diyorsun,orada da doğal bir savaş.Başını kaldırıp,yükseklere bakıyorsun kurşun sesleri.Aşk diyorsun,aşka sarılarak.Belki de öze dönmek.Saygılar Cevat Bey.Kutlarım.
birinin adı hayal-öteki umut, iki bulut arasına salıncak kurup
kuş diliyle türkü söylemek, dünyanın dört yanından tutturup…
önce kuşlar ölüyor sonra türküler günümüzde... var olan tek gerçek aşk..
Müthiş şiir.. Yeniden okumak çok güzeldi.
Saygılar...
Bu güzel dizelerinizi kutluyorum Cevat Bey.. Çok güzel bir anlatım..
Saygı ve selamlarımla..
Kutluyorum... ( Önce yazdığım yazıya ek olarak.)
İnsanı aşk yapan, aşık yapan şair yüreğindeki derin duyumsamalar,
sevgi dolu kalbindeki sınırsız, sonsuz gücün yarattığı bağdır. Ne Ferhat,
ne denir zırhlı dağlar, insanı aşk kılan içinde bin yıllık zeytin ağaçlarının
kökünden söküldüğü acı veren duyarlıklar. İnsan gibi duygular, şiir gibi
şiir, ayakta alkışlamak sanat sevgisinin, insanlığın şiarı gibidir. Ellerinize
sağlık Şiir Dostu...
içinden geçen güzelliklerin olması dileği ile dizelere tebrikkkkk
''....................
susmak geçer içimden, sadece susmak ve dinlemek susarak
içimde patlayan dağları, yanan kuşların kanat sesini, korkarak… '
Susmak ve dinlemek, Haklısınız Cevat Bey, kuş gibi özgür olmak ama nasıl sıkışmışken bir elin namlusuna...
Bu güzel şiir için kutlarım. Kalemine, yüreğine sağlık. Saygı ve sevgi ile..
Bu şiir ile ilgili 102 tane yorum bulunmakta